Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Nurhak eteklerinde yaşayanların yavaş yavaş yerlerini, yurtlarını terk ederek Maraş’a, Gecekondu Mahallesine yerleşmelerini ve bununla birlikte çözülmenin de başladığını işaretler. Etrafındaki olaylar çok hızlı gelişir. Kendisi de bu cereyana kapılır. Yoksuldur diğerleri gibi. Hasta babasını, acılı anne ve kız kardeşlerini bırakır gurbete çıkar. Yaşamın zorluğu sırtına binmiştir bir kere, bu da yetmezmiş gibi koca koca halıları sırtına alır diyar diyar dolaşır. Karadeniz sahillerinde bağrışları yankılanır. Aslında “Halıcı!” diye bağırırken, bir yanı isyandır hep. Bir sabah uyandığında kardeşi Deniz’in gerillaya katıldığını duyar. Köyler sürekli abluka altındadır, baskı vardır, şiddet vardır, devletin yumruğu hep köylülerin üzerine inmektedir. Buna karşı durmanın tek yolu vardır: O da dağa çıkmaktır. Sinanlar gibi… Zaten Pir Sultan “Ferman padişahınsa dağlar bizimdir.” Dememiş miydi? Sıklıkla gelir gider yaşadığı topraklara. Sonra gerillayla tanışır. Destek verir onlara. Aranır duruma düşer. Kırılgandır, kendisine haksızlık yapıldığını düşünerek küser. Yurtdışına çıkmanın yolunu arar. Yunan sınırında yakalanır, para cezasıyla kurtulur. Bunu aranmadığına yorar. Sonra pasaport almak için başvuruda bulununca yakalanır. İşkence ve cezaeviyle tanışır. Cezaevinde çıkınca kendini boşlukta hisseder. Tekrar yurtdışı sevdası depreşir. Finike'den bir tekne ile Yunan adasına kaçar. Oradan Lavrion kampına. Orada yaşadığı sıkıntıları, gazete çalışmalarını anlatır. Bir süre orada Yunanca çıkan bir dergiyi satar. Sonra bir pasaport ayarlanır, gemiye biner ama geri çevrilir. Ama yılmaz tekrar dener, bu kez biner. Ver elini İtalya. Oradan da abisinin yardımıyla İsviçre’ye geçer. Kurtuldum, nefes aldım derken, hayatı zehir ederler ona. Duygu ve düşünceleri yurtsuz olan mülteci yaşamı içinde bocalar. Ama yılmaz, mücadele eder. Sonra nişanlısını getirir memleketten. Onunla sorunlar yaşar, evlilik öncesi kâbuslar yaşar. Birçok örgüt ile sorun yaşar. Evlenir sonunda, cebinde beş parası yoktur, Avrupa’nın beşiği İsviçre gibi yaşam kalitesi yüksek bir yerde çaresiz kalır. Ama üstesinden gelir yine de. Yaşadığı tüm bu olumsuzlukları kitabında abartıya kaçmadan, süslemeden, yalın ve akıcı bir dille, tüm çıplaklığıyla anlatmaktan asla gocunmaz. Bu roman bir tanık, bir tarih, bir toplumsal bellek aynı zamanda. Romanı okuyup bitirdiğinizde, yüreğinizde müthiş bir acı, öfke ve bir burkulma hissedeceksiniz, ama umut da vardır. Ve yine içinizde Nurhaklara gitme isteği artacaktır. Hoş geldin yazın dünyasına IŞKIN. Bin selam olsun İsmail Güner’e… 22.06.2015 Yazar Necmettin YALÇINKAYA / Herisau
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |