..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Pastorel > Abdurrahman Boyacı




24 Eylül 2014
Toroslarda Bağ Bozumu  
Abdurrahman Boyacı
Bir Geziden arta kalan


:AHEE:
Son kanat vuruşları mor yamaca vuracak, kelebeğin türküsü âlemi saracaktı. Göksu’nun kollarına boz palazlar konacak, eylüllerden bir eylül fırınlar yanacaktı.

Yanık kekik kokusu genizlere dolacak, gökyüzünde mutlaka bulutlar olacaktı. Belki bir nar ağacı hafifçe dokunacak, utangaç çehresiyle tebessüm sunacaktı. Önümüzde keklikler mihmandarlık yapacak, belki de son eylülün kartalı olacaktık. Usta, çırak yan yana geçmiş zaman kipinde, sabah saat dokuzda meydana dolacaktık. Beton binaların soğuk yüzünü bir nebze unutacak, uçuşan karelerde cenneti sunacaktık.

Aktekke Meydanı... Gecenin soğuğuna inat sımsıcak bir gün. Çantamızda fotoğraf makinelerimiz, tanıdık-tanımadık bir grup fotoğraf sevdalısıyla muhabbete dalıyor, bizi Torosların ardına götürecek minibüsü arıyoruz. Derken o an geliyor, yoklama yapıyoruz. Kadrodaki beşinci eksiği, son beş dakikadan sonra garajdan alıyor, M. TOPÇU ustamızı selfi’yle cezalandırıyoruz. Sıcak somun, poğaça dolmuşa doluyoruz. Bucakışla yönünden yola koyuluyoruz. İçeride ikramlar sımsıcak poğaçalar... Tahinli olanını herkesten soruyoruz. Sonra Semiha Hanım anasonlu şekeri paketten çıkarıyor, sabah şekerimizin tadına varıyoruz. "Şekerde anosunun dinen hükmü nedir?” sualine cevaplar arıyor, Burhan’ın kenarından Avgan’a sarıyoruz. "İçtiğiniz suların şişesini atmayalım" diyor Emir Bey. İlerde bir yerlerdeki bir pınardan şişelerimizi doldurma ümidiyle manzaraya dalıyor, yıkılmış bir hanın farkına varıyoruz. Kalaba’dan, Bayır’dan Karaman’a yaya olarak gelen atalarımızın soluklanıp,sığındığı bu konağın son hali yüreğimizi burkuyor, üzülüyoruz.

Avgan Yaylası’ndan yamaca yükleniyorken kaptan / Şakanın her hecesi içiyor ayrı kaptan.. Bir şamata ateşi her yeri sarmalıyor / Neşe, sevinç, latife yokuşlar tırmanıyor.

Fotoğraf karelerine sanat adına olmadık zulümler uygulayan Emir Bey’e hafifçe takılıyor; sürrealist tutumuyla ve kendine özgü bıyığıyla Salvador Dali’ye benzediğini söylüyoruz. Elinde makinesiyle an ve an Karamanımızı nakşeden Emir Bey’den övgü ile söz ediyor, çift gökkuşaklı Aktekke Camisi’nin nasılını soruyoruz.

“Arabada dört Muhammet var” diyor bir dost, beşincisi Özpınar, İzmir’e okula gitti. “Kötü insanlar fotoğraf çekmeyi sevmez” sözüyle onu da anıyoruz. Pırıl pırıl fotoğraf sevdalısı bir avuç genç kardeşimiz de bizlerle beraberler. "İyi ki varlar" diyor, gelecek adına ümidimizi koruyoruz.

Muhteşem silüetiyle Bayır Köyü bizlere hoşamedi ediyor, meydanda bir yerlerde dolmuştan iniyoruz. Damlarda kızıl üzüm, sokakta çoluk çocuk. Taştan ev, yaşlı amca... Sokağın inişinde bir dükkân bizleri celbediyor, kısa ahşap kapıdan eğilerek giriyor, loş ışıklı dünyadan kareler arıyoruz. Derken sevimli bir zanaatkâr hafifçe gülümsüyor, meraklı gözleriyle bizi davet ediyor.

“Yıllarca, televizyonda unutulmuş meslekleri anlatan belgeseller seyrettim. Bir gün dedim, bir gün beni de anlatsalar. Çok şükür nasip bugüneymiş“ diyerek, başlıyor anlatmaya:

"Adını ben bilmiyorum ama ‘Feysbuk’muymuş , neymiş atında görsünler. Demirci Mustafa’yı herkes bilir bilmesine de; bir de Türkiye bilsin. Model deriz buna.“ diyerek elindeki “elsıranı” yapılacak demiri gösteriyor. “Eskiden körükle yakardık ocağı, şimdi elektrikle“ diyerek, ateşi harlıyor. Elindeki demiri sürüyor ocağa. Kıpkırmızı bir halde, örse yatırıyor; kocaman bir çekiçle dövdükçe dövüyor. “Bir daha yak ocağı” sesleri yükseliyor. Deklanşör şıkırtısı kubbeyi çınlatıyor. Sonra kızgın demire sağ elini sürüyor. “Dilimi de sürerim ama birazdan yemek yiyeceğim.” diyerek şovuna devam ediyor:
"Her demirci bunu yapamaz. Bizim pirimiz Hz. Davut (as). Sağ eliyle tutarmış demiri hem de çekiç kullanmadan sol eliyle dövermiş."

“Çekiç örs arasında / Dövünürken ham demir/ Davut’un tınısından / Binbir nağme seslenir “ dercesine gerçekten ruhumuzu okşayan bir musikinin has bahçesine giriyor, dingin bir ruh haliyle dükkândan ayrılıyoruz.

İki adım ötede köye hâkim bir bahçede salkım, salkım üzümler arzı endam ediyor. Tane tane inciler midemize iniyor; sonra Çavuş Emmi’nin sohbetine dalıyor, damağın neşesine birlikte kanıyoruz.

Öğle vakti müsaade alıp, Akçaalan Köyü’nün sırtına varıyoruz. Pınarın yamacında bulunan su oluklarına oturuyor, Emir Bey’in ızgarada pişirdiği sucuklara yumuluyoruz. “İki size, bir bana Emir’in adaleti / Böyle zulüm görmedi cümle piknik milleti “ diyor, çay keyfinin eksikliğini hissediyor, pınardan akan suyun lezzetini yaşıyoruz. Herkes doyana kadar ızgara başında bağdaşını bozmayan Emir Bey’e teşekkür ediyoruz.

Derken pınar başında Ada bebek yıkıyor / Serip çimen üstüne sonrada kurutuyor
Minik adanın hali bize neşe veriyor / Yirmi küsur deklanşör ada ile doluyor.

Köye doğru inerken bir duman görüyor, kapıp makineleri fırına varıyoruz.

Dünkü üzüm ve şıra şimdi pekmez oluyor / Kevgirde altın suyu ne güzel köpürüyor /Yüzlerce kez tetiğe basıyorken parmaklar/ Firdevs’in ırmakları tavalara doluyor.

***

Ve Kalaba Köyü.

Kendine özgü girift sokaklar, basit taşlar ve ağaçlarla oluşturulmuş otantik evler. Binlerce yıllık Türkmen kültürünü, üzerindeki abasında ve feslerinde taşıyan ninelerimiz, köpük, pekmez oyununun belki de en muhteşem galasını sunuyor bizlere.

Eve dönerken cennetten karelerin hülyasına dalıyor, bir sonraki gezimizin kiraz mevsiminde olmasını diliyoruz.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Teşekkür
Gönderen: Abdurrahman Boyacı / /Türkiye
17 Ekim 2014
Değerli yorumunuz gezi yazısı denemelerim için motivasyonumu artıracak İnşaallah. Teşekkür ederim Nermin Hanım

:: Nefisti:)
Gönderen: Nermin Kaçar / , Türkiye
15 Ekim 2014
Gezi yazılarını çok severim. Anlattığınız yöreye hiç yolum düşmedi ama siz anlatırken adeta gezmiş gibi oldum. Çeşmeden su içtim, havasını cigerlerime çektim. Teşekkürler.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Henüz Kuşlar Uyumadı [Şiir]
Dönüş [Şiir]
Kafdağı [Şiir]
Keder Gülü [Şiir]
İki Şehir [Şiir]
Korana Günlükleri [Şiir]
Beni Hatırla [Şiir]
Seyyah [Şiir]
Aktekke (Ulu Çınar) [Şiir]
Akran [Şiir]


Abdurrahman Boyacı kimdir?

Karaman doğumluyum. "Bütün insanlar akrabadır;baba Adem anne Havvva'dır. " Sözü hayat felsefemin bir özeti sayılabilir. Şiir kaçamak, nefes almak ve adam gibi yorulmaktır.

Etkilendiği Yazarlar:
Nazım Hikmet,Ümit Yaşar Oğuzcan,Orhan Veli Kanık,Necip Fazıl Kısakürek


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Abdurrahman Boyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.