Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Osmanlı Devleti –İmparatorluğu- (Osmanlı Türkçesi: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه, Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, günümüz Türkçesindeki karşılığı "Yüce Osmanlı Devleti"), 1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş Büyük Türk - İslam devleti. Son zamanların üzerinde çokça tartışılan bir yazı dilini oluşturan sistemin kurucusu yani Osmanlı Türkçesini oluşturan devlet (medeniyet). Öncelikle şunu belirtelim ki Türkçenin birden çok devri vardır ve bu devirlerden biri de Osmanlı Döneminde konuşulan-yazılan devridir yani Osmanlı Türkçesi devri. Osmanlı Devleti zamanında konuşulan ya da yazılan dil Türk dilidir Türkçedir. Aksi iddialara itibar etmemek lazım gelir. Osmanlı devri Türkçesini bu günkü konuştuğumuz dilden ayrı göstermek dilimize, milletimize, kültürümüze, ihanettir. Osmanlı devri Türkçesi özellikle insanımıza kötü gösterilmektedir, unutturulmaya çalışılmaktadır. Çünkü Osmanlı devri Türkçesi bir ruh taşıyıcısıdır. Bu ruh Büyük Türk-İslam ruhudur ve bu ruh Türk devletini tekrar eski ihtişamına kavuşturacak araçlardan biridir. Bu yüzden dış kaynaklı içimizdeki köşe başlarını tutmuş odaklar Osmanlı devri Türkçesi denildiğinde ayağa kalkmaktadırlar. Kimisi alaya alarak kimisi dışlayarak, kimisi siyasileştirerek vurmaya ve Osmanlı devri Türkçesini tarihin karanlık zindanlarına hapsetmeye çalışmaktadırlar. Müslüman-Türk milleti uyanmamalı uyanırsa tarihi düşmanlarımız üzülür. Üzülmemeleri için içimizdeki görevliler var gücüyle savaşıyor. Bunların karşısında dik durmalıyız hedefimize ulaşmalıyız. Osmanlı devri yazı dilini öğrenmeliyiz. Prof. Dr. Hayati DEVELİ bu devir için şöyle der: ‘‘Türklerin Anadolu’ya yerleşip burada Türkçeyi edebiyat ve devlet dili olarak geliştirmeleriyle, bin yıllık devasa bir birikimi doğuracak sürecin de başlangıcı olmuştur. 1928’ deki alfabe değişikliğine kadar devam eden bu dönemin semeresi binlerce cilt kitap, henüz tasnifi bile tamamlanmamış milyonlarca arşiv belgesi; camileri, müze duvarlarını süsleyen hüsnü hat eserleri; her biri Balkanlarda Afrika’ ya kadar yayılmış geniş bir coğrafyada silinmez bir mühür gibi duran kitabeler olarak önümüzdedir!’’ Önümüzdedir fakat bizim için yazılan bu envaı çeşit eser yeni nesil için (Cumhuriyet Devri nesli) anlamsızdır. Çünkü konuştuğumuz dilden tek farkın simge (harf) farkı olmasına rağmen garip bir ön yargı sarmalı içinde debelenmekte ve kendi mazimize sırtımızı dönmekteyiz. Atalarımızın bu zengin mirasına sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Çünkü bu zengin birikimi alıp okuyup daha ilerilere götürmek zorundayız. Biz ise bu borcu ödemek yerine kısır çekişmelerle uğraşmayı tercih ediyoruz. Osmanlı devri Türkçesini öğrense milletimiz en azından gençlerimiz ne kaybederiz?. Hiçbir şey kaybetmeyiz. Prof. Dr. Hayati DEVELİ yine bu devir için şöyle der: ‘‘Osmanlı Devleti dönemi Türk dilinin gerçek bir zirvesidir. Bu dönemde, devletin siyasi gücüne denk olarak Türkçe üç kıtada yaygın olarak kullanılan bir dil oldu.’’ 1641 yılında Roma'da yayınlanan İtalyanca-Türkçe sözlüğünün ön sözünde Giovanni Molino, Osmanlı devletinin sınırları dahilindeki 55 krallık ve beylikte 33 millet ve dil olduğunu, bunların hepsinde güncel olarak Türkçe'nin konuşulduğunu söyler!’’ Şimdi böyle bir medeniyetin ardılı olarak konuştuğumuz Türkiye Türkçesini kaç devlet konuşuyor. Daha içimizdeki farklı etnik kimliklere bile kabul ettiremedik Türkiye Türkçesinin gerekliliğini. Osmanlı kimlere bu dili sular seller gibi konuşturmamış ki! Bunun için Osmanlı devri Türkçesini öğrenmeliyiz. Osmanlı Türkçesini Türk olmamakla suçlarken bu gün konuştuğumuz Türkçenin ne kadar Türkçe olduğunu görmemek saflık değilse Türk düşmanlığıdır. Türkçemiz dünüyle bu günüyle ve geleceğiyle bir bütündür. Korumalıyız! Osmanlı Türkçesini yabancı dillerin esiri olmakla suçlayıp İngilizce kelimelerle kirlenmiş bir Türkçe ile konuşmamalıyız! Sonuç olarak bu dil (Osmanlıca) , Türkçenin yaklaşık altı yüz yıllık bir döneminden başka bir şey değildir! Bu yazı dilinin (Osmanlı Türkçesi) öğrenilmesi için TBMM’ de çalışmalar yürüten ve büyük yol kat edilmesini sağlayan Manisa Milletvekili, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Manisa Şube Başkanı Sayın Doç. Dr. Selçuk ÖZDAĞ’ a teşekkürlerimi sunuyorum. Bu konuda hassas davranan insanlarımızın sayısının çoğalmasını temenni ediyorum. Selam ve dua ile hoşça kalın… Mustafa Ali ÖZTÜRK
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mustafa öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |