..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Bireysel > Vildan Pırlant




30 Mayıs 2012
İstasyonu Olmayan Tren  
Vildan Pırlant
Derin bir of çeker tekrar kadehine doldurursun içkini.Eline alır pencere kenarına geçer camda çıkan gölgenle konuşursun..Yüzündeki kırışıklıkların ne zaman oluştuğunu anlamazsın bile.Zaman o kadar hızlı bir tren ki Hiçbir istasyonda durmuyor.Bindiğin bu trenden ancak öldüğünde inebiliyorsun.Trendeki arkadaşların çok garip.Hepsi dünya derdine kendisini kaptırmış kurma oyuncaklar misali her gün aynı şeyleri yapıp duruyorlar.Sonunda herkes aynı tekneye binip bu oyuncaklar diyarından göçüp gidiyor...


:ADDA:
Yalnızlık çok inatçı bir diken..Uzaktan bakıldığında çok basit geliyor fakat yaklaştıkça ve içine girdikçe senden birisiymiş gibi hakkında hüküm verebilen inatçı ve nankör bir diken..Ellerimden kayıp giden ömrümü kaybetmem için zaman kaybetmemi sağlayan sinsi bir düşman..Hep başbaşayım onunla,beni hiç terketmiyor ama her seferinde en ağır darbeyi yine ondan alıyorum..Tek kalmadığıı sürece insan anlamıyor neyin iyi, neyin doğru,neyin yanlış olduğunu.Bazen çözülmeyen bi düğüm gibi çözdükçe kaybediyorsun ipin ucunu..Hayatı yalnız yaşamak başka,yalnızlıkla beraber yaşlanmak daha bir başka duygu..Aslında gerçekten çok sinsii bir düşman çünkü yanına uğramadığı kişiye gayet masum görünüyor.Sonradan ortaya çıkıyor ki o karanlıkta fırsat kollayan yırtıcı bir baykuş gibi uçup yuvana girmiş.Seni senden almış ve üzerine hüzün eklemiş.Seni sana hapsetmiş ve ellerini daima koynunda bırakmış.Zamana hizmet edemez olmuşsun..Yalnızlığın esiri,hüznün kölesi,gözlerinin yalancısı oluvermişsin.Reddedemez olmuşsun zamanla benliğini saran bu sinsi karanlığı.Kendine sorduğun soruları bile yanıtlamana izin vermez kafayı yiyecek duruma gelirsin artık..Zaman sana hiç bişey ifade etmez ve tek bildiğin şey hayatta neden var olduğundur..? Bu soruyu bin defa kendine sorarsın ama yinede en sonunda aldığın cevap hep başını ki elinin arasına alıp neden diye çığlık atacak kadar üzücüdür.Yıllarca kenara vuran hırçın dalgalar gibi aşındırıp durursun yüreğini.O dalgaların artık kenara değil yüreğine çarpıp çarpıp durulduğunu hissedersin.Geriye dönüp baktığında sende gökten zembille inmediğini ve hayatın benimde birzamanlar ailem vardı şimdi hiçbiri yok dedirttirecek kadar basit olduğunu anlarsın .İş işten çoktan geçmiştir atı alanın üsküdarı geçtiği gibi..Duvarında bir saatin vardır dakikalarının peşine düşersin her an onları yakalayıp durun artık yeter yoruldum diyebilmek için..Neyazık ki hiç biri sana acımadan koşar .Ardına bile bakmadan acelesi olan bir çocuk gibi hiç durmadan,yorulmadan,usanmadan koşup durur zaman.Tutamazsın,iç geçirirsin eline bir kadeh içki almayı denersin ve kadehini o çok sevdiğin şarabınla ödüllendirirsin.Bir iki kez yudumladım derken birde bakmışsınki kadehindeki içkin bitivermiş.Kadehine şöyle bir bakarsın ve içinden yine tükendin,Tekrar ödüllendirmem gerek seni ama biliyormusun seninle aramızda ortak bir yön var.o da ne biliyormusun ikimizinde zamana karşı tükeneceği gerçeği..Ama yine bir fark varki senin kadehe yeniden dolman gibi bir şansın var ve benim yeniden hayata gelme gibi bir lüksüm yok..Derin bir of çeker tekrar kadehine doldurursun içkini.Eline alır pencere kenarına geçer camda çıkan gölgenle konuşursun..Yüzündeki kırışıklıkların ne zaman oluştuğunu anlamazsın bile.Zaman o kadar hızlı bir tren ki Hiçbir istasyonda durmuyor.Bindiğin bu trenden ancak öldüğünde inebiliyorsun.Trendeki arkadaşların çok garip.Hepsi dünya derdine kendisini kaptırmış kurma oyuncaklar misali her gün aynı şeyleri yapıp duruyorlar.Sonunda herkes aynı tekneye binip bu oyuncaklar diyarından göçüp gidiyor.Hayat bu işte yaşamla ölüm arasındaki ipince çizgi.Yalnız kalıp düşündüğünde insan nerede ne hata yaptığını gayet iyi görüyor.Keşke bence zamnında ailemin,eşimin çocuklarımın kıymetini bilebilseydim dedirttiriyor insana.O anda kalbine saplanan hançerin acısını tüm benliğinde hissediyorsun.Sanki boğazın düğüm düğüm oluyor,yutkunmakta zorlanır oluyorsun,Burnunun direği sızlıyor ardından ve ardından etrafı kırışıklıklarla dolu olan gözlerinden iki damla yaş süzülüyor.Kurtuluşum yok artık ben böyle tek başıma son nefesimi vereceğim diyorsun.Bu tren seni asla indirmeyecek,insafa gelmeyecek,bir mola bile vermeyecek..Bindiğim tren o kadar acımasız ki elimdeki herşeyi alacak ama bana tek birşey bile vermeyecek.En sonunda benden kalbimi alacak ve dünyayla bağımı koparacak.Bunu yaparken asla bana sormayacak.Kalbimi alıp başkasına takıcak ve o kişide trene dahil olacak.Ben öteki dönüşü olmayan vapurdan dünyadaki bu treni hep gözetleyeceğim ama bir daha ne o trene binme şansım olacak nede o trendekileri görme şansım..Çok pişmanım ..çektiğim acıları unutmadım trenleri ömrüm boyunca sevemedim..Şimdi ise neredeyim sorusuna güzel yanıtlarım var.Canımdan çok sevdiğim kızımın,oğlumun,eşimin kısacası ailemin yanındayım..Bu sonsuzlukta onlarla beraberim.Eşyalarımın hiçbirini almadım çünkü bu vapur öyle bir vapur ki peşinde tek bir kürdan bile götürmene izin vermiyorlar.Bembeyaz bir kefenim üzerimde ama olsun yinede Tren'de olduğumdan daha mutluyum.Çünkü bu vapurda ailemle beraberim.Dünyada kıymetlerini bilemediğim ve gözümü bürümüş hırsımın esiri olduğum için hiçbir şeyi göremediğim sırf bu nedenden dolayı herkesi ve herşeyimi kaybettiğim ve en sonunda yapayalnız kaldığım kocaman bir evde hapis hayatı yaşadığım acınacak hale geldiğim ve en sonunda bu eziyetten kurtulduğum bir işkencenin sonundayım.O trenden kurtulduğum için çok mutluyum..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kelepçeli Yürek
Ateş ve Su

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Vildan (Akroştiş) [Şiir]
Siyah Beyaz Piyano [Şiir]
İçin,niçin,ne İçin [Şiir]
Bedenime Dar Gelen Sen [Şiir]
Her Zaman Gülmelisin [Şiir]
Sırılsıklam [Şiir]
Gençliğim [Şiir]
Yanılmışım [Şiir]


Vildan Pırlant kimdir?

Merhaba ben vildan . . 19 yaşındayım. . çocuk gelişimi okumaktayım. . Şiire olan ilgimm çok uzun süredir var. küçük yaşlardan berii şiir yazmaktayım. . şiir -düz yazı-deneme tarzı yazılar ve kısa yazılarr şeklinde yazıyorum. . Gerçekten çok güzel bir hobii. . böyle bir hobiyi kendimde keşfettiğim için çok mutluyum. . bazen dilin söyleyemedklerinii kalemimm ve kağıdımla anlatıyorumm. . söz uçar yazı kalır misalii gerçektendee seneler sonra elime alıpp baktığımda geçmişimii anlatıcak yapıtlar ortaya koymakk çok güzel ve heyecan verici bir duygu. . hele birde çocuklarr ve bzden sonra gelecek olan kişilerrin eline geçtiğinde daha da gzll bir duygu oluyor. . Bu güzel yeteneğii olupta keşfedememiş olan arakadaşlarımın ve kardeşlerimin kısaa süre içerisinde yeteneklerini keşfetmesii dileğiyle. . o zmn sizlerde göreceksiniz kii bazen susmak gerçekten altın değerindee. . sadece kalem ve kağıdınız size yol gösterir ve satır aralarında kaybolursunuzz. . saygılarımla. .

Etkilendiği Yazarlar:
necip fazıl kısakürek-Mehmet akif ersoy-küçük iskender-cahit sıtkı tarancı-montaigne-yahya kmal beyatlı-can yücel-sait faik abasıyanık vb


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Vildan Pırlant, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.