..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




17 Ekim 2017
Köpeğin Adı Badi - 35  
Ömer Faruk Hüsmüllü
İkisi birden, içimizde en fazla kilolu olan, sabahleyin bana korkunç bakışlar gönderen sokak köpeğine saldırdılar. Onu yere yıkıp hemen boğazını sıktılar, ölünce de parçalayıp yemeye başladılar. Ağızları, burunları kıpkırmızıydı.


:HEI:
     Sabah zor oldu, ama sonunda oldu işte. Kendime iyileşeceğim konusunda telkinde bulundum. Bir an önce ayağa kalkmalıydım. Bunun için zorlanmam gerekiyorsa bunu da yapacaktım. İlk işim ayaklarımın üzerinde durmaya çalışmak oldu. Birincide dizlerimin üzerine düştüm, ayakta kalabildiğim süre belki ancak bir-iki saniyedir. Sekizinci denemeye kadar aynı, dokuzuncuda başardım. Acele etmeden bir süre ayakta bekledim, çok kısa bir adımı bile dakikalar sonra attım. Kısa adımlarla yavaş yavaş kovuktan dışarı çıktım, kar atıştırıyordu, hava buna rağmen yumuşaktı. Karın üzerinde yürümek çok zor değildi. Koşmayı bile denedim, tabii buna koşmak denirse...
     Tekrar kovuğa döndüğümde, beni ayağa kalkmış gören arkadaşlarımın bazılarının gözlerinde umutsuzluk, bazılarının da kızgınlık olduğunu fark ettim. Ölmedim ya, beni yiyemediler ya... Hele birinin suratı ne kadar korkunçtu! O bir sokak köpeğiydi. En şişman olanımızdı, kolay kolay doymazdı, açlığa tahammül edemezdi. Üzerime atlayıp beni parçalayacaktı sanki, ama bir şey yapmadı.
     İki gün kovukta yattık, havanın düzelmesini bekledik. Bu iki gün boyunca ağzımıza bir lokma yiyecek girmedi. Sonunda birlikte dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler aramaya karar verdik. Asfalt yolun oraya gitmeyecektik, oradaki yol büyük bir ihtimalle araç trafiğine kapanmıştır. Hem yol açık olsa bile araç geçeceğinin garantisi yoktu. Diyelim araç geçti, bize yiyecek verecekler miydi? Bu da belli değildi.
     Bu düşünceler bizi asfalt yola gitmekten alıkoydu. Kovuktan çok fazla uzaklaşmadan, etrafı kolaçan edecektik. Belki şansımız yaver giderdi de bir tavşan, bir karaca ya da başka bir av bulabilirdik. Saatlerce dolaştık, bembeyaz kardan başka bir şey görmedik. Elimiz ve midemiz boş kalmıştı ve geri dönmeye karar verdik. Kovuktan bir hayli uzaklaşmış olduğumuzu fark ettik. Bir an önce oraya varmak için acele ettik.
     Birden gözetlendiğimize dair bir his belirdi içimde, o nedenle etrafa iyice baktım, kokladım. Duyamadım, göremedim. Buna rağmen rahatlamadım, aksine huzursuz oldum, adımlarımı hızlandırmaya çalıştım, yapamadım. Arkadaşlarım benden öndeydiler; ben hastalığı henüz atlatmış olduğumdan onlar kadar çevik davranamıyordum.


     Durdum arkama baktım, gözlerimi kısarak etrafı bir kez daha taradım. Çıplak bir tepeciğin üzerinde karartılar gördüm. Az sonra bu karartılar iyice belirginleşti. Bizi takip eden iki tane kurt olduğunu anladığımda arkadaşlarımı uyardım, hep birlikte kaçmaya başladık. Demek ki onlar da bizim gibi avlanmaya çıkmışlardı. Kurtların bize saldıramayacaklarını sanıyordum. Bizim sayımız beş, onlarınki iki. Ama yanılmışım, Kaçtığımızı görünce kurtlar da koşmaya başladılar. Avcı iken av mı olmuştuk?
     Koştuk, koştuk... Olanca gücümüzü harcayarak koşsak da kurtlar az sonra bize yetiştiler. En arkada kaldığım için kurtların avı olacağım kesindi, ama öyle olmadı. İkisi de hızla yanımdan geçtiler. Biri erkek diğeri dişiydi. İri yarı, güçlü hayvanlardı.
     İkisi birden, içimizde en fazla kilolu olan, sabahleyin bana korkunç bakışlar gönderen sokak köpeğine saldırdılar. Onu yere yıkıp hemen boğazını sıktılar, ölünce de parçalayıp yemeye başladılar. Ağızları, burunları kıpkırmızıydı. Otomatik bir makine gibi çalışıyordu dişleri. Karınlarını doyurmak fazla sürmedi. Doyunca burunlarını karlara birkaç kere sürtüp, bize hiç aldırış etmeden oradan ayrıldılar.
     Kurtlar kendilerine ziyafet çekerken, biz uzaktan onları izliyorduk. Yemek yerken bize saldırma ihtimallerinin bulunmadığını bilsek de aramızdaki mesafeyi oldukça fazla bırakmıştık.
     Biraz bekledik, bizden iyice uzaklaştıklarını görünce hepimiz birden kalanları yemek için arkadaşımızın parçalanmış bedeninin bulunduğu yere hücum ettik. Tabii gene en geride kalan bendim ve bana çok fazla et düşmemişti. Ama yeterdi.
     O gece hepimiz rahat, derin bir uyku çektik. Yediklerimiz bizi birkaç gün idare etti. Şansımıza soğuk da azaldı. Güneş ısıtmaya başladı. Kovuktan çıkıp asfalt yola indik, beklemeye başladık. Saatler sonra bir kamyon geçti, bize aldırış bile etmedi. Yolun karşı tarafındaki köpeklerden de hiçbir belirti yoktu. Ölmüş olabilirlerdi.
     Hava kararmadan kovuğumuza döndük. Tabii aç... Dört kişi kalmıştık, iki arkadaşımızı kaybetmiştik. Böyle giderse hepimizin sonu, o iki arkadaşımız gibi olacaktı. Ben o gece buradan ayrılmaya karar verdim. Havanın ısınmasını değerlendirmeliydim, kendime kışı atlatacak bir yer bulmalıydım. Gideceğim yer de belliydi: Beni köpekleri kovalayan köy...
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.