Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos |
|
||||||||||
|
“Özü doğru olanın, sözü de doğru” olduğu gibi, sözü doğru kişi özü de doğru olandır. Samimiyet, ağzın söylediğini, kalbin ve beynin onaylamasıdır. Samimiyetin kuşkusuz bir merkezi vardır; Allah aşkından kaynak bulur. Ancak belli bir çapı, bir sınırı yoktur. Samimiyet, insanı, adeta yaşadığı kapalı kutunun içinden çıkarır. Allah aşkıyla dolu samimi insan, Kur’an’a da samimiyetle yaklaşır. Hükümlerine kesin bilgiyle iman eder; "bir ucundan" değil, Rabb’ine gönülden ibadet ve kulluk eder. Candan olmayan, kalbi bozuk kişinin ise hastalığı bakışlarına yansır. Gözlerinden yayılan negatif elektrik insanı adeta yakar, çok rahatsız eder. Allah Kur’an’da gözlerin hain bakışlarına dikkat çeker. Peygamberimiz (s.a.v.)’e, “seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi" (Kalem Suresi, 51) buyurur. Sevgi dolu, içten bir bakış ise gıdadır, ruhu okşar. Samimi insandan pozitif elektrik akar, sevgi akar; bu, iki tarafı da besler. Bugün insanların en büyük sorunu samimi imanı yaşamamaktır. Allah’a gerçekten iman etmek, ahirete, Cennete, Cehenneme, meleklere, kitaplara, kadere kesin bilgiyle iman etmek... Çünkü samimi imanla kişinin ibadetleri Allah Katında değer kazanır. (Kuşkusuz doğrusunu Rabb’im bilir.) “Bütün yapıp ettikleri boşa gitmiştir” buyurur Allah ve bizden kesin, samimi ve derin iman ister. Kur’an’daki, "Ama sizden kim Allah’a ve Resûlüne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır." (Ahzab Suresi, 31) ifadesi, Kur’an’a tam tabi olan, Allah’a aşkla bağlanan, Resulünü aşkla seven insan için en güzel müjdedir. Allah’ın samimi kulu için hazırladığı "üstün bir rızık", hem dünya hem ahiret nimetidir. Allah’ın kurtuluş için gösterdiği en önemli yoldur samimi olmak. Samimi insan, çıkarlarına ters de olsa her durumda vicdanından yanadır. Bunu yaparken içinde bir baskı hissetmez. Allah, kulunun vicdanına sürekli ilham eder. Vicdanını tam kapasite kullanan samimi insan, davranışlarıyla da konuşurken de karşısındaki kişiyi sıkmamaya çalışır. “Hangi söz onu tedirgin eder, hangi sözden hoşlanır, hangi söz Kur’an’a uygun?” diye düşünür. Kur’an’a ters düşen sözler söylemekten şiddetle kaçınır; her sözünü süzgeçten geçirir. Samimi insan yalan söylemez, dürüsttür, aşkla doludur, coşkuludur, şefkatli ve merhametlidir. Her şeyin en güzelini, en iyisini yapmaya çalışır. İnce düşüncelidir; karşısındaki insanı üzmekten şiddetle kaçınır. Bir insanı üzmek, tedirgin etmek çok kötü bir şeydir. Rahatlatıcı ve huzur verici konuşmak gerekir. İnsan, söylenen sözün gideceği yeri iyi hesaplamalı, rencide edici sözlerden kaçınmalıdır. Uygun bir üslupla ve uygun sözlerle konuşmak ise vicdana uyarak gerçekleşir. Bu yüzden vicdanı kullanmak önemli bir ibadettir. İnsan, Allah’a teslim olduğunda, "nutku verip konuşturan" Allah, kulunu kalplere hitap edecek tarzda konuşturur. Kur’an’da, "kalbinde hastalık olanlar" şeklinde tanımlanan kişiler, ağızlarıyla söyledikleri kalplerindekinden farklı olan samimiyetsiz insanlardır. Akıllarını beğenirler; makul, dengeli ve tutarlı değillerdir. Kalplerdeki hastalığın tedavisi ise Kur’an ve samimiyettir. Kişi, gönüllere şifa olan Kur’an’a uyar, samimi olursa -Allah’ın dilemesiyle- hastalıktan kurtulur. Kuşkusuz, Allah’a çağrı da zorlama ile olmaz. Zorla ne Allah inancı, ne sevgi ne de saygı olur. Bir insan zorlanırsa onuru ve şerefi kırılır. Oysa İslam’da imani onur esastır. İnsan güzel huylu, asil, şefkatli, merhametli, güzel düşünceli ve çok samimi olmalıdır. Zorlama olduğunda ise samimiyet kalkar. Şirkten arınmış gerçek bir tevhid inancı için samimiyet şarttır. Peygamberimiz (sav), samimiyet konusundaki bir soruya şu cevabı verir: "Rabb’im Ulu Allah’tır dersin. Sonra O nun buyruğuna uygun olarak dosdoğru yoldan gidersin." Dünya hayatında samimiyetsizlikle sürekli karşılaşırız. Cennet ehli ise samimidir, boş konuşmaz, doğru sözlüdür. Kur’an’da, “Onda boş bir söz işitmezler; sadece selam (ı işitirler)...(Meryem Suresi, 62) buyurur Allah. İnsan samimiyse, ruhu açılır; samimiyet ruhlara şifadır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |