Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
“hala kullanışlı bir klişe değil mi?” houston, bir problemimiz var. “şaşırdım dersem şaşırma roket982 çünkü her şey olağan görünüyor” olağan dışı gidişleri yalnız ben mi görebiliyorum houston? “tamam roket982, sen bana sorunu söyle ben de sana sorunun ne olmadığını” sanırım yanlış yörüngeye doğru ilerliyoruz houston. “işte bu, ortada bir sorun olmadığını biliyordum beni yanıltmadın” ama houston ben sanmıştım ki... “sanrısız yaşanmıyor roket982” benim istediğim yörüngeye gittiğimize emindim. “yapma, bu kadar rotasız olma sana söylemiştim” ama duymadım, belki de duymak istemedim. “hem seni anlayamıyorum ki roket982. yanlış yörüngeden bahsediyorsun, fakat nasıl, nasıl oldu da düştün bu yanılgıya. ulaştırdın diyelim peki ya sen? sen nasıl ulaşabilecektin hiç düşünmedin mi? seni diğerlerinin arasından aldık, sırtın sağlamdı yanmışlıklarına rağmen yapabileceğini biliyorduk ama şuan beni hayal kırıklığına uğratıyorsun.” gitmek zorunda olan bir mevsim kadar üzgünüm houston. benimkisi bulutları görmeyince sınırsızlığa uzanacağını sanmaktan başka bir şey değil. bilirsin bizi kötü havalarda bırakmazlar. diğerlerinin aksine, hep güzel havalarda gönderirler. oysa en çok kötü havalarda gitmek istedim ben. bir fırtınada birkaç salisede kaybolmak ya da bir tipide. düşersem de kimse görmezdi sağanaktan. fakat onlar düşüşünü bile güzel havalarda görmek isterler houston. çünkü kötü havalarda herkes düşebilir, ama ben her halükarda bile birilerinin üzerine düşmekten korktum. onlar düşmemden korkmadılar. bu yüzden dedim bu sefer güzel havaları sevmeli, gökyüzü alabildiğine mavi ve rüzgar gideceğim yolu açıyor, ben nefesimi üflemeden. işte dedim sınır varsa bir yerde onu aşmak için bir şans bu. yine de teşekkürler, içime su serptin houston. “daha fazla seni üzmek istemiyorum roket982 daha çok işimiz var seninle ama şunu belirtmeme izin ver bir sınırdan bahsettin ve evet, işte o sınıra yaklaşıyoruz. eğer biraz daha geç kalırsan dünyanın çekim alanından uzaklaşacak ve buraya geri dönme şansını kaybedeceksin. eğer daha da geç kalırsan bu sefer mekiğe zarar vereceksin. bu yüzden son kez sıkıca sarıl ve...” umudu taşımak çok zor houston. artık geriye dönmekte istemiyorum. biliyorum çok sert bir şekilde ineceğim oraya ve belki de birkaç parçam daha yok olacak ama onlar pes etmeyecek. kullanışa elverişli yamalarla hazırlayacaklar beni ve içimi yine aşkla dolduracaklar. hadi yine gidebilirsin diyecekler. hepimiz biliyoruz bu senaryoyu, bana yeni hikayelerde kötü roller biçmeye kalkma lütfen. evet birazdan ayrılacağım ama dünyanın çekim gücünden çıktıktan sonra. “yaşayanlar gururları yüzünden hüzünlenebilir ama ölüler hüzünleriyle gururlanamazlar. bunu mu yapmak istiyorsun? görevini kendini feda ederek başarmış ve aradan çıkmış gibi davranmak? bu çok acı biliyorsun. uzayın boşluğunda sürükleneceksin ne kadar sürükleneceğini kimse bilemez. bana diyebilirsin ki dünyanın boşluğunda da sürükleniyorum ama aynı şey değil emin ol. yıldızların yakından görünüşü, çok çok yakından görünüşü uzaktan görünüşünden daha az ihtişamlı diyebilirim. eğer kesinse kararın umarım güneşi görürsün. hani şu insanların son anlarında bir ışık görüyorum demeleri gibi bir görüş açısından görürsün, umarım. böylece daha fazla sürüklenmezsin. güneşin güneş olduğunu anladığında, yani onun sana bakan bir göz değil sana açılan bir kapı olduğunu anladığında bunun da bir son olduğunu anlaman çok uzun sürmeyecek. sana daha fazla geri dön dememde faydasız artık çok uzaktasın. oraya git, o kalbinin ondan daha fazla yandığını sandığın yere git ve öğren ateşin kaynağını. kendini sevdiğin insanların 1 kaç saat daha ısınmasını sağlamak için feda et o zaman. ahmaklık ama yap bunu. bana söylemek istediğin son bir şey varsa dinliyorum.” yörüngesizler... “yani?” yani omurgasızlar gibi bir şey bu houston. bana böyle densin. ondan sonra kendini siyah boşluğa bırakanların sayısında bir artış oldu, hayat bu kayıpların telafisi konusunda çok zarar etti diye anlatırsın yeni gelenlere ya da yeni gidenlere mi demek gerekli? her neyse boşver. belki yeni gezegenler keşfederim ne dersin? yaşamı sonlandırılmakta olan biri yeni bir hayat başlatabilir mi bilinmeyen bir yerde bunu da düşüneceğim birazdan. düşünmem gereken çok şey var houston. yine de “burada hayat var” diyeceğim bir yer olsaydı bunun kalbim olmasını isterdim. insan önce kendi kalbinde hayatı keşfetmeli sonra diğerlerinin keşfini beklemeli öyle değil mi? bunu yapamamışken neyin arayışıdır bu? birileri açıklasın ben açıklayamıyorum. gerçi yine ayrı bir konu çıkıyor önümüze kalbine ilk ayak basılmasını beklerken birisi, bir başkası kalbim ayaklar altında hüznüne düşebiliyor. her neyse bunlarda önemsiz ama not ettim. diyeceğim son şey şu ki, sessizlik en mutlu keşif olmalı... “insanlık yaptıklarını unutmayacak roket982” sorulunca hatırlanmak hiçbir zaman unutulmamak olmayacak houston. “roket982 anlaşılmadı” sorulunca hatırlanmak .... “tekrar ediyorum anlaşılmadı” ...unutulmamak olmayacak...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Durukan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |