Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Hayat dediğimiz yol bizi farklı yöntemlerle sınar. Sınadığı yöntemler kimi zaman bizi bir adım daha ileriye götürür kimi zamanda tarifi olmayan bir acıyla baş başa bırakır. Acıyla yüzleştiği zaman insanın tek bir sığınağı vardır o da sevgi. Sevgi, yüreğin derinliklerinden gelen güçlü, sarmalayan, affeden, kızan, üzülen, tutkulu bir annedir adeta. Her durumda her hatanda affedilmeni sağlayan, en ufak yaranda sana senden daha çok üzülmesine neden olan, en çokta annelere yakışandır sevgi. Anne sevgisi başkadır; evladı için aç kalır, dayak yer, öyle anlar olur ki gurur tanımaz gider yardım ister insanlardan, koşturur durur hiç durmadan yeter ki iyi olsun diye evladı, an gelir çok kızar evladına ona bir şey olacak diye, bazen de tutar elinden götürür bir ustaya, çalışsın da bir meziyeti olsun diye evladının. Kimi zaman baba olmaz annenin yanında, göçer gider onlardan önce, onları bırakıp. O zaman anne olmak daha da zorlaşır çünkü o artık hem annedir hem babadır. Herkes gelir acısını paylaşmaya ama kimsenin içi yanmaz onun ki gibi. Anne iki defa yanar çünkü hem sevdiği insanı kaybetmiştir hem de evladı mahrum kalacaktır baba sevgisinden. Böylesi zamanlar da herkesten daha güçlü olur anne, dik durur, iş sahibi değilse iş arar bulur, ekmeğini tırnaklarını kanatarak kazanır, yorulmaz hiç hep dimdik durur çalışır. Ağlamaz çocuklarının yanında, hep mağrurdur, öğüt verir onlara, asla unutturmaz babalarını. Sonra bir gün evladı büyür koca adam olur, artık ayrılma vaktidir annesinin yanından. Çıkar doğup büyüdüğü köyden, gider başka yerlere. Para kazanır annesinin yanına gider, büyüdüm bak artık para kazanıyorum diye. Âşık olur, anne ben artık yuva kurmak istiyorum der, buldum aradığım kızı. Anne gelir bakar, evladının bulduğu kıza, kimdir nasıl biridir? Bakabilecek midir onun baktığı gibi evladına, onun sevdiği gibi sevebilecek midir? Her an tetikte bekler yüreği, üzülürse evladı sarabilsin diye yarasını. Varsa hatası evladının düzeltebilsin diye… O beklerken öğrenir ki evladı baba olacaktır, artık o babaannedir. Hem annedir, hem babaannedir. Daha çok sever canının canını. Belki belli edemez, belki belli eder ama çok sever. Zaman öyle hızlı akıp gider ki yetişemez hızına, uyduramaz ayak. Hastalanıverir hemen, narin bedeni dayanamaz senelerin yüküne. Artık evlattadır sıra anneye bakmak için, tutmak için ellerini, sarmak için onun o kırılgan yüreğini. Evlat öyle üzülür ki annesinin hastalığına, çok uğraşır annesi iyi olsun diye. Elinden ne geliyorsa yapar, didinir. Ama olmaz. Uğraşları annesini tutamaz elinde, gitme vaktidir çünkü artık… Gidince annesi onu bırakıp, kalır geriye boşluğu. Toprak kokulu babaannemin boşluğu, saramadığım, son kez elini tutamadığım… Melekler seninle olsun babaannem, tutamadığım elini onlar tutsun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gamze SU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |