Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Ertesi gün, Emniyet Müdürlüğünde toplantı yapılıyor. Müdür: -Bu cinayetten sonra, kendini seri katil olarak tanıtmak isteyen sahte adı T.K gerçek adı M.S olan hırsızın iddialarının da yalan olduğu kesin olarak kanıtlandı. Şerife hanımın katli ile ilgili olarak bana verdiğiniz ön rapor bunun da önceki cinayetlerin bir benzeri olduğunu gösteriyor. Yine seçilen kurban savunmasız, öldürülmeden önce uyutulmuş, şah damarı kesilmiş ve sırtında katilin imzası var. Birinci dedektif: -Müdürüm, Şerife hanımın sırtındaki işaret “E” harfine çok benziyor. Buradan hareketle diğer maktullerin sırtındaki işaretleri de harf olarak değerlendirdiğimizde şu sonuca ulaştık: R-U-N-A-D-V-E -İyi de bu ne ifade ediyor, onu bilmek lazım. Harfleri birleştirince anlamsız bir kelime oluyor, tek tek ele alınca da hiç bir şey anlaşılmıyor. Tabii katilin bu işaretlerle bize vermek istediği mutlaka bir mesaj var. Ama ne? Katil sanki bizim aklımızla alay ediyor. Son cinayetle ilgili delillerin hepsinin toplandığından emin misiniz? İkinci dedektif: -Eminiz efendim. Hatta son delili bize gösteren de o meşhur köpek oldu. -Badi mi? Nasıl bir delil? -Evet müdürüm Badi. Verandadaki boş bir saksının içine atılmış kanlı bir mendil bulmuş, hayvanın eli yok ki saksıya sokup da alsın, o da devirip çıkarmış. Bunu duyunca Emniyet Müdürü: -Neee? Diyerek yerinden fırladı. -Arabamı hazırlasınlar, gidiyoruz. O mendili de almayı unutmayın. -Başüstüne müdürüm, ama nereye gideceğiz? -Badi'ye... O köpek bizi katile götürebilir, hem de bu delil bulma olayından sonra Badi'yi koruma altına almalıyız. Yoksa katil o hayvanı, çok yakında ortadan kaldırır... Sokaktan gelen korna sesini duyunca dışarı çıktık. Kenan Baba, geleni tanıdı. Emniyet Müdürüne “Hoş geldiniz.” deyip elini sıktı. -Hoş bulduk. Asıl işimiz Badi ile, ama sizi de rahatsız ediyoruz. -İçeri buyrun lütfen. Bir çay, kahve içelim. -Çay kahve teklifi için teşekkür ederiz, başka zaman inşallah. İçeri girelim, ama beş dakikalığına... Müdür ve yanındakiler, bahçede ayaküstü Kenan Baba'ya benim kanlı mendili nasıl bulduğumu anlattılar ve onları katile götürebileceğimi söylediler. Müdür ısrarla katil yakalanmazsa “Badi'yi bizim korumamız altına vermelisiniz!” diye defalarca söyledi. Kanlı mendili önüme koydular, iyice kokladım, değişen bir şey yok: Bu koku Doktor'a ait. Müdür: -Badi, bizi bu mendilin sahibine götür, deyince bahçe kapısına doğru yürümeye başladım. Kenan Baba dahil, hepsi de beni takip etti. İçinde sürücülerinden başka kimse bulunmayan iki resmi otomobil de en arkadan geliyordu. Gittik, gittik... Doktor'un evinin önünde durdum. Birinci dedektif: -Burası cinayetin işlendiği evin hemen yanı, diyerek müdüre bilgi verdi. Kenan Baba: -Badi arkadaşım, galiba bizi yanlış bir yere getirdin. Çünkü burası Doktor'un evi. Dedi. Ben, patilerimle bahçe kapısına vurmaya başlayınca, Emniyet Müdürü: -Bunda bir iş var, açtırın bu evin kapısını, diye emir verdi. Müdüre buranın bir doktora ait olduğu ve onun da muhtemelen yurt dışına çıkmış olabileceği söylendiyse de isteğinde ısrar etti. Arabasına binip savcı ile konuştu ve verdiği adres için arama izni istedi. Savcı da “Siz aramayı başlatın, izni hemen gönderiyorum,” deyince polislere bir çilingir bulunmasını emretti. Doktorun evinin önündeki kalabalığı ve otomobilleri gören birçok komşu da dışarı çıktı. Sayı her geçen dakika arttı. Herkes ne olduğunu öğrenme merakı içindeydi. Yarım saat kadar sonra çilingir de geldi. Önce bahçe kapısını, sonra da evinkini açtı. Müdür, dedektifler, bir polis ve ben içeri girdik. Diğerleri sokakta bekledi. Evin içinde çok ağır bir koku vardı, bozuk yumurta kokusu gibi... Girer girmez yüze çarpan ıslaklık rutubet olduğunu da gösteriyordu. Alt katta sağa sola atılmış giysiler, devrilmiş plastik boş bir bidon, tezgahın üzerinde büyük bir ekmek parçası ve günler önceden kalma bulaşıklar vardı. Televizyonun yanındaki dolapta kitaplar karma karışık duruyordu. Koşarak merdivenleri çıktım, Doktor'un olduğu odanın önünde durdum. Kapı kapalıydı. Müdür geldi açtı. İçerideki manzara herkesi şaşırttı. Doktor yatağında sırt üstü cansız yatıyordu. Ayağında eşofman altı vardı, üstü çıplaktı ve kalbinin olduğu yerde kesici bir aletle yapılmış işaret dikkat çekiyordu. Yatak pıhtılaşmış kanla doluydu ve boğazından da kan akmıştı. Karyolanın az ilerisinde yerde bir de neşter vardı. Emniyet Müdürü emrindekilere: -Cesedi ve her tarafı iyice inceleyin. Bu bir cinayet mi, intihar mı araştırın. İlk bakışta intihar gibi görünüyor. Doktor ile ilgili ayrıntılı bilgi istiyorum. Onu tanıyan herkes ile görüşülsün. Badi sana da aferin, teşekkür ederim, dedi ve birlikte odadan çıktık. (Devam edecek...)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |