"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Sonrasını hatırlamıyorum. O çocuk sopayı kafama indirmiş olmalı. Kendime geldiğimde bir mukavvanın üzerinde yatıyordum. Tabii bunun mukavva olduğunu çok sonra fark edecektim. Ayağa kalkmayı denedim, olmadı. Bütün vücudum adeta dökülüyordu, kafam da zonkluyordu. Etraftaki cisimlerin ne olduklarını bilmiyordum, net göremiyordum ki bileyim. Puslu, bulanık, bazen de simsiyah bir görüntü. Sesleri duymaya çalıştım, kafamın içindeki siren sesine benzeyen uğultudan başka bir ses duyamadım. Bu halim ne kadar sürdü bilemem ama cisimlerin görüntüsü netleşince iki plastik kap gördüm önümde. Birinde su, diğerinde küçük parçalara ayrılmış tavuk eti vardı. Canım yemek istemiyordu, içim yanıyordu. Kendimi zorladım, sürükledim su kabının yanına. Azıcık su içtim, tekrar kendimden geçtim. Tıkırtılar duydum, gözlerimi araladım. Üç serçe su kabının üzerine konmuş; hem ürkek ürkek sağa sola ve arkalarına bakıyorlar hem de su kabına kafalarını daldırıp su içiyorlar. Kanatları kıpır kıpır. Benden bir zarar gelmeyeceğini bilselerdi belki de daha rahat hareket ederlerdi. Biraz kımıldadım mukavvanın üzerinde; buna rağmen ses çıkmış olmalı ki üç kuş da aynı anda pırr deyip uçtu gitti. Ben de bir yudum daha su içip, uyudum. Rüyamda bir derede boğulurken gördüm kendimi. Çığlık üstüne çığlık atıyordum. Yetişip de kurtaran olmadı. Daha sonra bir tepenin üzerindeydim, buradan yuvarlandım; daha doğrusu hep kafam üstü toprağa vura vura bir top gibi aşağılara doğru gidiyordum. Gene çığlık attım, bu da boşunaydı. Tekrar gözlerimi açtığımda ortalığın karardığını, ölgün bir ışığın yan tarafımdaki açık kapıdan dışarı sızdığını gördüm. Sonradan öğrendiğime göre, beni o çocukların elinden kurtaran adamın evinin daha doğrusu gecekondusunun önü burası. Adamın adı Cafer Aga. Herkes ona böyle diyor. O bir çingene. Hiç kimsesi yok, tek başına yaşıyor, çatısı naylon kaplı, duvarlarının yarısı tahta yarısı tenekeden ibaret bu evde. Yaşı kırkın biraz üzerinde ama en az yetmiş gösteriyor. Camiin tuvaletinden sorumlu. Temizliğini yapıyor, girenlerden birer lira ücret alıyor. Tabii verirlerse. Vermeyen verenden daha fazla. (Devam edecek...)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |