Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
“Senden bilirim yok bana bir faide ey gül! Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül.” Bazen de şiirlere konu olur… Nicedir biz de her mevsim, demliğin sinesinden süzülen katrelerde, güllere emsal bir perinin hayalini görürüz. Bu periye (demlik gülü) demeyi yeğleriz. Buğusunda, berraklığında,ışıltısında nice rüyalar görür ;hülyalar kurarız. Bizim de sinemize temreni ateşli oklar değer. Sükut ederiz. Zaman zaman hurufata emanet ettiğimiz duygular ete kemiğe bürünür, dumanı üstünde nağmelere eşlik eder… Hasılı sükutumuz da sözümüz de ona dairdir. İpek bir kese içinde onunla ilgili sözcükleri sırtımıza vurur derviş misali yol alırız. Kendimizi vurduğumuz yolun, tozu toprağı Leyla’nın sürmesinden ilham alır. Biliriz ki bu yol gül misal iklimine götürür bizi. Varacağımız ülkenin muhayyel sahillerinin gümüş kumsalları, daha bir artırır şevk ve heyecanımızı. Kalem ve kâğıtla olan ünsiyetmiz daha kavileşir. Harfleri ve kelimeleri ipek tenli bir sevgili gibi görürüz. Ta ki dudaklarımız demlik gülünün tenine değebilsin diyedir bütün bunlar… Vefa sayfasına dem dem adını yazdığımız sevgili yalnızlığımıza merhemdir çoğu zaman. Gün ışırken, gün aşarken Yahut gece vakti yoldaşımızdır buğu buğu, yudum yudum. Sayesinde, isli bir çaydanlığa bakışımız yunuslayındır. Bize tevazuun buğulu demlerini bahşeder o hep. Tevazu ki rıza kapısını açan altın anahtardır. Kibrin tam karşısında yer alan dilaverdir. Cennette meleklere müderrislik eden lanetli varlığa özgüdür kibir. İşte kibir demlik gülünün olduğu yere giremediği içindir ona bu denli muhebbetimiz belki de. Nazın, vefanın, güzelliğin bu denli mütevazı sunumu bizi celbeden ve cezbeden iksir. Sırça saraylardan gülümseyen dilber çağırır biz de yollara düşeriz gönülsüzce, gözsüzce. Gönül gözüyle görenlere selam verebilmektir muradımız. Ateş ,su, semaver,demlik çaydanlık o yüzden en hatırlı unsur ve avadanlık yanımızda. Biz topraktan yaratılmanın künhüne erebilmeyi umarız onalrın sayesinde. Suyun azizliğinden medet umarız dem dem. Bu fani hayatta demlik gülüne duyduğumuz muhabbetten asla şekva etmedik etmeyiz. Yaralı yüreğimize gül ıtırından merhem umar, şükrederiz her daim. Kuruyan dudağımızda bir gül katresidir her dem im… Ankara, 26.08.2012 İ.K
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim Kilik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |