Bir su misali akıyor ömrüm saf ve temiz.Su çatlak bardakta durmayı sevmez.Nerde bir çatlak görse oradan sızıp gitmek ister .Biz su gibi olamıyoruz işte.Farkımız bu .. Bulduğumuz çatlağı onarıyoruz.Kaçmıyoruz..Su gibi gelip koskoca bir duvarı yıkmıyoruz.Sel olup canlar almıyoruz,yağmur olup yağmıyoruz,musluk olup akmıyoruz.Biz su gibi saf,temiz ve acımasız olamıyoruz..
Belki su gibi ferahlatamıyoruz ama içimizi yakan onca acıyı,evimizi yakan onca alevi suyla söndürüyoruz.Ateşin suya olan aşkıdır bu.Yıllar önce birbirlerine sevdalanmışlar.Bu sevda yıllarca sürmüş ama ateşle barut yan yana olmaz derler..Bunlarda yan yana kalamadılar zaten.Ateşin yaktığını su söndürmüş,Suyun filizlendirdiğini,ateş yakıp kül etmiş.Araları bu yüzden çok bozulmuş.Yıllar sonra ateş ile su bir dağda karşılaşmışlar.Birtanesi dağı simsiyah dumanlara boğmuş,dağı cayır cayr yakıyorken,Diğeri ise toprağın altında bulunan pınarlarda ilerleyip,gizli gizli yükseliyormuş.Daha birbirlerini görmeden anlamşlar burada bir eski sevdanın ağladığını.Ateşe suyun serinliği vurmuş,suya ise ateşi sıcaklığı..Yine eskisi gibi sevdalanmışlar birbirlerine.Ama karşılaşmaktan çekiniyorlarmış,çünkü birbirlerini kırmaktan korkuyorlarmış.Neyseki gururlarını yenip,birbirlerinin karşılarına çıkacak cesareti toplamışlar.Birbirlerini gördükleri işte o anda ikisi birden ''seni seviyorum'' diye haykırmışlar.Fakat kader bu ya o anda yağan yağmur; ateşi söndürmeye,suyu ise göle çevirmeye yetmiş.İkiside çok pişman olmuştu ama nafile.Bir daha birbirlerini göremeyeceklerdi.O zamanda sonra ateşle su iki ayrı kutup gibi görünsede..yakmak ateşin ruhunda,söndürmek ise suyun doğasında var olmuş.Bunu kimse değiştirememiş.Hep karşılaşmışlar ama hiçbir araya gelememişler.Ateşin olduğu yerde su,suyun olduğu yerd ateş belirmiş ve bu görüşme ikisinede yetmiş..