Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Kim söylemişti unuttum şimdi.” Şair müezzinden önce kalkmalıymış ” Erkenci bir terane. Öyle miyim ya! Düş dediğin ince bacak, sarkık kulaklıdır. Sözcük ormanında, hayâl peşinde tazı. Onun ardı sıra giden kim? Elinde kalem anlam avcısı duygu ve öteki ben. Burnunu uzatıyor tazı, uzattı. Duracak durdu. Ön ayaklarından birini kaldıracak, şimdi kaldırdı. Sessizlik… Havlayacak havladı. Arkamda on adıma bir nefes, nefes nefese bir ses. Ah işte o! Mencilisli bir peri, çalılıktan ay ışığına yükselen kanatsız kuş. Uçtu. Kirişi kırıyor tazı, periler terk-i gölgelere, ormanda bir başına kalan siyah karıncayım ben. “ Şair müezzinden önce kalkmalıymış ” gülüyorum. Hih...hi... h...Akordu bozuk tellerim ses ver! Ses…se...s…Her sabah müezzinleri uyandıran ben. Elim sana söylüyorum, gözlerim sen işit, sitemim yoktur ey sevgili, düşlerinden önce yatan; ( ? ) dir Müezzin kalktı. Minareye tırmanacak. Tırmandı. Ayak sesleri kesildi. Okudu. Bir makam ki katl-i makam dinlenecek. Dinlendi. Ah…Veysel Hoca kulakların çınlasın cennette. Sen öldükten beri, inan ki bu müezzin minareye sarhoş çıkıyor. Çıktı. Sesini sen duysan kalmaz seksene ölürdün yirmide. Bedava yaşanmış altmış yılın var. Kızma bana aramızda kalacaktır. Kaldı. Şimdi de, hele de…Gerek yok düşlerine çocuk, git mutfağa usulca, çay suyunu ocağa koy, koymayan ahmak, yarın sabah müezzinden önce minareye çıkmayan Arap’tır. Sabah oldu. Balkona çıktım. Çıt çıtırtısı çıkmıyor. Dağları kar basmış gece, körfezi sis. Nedense farkına varılmıyor şu esrar. Düşleri kilitledim odama, anahtarı cebime koydum. Odada bir karmaşa, şenlik olacak içerde. Siz Görürsüz. Mutfaktayım. Çay aşktır, demlendi içtim. Başlığımı taktım, eynimi giyindim. Çıplak mı olmalıydım yoksa? Boş verdim. Merdivenler ah merdivenler. Beton kertmesi. Daha kısa bir yol yok mu acaba? Posta kutusunda bir kitap, dokunursam martılar çarpsın. Bahçeye çıktım. Merhaba dedim sessizlik, düşlerimden özgürüm artık… Dünya sana merhaba. Muhacir soğuk, izbe dudaklarımı okşuyor. Git işine. Bir şoseyi boydan boya, gökyüzünü enine geçtim. Bir saate kalmaz yağar. Size de selam olsun kar toplayan bulutlar. Sahil boyu yürüdüm. İnce Koku. Kirli yükünü sahile atmış deniz, dalgalar çamaşır yıkayan kadın, düşlerimden geliyorum beynimi yıkar mısın? Dedim tınmadı. O da ne bir kaya üzerine üşüşmüş zirzop midyeler. Birinin eğildim, kulağına dedim; Ki aç kapını ben geldim bezirgan başı. Bekle ki kapı açılsın. Açılmadı. Tutkunum. Kumsala takıntım. Takıldım. Tünemekten yapışmış tüylerini ayıklıyor martılar, kıçlarını silen balıkçıllar, tuzlu tuzsuz fark etmez; Barış suyunda uçuyor, ah o mahcup güvercin. Bir güvercin uçamadı. Ellerime aldım. Bir kanadı kanıyordu. İç tarafta bir kedi, sarı kediydi. Ulan nankör “ Ben sevdim eller aldı “ dediğini gözlerinden anladım? İki kuzgun. Alaycı. Bir çınara konmuşlar. Birinin gagasında garip bir şey var, simit parçası mı desem, Hayır. Küçük bir balık mı? Hım. İçimdeki çocuk seslendi. Hop! Kuzgunlar balık tutmaz ki; gözlerin miyop yeniden doktora gitmelisin. Kel Kör ? Git kendi işini kendin gör. Tak. Taka tak. Meydandan geliyor o ses. O yana yöneldim. Yürüdüm. Durdum. Bu sefer denizde aynı ses. Buldum. Hatırladım. Ne çabuk unutmuşum o heykel, o ahşap heykeller. Brankuzi’nin kanatlarından gelen ses. Ona dokundum. Sonra diğerine, berikine ve ötekine. Malzeme ve rengin meydana getirdiği ağaç. Konuşuyor, üç boyutlu imgeyi yontan İgor. Beni duyuyor musun şimdi, Kaltsidis ? Sizi özleyeceğim. Bugün cumartesi, sabahın ilk saatleri ve postanenin yan sokakları. Pazar kurulacak. Kuruluyor. Ey ülkemin cefakar insanları, kar ve soğuk size ne kadar yakışıyor. Yakışacak elbette. Yalovalı köylü kadın. Adı zemheri olmalı. Ya da kar güneşi. Sebze kasası yakmış ısıtır ellerini. Isındı. Pazarcı takalarından çuvallar indiriliyor. İndi. Bir ateş, bir alev ve bir alev daha. Pazar yeri, yangın yeridir boşuna dememişler. Dendi. Hiç bir şeyde değil hüner; Hüner ki insanların yüzünü güldürmektir memlekette. Gördüm ama yazamadım. Yoksulluk şuradan buyur! Eve geldim. Kapıyı açtım. Odamda bir gürültü. Gürültü de gürültü ama. Koştum içeri girdim. Düşlerim odamın altını üstüne getirmiş. Sigara izmaritlerimi bile içmişler. Kitaplar bir yanda, karalamalar bir yanda. Kimisinin üstüne de etmişler. Küstahlar. Perdeyi çektim pencereyi açtım. Ağlayan mı dersiniz sızlayan mı? Suçu diğerinin üstüne atanda var. Kimisi de utanmadan hesap soruyor “ Saatlerdir neredeydin “ A…dilimi tutayım bari. Tuttum. Müphem pisliklerin, hepsini dışarı kovdum. Gidişe bak gidişe. Gidişiniz olurda gelişiniz olmaz inşallah. Kar henüz başladı. Hem de ne kar. Düşlerim tipiye tutula dursun. Elime çay bardağını aldım. Saflığı yaşıyorum bembeyaz. Yaşasın! Yaşasın ! Öğlene kalmaz düşlerim donacak ve üstlerini kar örtecek. O İşte o zaman dışarı çıkıp kartopu oynayacağım. Sonrası bir “ Karkadın “ yapıp; Ortalıkta akşama kadar, onunla sevişeceğim…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © H.İhsan Sönmez, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |