..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > Uğur Can Dalga




28 Mart 2013
Tılsımlı Boker - 1  
Uğur Can Dalga
Bufmero Buftaranın yanına sokuldu ve onu Boker oynamaya davet etti. İki parmağının arasına sıkıştırdığı kadehin içinde ne olduğu bardak ağaç kovuğuna ulaşıp da tuzla buz olduğunda anlaşıldı. Yarım kadeh Bufın özütü... Hani şu kaktüsvari bitki... Dilde bıraktığı tad için nice bufalolar yakılır, bir kadeh fazla Bufın içmek için başbufalonun hazlı hizmetkârlarının tırnakları aşkla törpülenir.


:AIAF:
TILSIMLI BOKER

Demin ölümüne tepinen bufalo yavrusu sırtını kayaya çevirmiş çakırkeyf yapıyordu. Yine haşaralığının azizliğine uğramıştı ve yasak bölgeye dalıp ot yolmuştu.
Bu kadar hızlı cereyan etmesi şaşırtıcıydı. Ben bitkiden özütlediği sıvının kanına karışmasının biraz daha zaman alcağını düşünmüştüm. Belki de hazır halde almıştı.
Bizim minik bufalomuzun çoğu familyaya nazaran yerleşik ve oldukça hızlı yaşayan bir ailesi vardı. Torun bufaloların kendilerine yeten halleri ailelerini mutlu ediyor yan gruptaki yavrularla problem yaşamalarının önüne geçiyordu.
Bufmero Buftaranın yanına sokuldu ve onu Boker oynamaya davet etti. İki parmağının arasına sıkıştırdığı kadehin içinde ne olduğu bardak ağaç kovuğuna ulaşıp da tuzla buz olduğunda anlaşıldı.
Yarım kadeh Bufın özütü...
Hani şu kaktüsvari bitki... Dilde bıraktığı tad için nice bufalolar yakılır, bir kadeh fazla Bufın içmek için başbufalonun hazlı hizmetkârlarının tırnakları aşkla törpülenir.
Onlar haz peşindeler. Patikadan yuvarlanıp nehri boylarlar ve bunuda aynı amaçla yaparlar. Dertleri temizlenmek değil.
Boker insanların oynadığı pokere benzer. Ancak küçük bir fark vardır ve bu hileyi kolay kılar. Bufalo bokerinde J ve Q kartlarını göremezsiniz. Atalarının çelik sembollerinin yarısı ile gezinen bokervarisleri seneler evvel çetin çatışmalar yaşamış ve bu kartları gelecek takıma ulaştıramamışlardı.
İşte, Buftara da tılsımlı göğsünü düşmanlarına siper etmiş J ve Q Bokeri’nin peşine düşmüştü.
.
Bedevi U'yla Görüşmeler

U oturmuş sersefil bir insancığın öyküsünü yazıyordu. Arada bir minik çenesini iki parmağıyla sıkıştırıyor ve karşısında onun her hareketini kayda alan birinin olduğunu düşünüyordu. O küçüklüğünde de böyleydi. Bu düşünce onu taaa küçüklüğünden beri kuşatmıştı.
Sürekli baş harfiyle sevişen U'nun bahçesi de U biçimindeydi. Baş harfle nasıl sevişilir diyenleriniz çıkacaktır. Onun da bir yolu yordamı vardır elbet. Ama size anlatamam.

Buftara yere baka baka baka U'nun oturduğu bahçeye daldı. Burası onu epeyce büyülemişe benziyordu. Böyle bir bahçenin içinde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu düşündü. Güzel olmalıydı; böyle bir bahçe adama güzel ne kelime tarif edilemez duygular yaşatırdı.
U'ya yaklaştıkça kalp atışları hızlandı. Vücudunda lanet olası hormonlar değişiyordu sanki. Nihayet hislerinden az da olsa kurtulmayı başardı. Zaten böyle yapması gerekmiyor muydu? Evet, şimdi kesinlikle doğru yoldaydı ve mantıklı düşünüp sembolleri ele geçirmeliydi. Kayıp kartlara ulaşmanın ilk adımı şifrelenmiş sembolleri ortaya çıkarmak ve onları doğru yöntemler kullanarak çözmekti.

Bu bahçede gizlenmiş bir sembol vardı ve paslı anahtarın üzerine yazılıydı. Bahsi geçen bu sembolün U'nun altında olduğu söyleniyordu. Burada böyleydi... Sembol anahtarları elbette değerliydi. Ama paslı anahtarlar ondan da değerliydi ki koruyucularla dolaştırılırdı. Bu koruyuculardan biri bu bahçedeydi işte. "U"

Buftara buraya gelirken sembollerin silik olacağını düşünmüştü. Birden olduğu yere çöktü ve geçmişi hatırladı. Geçmişi hatırlamaktan nefret ederken yolu buraya düşmüştü ve yine geçmişle uğraşmaktan yakınırken maziyi önüne dımdızlak çıkaran da yine bu bahçe olmuştu.

"Sımsıcak bir yerdeydi. Aslında sıcaklığı hissetmiyordu bile sadece ortamın yanılsamasıydı. Doğrusunu isterseniz çevrede sıcak olan bir şey yoktu. Etrafta ısı yayan ve bu ısıyı paylaştıran şeylerde göremezdiniz. Bulunduğu yer tam da Vandana Tepesiydi. Soluk soluğa çıkmıştı bu tepeyi ve küçük bir çadır dikip yerleşivermişti. Yanında büyük bir kavanoz vardı, tıkabildiği kadar çok çarşaf tıkmıştı içerisine. Bir de boş kalan yerler vardı ki onları anlatmasam olmaz. Bu derme çatma kulübe öylesine huzurluydu ki tartışmaya dahi açık değildi. Bu huzuru pekiştiren bilyeler tam da çarşaf boşluklarına yerleşmişti."

Bedevi U'yu ciltlerce anlattıklarını elbette işitmiştim. Ama duymak istediğim başla şeyler de vardı. Bufalo takımına ne denli benziyordu, onlar gibi çoğalma meraklısı mıydı aksi halde kendi takımından şutlanan başıboştan ezik biri miydi? Hzyır öyle birinin altında almaya bile cesaret edemediğiniz pastan anahtarların işi neydi? Olsa olsa başta bahsettiğimiz yavru bufalonun yediği etten bile sayılmayan otlar olurdu ve zaten o zaman anahtarı manahtarı düşünmeyi bir yana bırakıp devasa poposuna yerleşen yeşilliklere gülerdik. Çünkü bahsettiğimiz sırlı anahtarın en kadim görevi dikkat toplamaktı.


...

U element toplantısının olduğu bölgeye ışınlandı. Elinde kartlar vardı ve üzerindeki sıcak çinko kaplamalar göz alıyordu ve poposu... Doğrusunu isterseniz az önce dillendirdiğimiz kadar kocaman ve komikce bir poposu vardı. Element heyetinin orada U falan yoktu. Sadece U'nun dönüp dolaşan bilekliğinin işiydi bu. O sadece muhbir görevi görüyor ve Bufların yanına geri dönüyordu. Bir çeşit dalma diye adlandırabiliriz. Hani dalarız uzun uzun. Hani dalıp donarız. Sonra yine hani lanet olası birileri dikit gibi karşımızda bekler ve "ooo, nerelere daldın gittin ya" der ya. İşte tam da öyle hislerden. İnanın çok iyi hissettiriyor.Kırmızı toprakların hepsi benim avucumda. Yeni şekerler yeşerteceğim.

Kırmızı toprakları elinde cam taşıyan adamın başından aşağı döktüm ve ona saçma sapan şeyler fısıldadım. Bunu yaparken oldukça sakindim ve yavaşça kulağına doğru eğildi. Benden oldukça cüceydi.
"Bana klonlardan kaçının açıldığını söyle! Şifreleri eşleştirebildirdiniz mi son durum nedir?"
Soluklarını sıklaştıran topraklı adam kelimeleri hızla fırlatmaya çalıştı. Burada ondan başkası bunu bilmiyordu... Yani şey kelime stoğunu diyorum. Oldukça sınırlıy.y .--

...

Bilyelerden kale yapmak ne kadar aptalcaysa buradaki bufalo adamların çatlaksız planlar üretmesi o denli mantıksızdı. Şimdi Buftara U'nun yanından biraz daha uzaklaştı ve elindeki bilyeleri daha dikkatli incelemeye çalıştı. Bu cam bilyelerden daha da farklıydı. ellerini açıp kapattı ve bilyelerdeki hareketliliği daha dikkatlice inceledi.


Vandana tepesi tam da mevsimindeydi. Yumuşak bir esinti tüm vücudunuzu kuşatır ve sonra da sanki hoşunuza gitmiş gibi hissettirir ve ağır aksak yürütürdü.
Buftara elindeki kırmızı bilyeyi bay U 'nun kafasına fırlatmadan ben yetiştim. 2.kolonu geriden takip edince ben ortaya çıkıverdim. Bereket ki kan savaşlarından milenyum kadar sonraydık.
Kan savaşları... Onlar dinmez; bir şekilde kendini hatırlatacak bir şeyler buluverirdi. Mesela kafasından tabanlarına doğru kırmızı toprak dökülen adamın yanındaki cüce gibi. Solundan geçeyim derken parmağımı kıstırıvermiştim. Oradaydım ve ortada küçük bir kan savaşı daha vardı ve elbette tablaya damlayan kan pütürleri....
...

Ayaklarmın altında kaygan bir örtü var gibiydi. Orada öylece düşmem an meselesiydi. Duvar diplerinde ellerine şeker verilesi soğuktan bitap düşmüş yavrular görürdüm. Ama şeker veremezdim onlara. Ben onlara sadece lanet olası bilekliğimi, sinyal takımımı ve üstümüzden altığımız sıradan kurşunları verebilirdim. Evet yalnız ama yalnız bu gelirdi elimden.

Koltuğa yerleşmiş boynumla oynuyordum. Bufalolarla ilgili bir belgesel oynuyordu. Ellerimde de nasıl oynandığını bilmediğim rastgele karıştırılmış poker kartları vardı. Biz insanların ne güzel icatları vardı. Keyifleri iyiydi de bizim köşede sadece insanların gözüne gözüne sokulmaya çalışan bufalolarımızın yaptığı tek şey boş boş gezinip afrika dağlarında ot yolmak mı olacaktı. Onlarında lunaparklara ihtiyacı vardı, belki de boker oynamaya...

devam edecek.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Peynire Sinen Muz Aroması [Öykü]
İkircikli Failler'i Hatırladınız mı? [Öykü]
Ne Muhteşem Cennet! [Deneme]


Uğur Can Dalga kimdir?

Daha önce burada izde olmuştu ve iyi sonuçlarım da. . . Yine aranızdayım. Yeni maceralarımla buralardayım


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Uğur Can Dalga, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.