..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




13 Ekim 2017
Köpeğin Adı Badi - 31  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Belki de Cafer Aga ile bir daha hiç görüşemeyecektik! Onun için bir şeyler söyle bana be Cafer Aga! Benim konuşmamı sen anlamasan da senin dediklerini ben anlarım. Güzel bir söz söyle, bir defa daha “Kalo olum” sözcüklerini senden duyayım. Bana “Güle güle Kalo olum!” de.


:HGB:
     Sekiz yaşındaydım; belki daha az veya daha çok. Yılları doğru hesaplayamıyorum, tahminen söylüyorum. Oysa şunu çok iyi biliyorum: Biz köpeklerin ömrü on ila on beş yıl. Okudum da ondan biliyorum. Rekorlar kitabına girmiş, yirmi dokuz yıldan biraz fazla yaşayan bir köpek... Benim bu ömür sayfasını açmaktan maksadım, olgun ama yaşlılık sınırına dayanmış bir köpek olduğumu anlatmak içindir.
     Bir gün, Camiinin duvarının yanına park eden üstü kapalı bir kamyonetten inen iki adam gördüm, bana doğru geliyorlardı. Birinin elinde, ucunda halka şeklinde takılı hortum bulunan köpek yakalama aparatı vardı. Sahipli köpeklere dokunulmadığını bildiğimden, onları görünce hiç telaşa kapılmadım. Keşke kapılsaymışım da oradan kaçsaymışım. Çünkü o adam, aparatın çubuk mesafesi kadar bana yaklaşınca halkayı boğazıma geçiriverdi. Kurtulmak için geri çekildim, fayda etmedi. Boğazım iyice sıkıldı. Bağırmaya, ciyaklamaya başladım. Sesimi duyan Cafer Aga, tuvaletin merdivenlerini kendisinden beklenmeyen bir hızla çıkarak imdadıma yetişti. Adamlarla konuşmaya başladı:
     -O, benim köpeğm, yani bir sahibi var, bırakın hayvanı, dedi.
     Onlar da tüm köpekleri aşılayıp kısırlaştırdıklarını, onun için beni birkaç günlüğüne hayvan barınağına götüreceklerini söylediler. Daha sonra da götürülen köpekler getirilip sahiplerine teslim edileceklermiş. Orada bana çok iyi bakacakları sözünü de verdiler. Cafer Aga'ya yalvaran gözlerle baktıysam da, boşunaymış. Götürülmeme razı oldu, aslında kandırıldı. Göz göze geldik bir ara, ona küskün bir bakış attım, sitemimi anladı; yüzü hüzünlendi, gözlerini benden kaçırdı. Yanımızdan ayrıldı.
     Belki de Cafer Aga ile bir daha hiç görüşemeyecektik! Onun için bir şeyler söyle bana be Cafer Aga! Benim konuşmamı sen anlamasan da senin dediklerini ben anlarım. Güzel bir söz söyle, bir defa daha “Kalo olum” sözcüklerini senden duyayım. Bana “Güle güle Kalo olum!” de.
     Son defa ona baktığımda avludaki bankın üzerine oturmuş, sağ eliyle sakalını tutmuş, başı öne eğik, gözleri yerdeki bir noktaya odaklanmış cansız bir heykel gibi duruyordu.
     Cafer Aga çingeneydi, pisti, ayyaştı, tembeldi ama bana karşı çok iyiydi. Yıllarca yiyeceklerini benimle paylaşmış, beni korumuştu. Sen demedin ama ben diyeyim: Hoşça kal be Cafer Aga!
     Ya Köpüş'ü nasıl geride bırakacağım, değil mi? Sahi, bir de Köpüş vardı... Unuttum mu onu? Hayır. Nasıl unuturum, hâlâ her an aklımda. Ancak Köpüş'ten ayrılalı bir yıldan fazla oldu. Öyle sıradan bir ayrılık değil; bizi ölüm ayırdı. Hunharca öldürdüler onu. Önce telle boğmuşlar, sonra da ayağından bir ağaca asmışlar. Kim yaptı, neden Köpüşümü öldürdü? Öğrenemedim. Birinden bir şey çaldı da mı yakalayıp öldürdüler, yoksa cani ruhlu sapıklar mı kıydılar ona?
     Köpüş'ün ağaçta sallanan cesedini gördüm, ölüydü ama gene de çok güzeldi. Baktım, baktım... Ölüsünü ağaçtan indirmeye kalkanlara havladım, saldırdım. Kalabalıktılar, elimden bir şey gelmedi. Biri kocaman bir taşı bana attı ve tam karnımdan vurdu, bunu gören diğer adamlar da taş atmaya başladılar. Bunlardan biri de sağ arka ayağıma isabet etti. Ayağımdan kan aktı, dakikalarca yerde kıvrandım. Buna rağmen devam ettiler, yağmur gibi yağdı taşlar. Birkaç tanesi daha vücuma geldiyse de ötekiler kadar acıtıcı değildi. Sonra taşlamayı bırakıp, bana aldırış etmeden Köpüş'ü aldılar, bir el arabasına koyup götürdüler. Arkalarından gidemedim, gitmeye çalıştığımda ancak bir adım atıp düşüyordum.
     Geçen yıllar içinde Köpüş'ün onlarca yavrusu olmuştu. Keşke onlar da annelerinin cansız bedenini son bir defa görebilselerdi. Hangileri olduğunu bilmesem de bu yavrular içinde benden olanlar da vardır. Köpüş'ün yavrularından bazılarına kanım kaynamıştı. Benden oldukları için miydi onlara karşı bu sıcaklığı hissetmem?
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.