Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Helal ve haram sınırları, dünya hayatındaki imtihanın en önemli unsurlarındandır. Çünkü helalin haram ya da haramın helal olduğuna inanmak küfür olur. Bu yüzden helal ve haramlar konusunda bilgi sahibi olmak ve bu sorumluluğun bilincinde yaşamak önemlidir. De ki: "Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,- günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan ’isyan ve saldırıyı’ kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."(A’raf Suresi, 33) İnsan, dağlara sunulan ancak onların yüklenmekten kaçındığı sorumlulukları yüklenir. Eğer bu gerçeğin bilincinde ise imtihan gereği yaşadığı her zorlukta itaatini, sadakatini ve kararlılığını kanıtlayarak imani derinliği kazanır. İnsanlık tarihi boyunca resuller, marufu yani güzel olan her şeyi; barış, kardeşlik, sevgi, huzur ve iyilikleri emreder, münkeri yani kötülükleri; adam öldürmeyi, zulmü yasaklarlar. Allah’ın bildirdiği temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılarlar. Resullerin, insanların üzerindeki ağırlık ve zorlukları, toplumun telkin ettiği batıl inançları kaldırdığı ve onları özgür kıldığı haber verilir. Dünyada ve ahirette kurtuluşa erecek olanların da resullerin yolundaki müminler olduğu müjdelenir: …" O, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. " (Araf Suresi, 157) Domuz eti, şarap, kan, Allah adına kesilmeyen yiyecekler, Peygamberimiz (s.a.v.)’in Kur’an ayetleriyle haram olarak belirttiği murdar şeylerdir. Müşrikler her devirde, Allah’ın buyurmadığı yüzlerce yasak getirir ve dini zorlaştırırlar. Resuller de insanların üzerine yüklenen bu ağırlıkları indirir, yasak zincirlerini kırar, onları şirkten kurtarırlar. Cahiliye mantığından kaynaklanan düşüncelerden, batıl inançlardan arınan ve Kur’anî akla sahip olan insan özgür, doğru ve isabetli kararlar alabilir. Böyle bir insan, diğer insanların istek ve beklentilerinden sıyrılır, yalnızca Rabb’inin hoşnutluğuna yönelir. İnsanların, hakkında ne söyleyeceklerinin, ne düşüneceklerinin hiçbir önemi yoktur. Bunun nedeni, Kur’an’ın sınırlarını kıstas alıyor olmasıdır. Samimi iman eden insan için Allah’ın rızasını kazanmak, O’nun beğendiği ahlakı O’nun sınırları içinde yaşamak dışında bir hayat şekli yoktur. Bu gerçeği kavradığında insan, içinde yaşıyor da olsa cahiliyenin batıl inançlarından tümüyle sıyrılır. Allah bir şeyi helal ya da haram kılarken mutlaka insanların fiziki durumuna ve ihtiyacına göre hükmetmez. Bir şeyin haram kılınmasına akıl ve mantık hüküm veremez. Helal ve harama hüküm vermek yalnızca Allah’a aittir. Örneğin, Kur’an’da söz edilen cumartesi yasağı yalnızca Museviler içindir. Ya da Hz. Salih’in kavmine konan deveyi kesme yasağı. Deve zaten kesilen ve eti yenen bir hayvandır. İnsan sağlığı için zararlı değildir. Ancak Allah kesmemelerini buyurur. Dolayısıyla Allah bir şeyi yasaklar ve kulunu, buyruğuna itaat edip etmediğiyle imtihan eder. İnsan için zararlı olup haram kılınanlara örnek olarak kumar, içki, domuz eti ve yalan gibi örnekleri verebiliriz. Kumar oynamak örneğin; insanı yorar, yıpratır, dengesini altüst eder. Allah, içki içmememizi buyurur. İçki içmemek bize sağlık getirir; dinç, canlı ve şevkli oluruz. Ya da domuz eti... Hem insanın nefsinin çekeceği bir yiyecek değildir hem de insan sağlığı için trişine sebep olması nedeniyle zararlıdır. Allah yalanı yasaklar; dürüstlüğün ne kadar önemli bir özellik olduğu açıktır. Herkes dürüst, samimi, güven veren bir insanla birlikte olmak ister. Güven duymak büyük bir nimettir. Bediüzzaman, helal dairesinin geniş ve keyfe kâfi olduğunu, harama girmeye ise hiç lüzum olmadığını söyler. İnsan helalle çok mutlu olabilir. Her türlü nimetten yararlanabilir. Helal dairesi içinde en mükemmel hayat yaşanabilir. Helaller ve haramların getirdiği sınır, bizim için bir nimettir. Dolayısıyla helaller çok fazla, haramlar çok azdır. Yasaklananlar da zaten insan için zararlı olanlardır. Helaller ise oldukça güzeldir. Dilediğimizi yiyebileceğimiz milyonlarca meyve sebze çeşidi vardır. İnsan helal sınırları içinde de dilerse çok güzel eğlenebilir. Ancak haramın içerisine girdiğinde dünyası kararır. İnsan, mutsuz, zevksiz, karanlıklar içinde kalır. Helal sınırları içinde ise insanın vicdanı rahattır, Allah’a karşı gönlü rahattır, dolayısıyla mutlu ve huzurludur. O halde insan haramı nasıl bir yanılgı sonucu seçer? O an insanı çeken şey nedir?.. Şeytani/deccali sistem, örneğin içki ve kumarın muhteşem zevk verdiği telkininde bulunur. İnsan, içki içerek bir an neşeleneceğini, mutlu olacağını düşünür. Oysa gerçekte içki insanı sersemleştirir, dikkatini dağıtır. Kumarı çekici gösterir deccaliyet; kişi gider kumar oynar, dünyanın parasını hiç çalışmadan bir anda kazanır. Ancak onun kazancı bir başkasının kaybı, belki de yıkımıdır. Tüm parası bir gecede yok olan insan müthiş kin duyar; dolayısıyla kâr eden kişi için büyük bir düşmandır. Böylece "Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? (Maide Suresi, 91) ayeti de gerçekleşmiş olur. Başımıza bela ve musibet getiren, rahatsız eden, huzuru kaçıran bir sistemdir bu. İnsan ancak helal dairesi içinde sağlıklıdır, mutludur. Sevgiden zevk alır, yiyecekten, sohbetten ve eğlenmekten zevk alır. Allah’ın Helal Kıldıklarını Haram Kılanlar Allah Maide Suresi 87. ayette, “… Allah’ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez” buyurur. Münafık ve müşrikler ise kendi dinlerini yaşar, kendi helal ve haramlarını koyar, kendi hurafelerine inanırlar. Allah’ın vahyetmediği, Peygamberimiz(sav)’in bildirmediği hükümlere uyarlar. Onlar, Allah dışında ilahlar edinmişlerdir ve o ilahları Allah’a ortak koşarlar. Bu yüzden müşriktirler. Okuduklarını insanların kitaptan zannetmeleri için dillerini kitaba doğru eğip büken bu kişiler "bu Allah Katındandır" derler. Oysa Allah Katından değildir. Kendileri de gerçeği bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylerler. (Ali İmran Suresi, 78) Münafık ve müşrikler dini yok etmek için dini içten vurmanın en iyi yol olduğunu bilirler. Bu yüzden uydurma bir din geliştirir, dini içinden çıkılmayacak hale getirirler. Haramları helal yapar, helalleri haram kılarlar ve güzelliği, sevinci, Müslümanların şevkini yok edecek her türlü tedbiri alırlar. İnsan öyle bir duruma gelir ki, beyni adeta felç olur. Sonunda dini yaşayamayacağına karar verir. Bu şeytanî bir yöntemdir. Şeytan dine saldırarak değil, insanları içinden çıkılamaz bir kıskaca alarak dini yok etmeyi planlar. Ancak, "Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.” Bu nedenle küfrün sonu hep helak olmaktır. Allah’ın haram kıldığı bir şeyi, helal kılma konusunda çaba gösteren ve kendilerince kanıtlar öne süren müşriklere inanmak ve uymak, onlardan olmak anlamına gelir. “Üzerinde Allah’ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk’tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz. (En’am Suresi, 121) ayetiyle bildirildiği gibi... Sonuç Olarak; İnanan insan Kur’an’a uygun olmayan bir şey yaptığında ruhu şiddetle kasılır. Duyduğu vicdan azabı nedeniyle çöker. Ve Allah orada bir mutluluk vermez. Ancak helal dairesinde her an mutluluk yaşanır. Haram kılınan hiçbir şeyde insanın yararına olan, bilimsel olarak tespit edilmiş bir bulgu yoktur. Olabilirdi de. Çok yararlı olurdu ve insan Allah’ın rızası olmadığını bile bile harama yönelebilirdi. Olmaması, sonsuz merhamet sahibi Allah’ın kullarına sağladığı bir kolaylıktır ve bir mucizesidir. İşte böyle; kim Allah’ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır… (Hac Suresi, 30) Fuat Türker
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |