Gökyüzünün göz kırpmasıyla yere düştük seninle Lavem. Gökkuşağı tüm karamsarlığını ruhuma boşalttı sarp yağmurlar eşliğinde. Ve, acımı sana açtım kahverengi kayalıklar üzerinde. Ben ki, ölümden arta kalan sancıyı çekiyorum. Ölemiyorum. Ölememek ne acı.... Sol kulağımdan sızan acıyı duy. Sesim geceyi yırtacak kadar keskin artık... Ve, cehennemin sıcaklığı samimiyetinden. Kelebekler ölümsüz. Işık siyah. Kan mavi. Ve ben güzelim. Bunlara inan ama bana inanma.... Kendimi hapsettiğim dolunayın çatlaklarından sızıyorum sana doğru. Dindirilen acıların var, görüyorum. Yarım kalan kahkahaların. Kendini göremediğin aynaların. Kaosu sakinleştirecek çığlıkların var senin Lavem. Kasıklarında bastırdığın öfken... Ruhlarımız göçebe. Birbirimizi bulacağız. Ve o zaman karanlığın böğründen doğacak olan güneş parçalayacak göğsümüzü...