..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Türkiye > Salih Zeki Çavdaroğlu




24 Ocak 2012
Yazılışının 940. Yılında : Divân - I Lügât - İt Türk "" Ü Hatırlamak  
Salih Zeki Çavdaroğlu
Türk Dilinin büyük hizmetkârı Kaşgarlı Mahmud' un tek ve önemli eseri DİVÂN-I LÜGÂT-İT TÜRK ’ ü tanıtıcı bir makale...


:BEHA:

Yıllardır radyo- televizyonlarda yapılan bilgi ve kültür yarışmalarının değişmez sorulardan birini de Divân-ı Lügât-it Türk ve de onun yazarı Kaşgarlı Mahmud’ un teşkil ettiğini hepimiz biliyoruz. Yarışmacılar bunu bazen bilseler de, çoğu kez cevabını ya hatırlayamaz veya Ali Şîr Nevâi ya da Dede Korkut gibi ilgisiz kişi isimleri ile hatalı bir şekilde cevaplarlar. Ancak ne kadar ilginçtir ki, bırakın bilgi ve kültür yarışmalarındaki yerini, ilköğretim, lise ve hatta genel yüksek öğretim müfredatlarında dahi, ne Lügât’ ın kapsamı, ne de yazarının biyografik bilgileri hakkında doyurucu açıklamalara rastlanmaz. Bizim öğrenim hayatımızın Türkçe ve edebiyat derslerinde sadece bu Lügât’ in ne kadar önemli bir tarihi kitap, Kaşgarlı Mahmud’ un da büyük bir âlim olduğundan övgü ile sözedilmekle yetinilir dururdu.Şimdi de aynen öyle midir, değilmidir bilemiyorum. Eğer öyle ise tabii ki çok yazık. Bu ülke çocukları, dilinin ve tarihinin ne kadar eski, kıymetli ve renkli olduğunu bilememenin talihsizliğini halen yaşamakta oluşundan, ülke siyaset ve idaresinin etkili ve yetkili zümresinin vicdan azabı duyması gerektiğine inanıyorum.
İlk Türk dilbilgini, etnograf, haritacısı, diyalektoloji biliminin kurucusu ve toponomist (yer adları bilgini ) olan Kaşgarlı Mahmud’ un hayatı hakkında bu meşhur eseri dışında pek fazla bir şey bilmiyoruz. Kâtip Çelebi’ nin Keşf-üz-Zünûn adlı eserinde, O’ nun künyesi Mahmûd bin Hüseyin bin Muhammed olarak yazılıdır. Tahminen 1025 yılında doğup, 1090’ lı yıllarda vefat ettiği sanılmaktadır.
Araştırmlar sonucunda 1983 senesinin Temmuz ayında bulunan kabri , Kaşgar’ a 35 km. uzaklıktaki Gobi Çölü kıyısındaki Azak köyündedir.
Yaşadığı dönemde Müslümanlığı kabul eden ilk Türk devleti olan Karahanlı hanedânı , diğer ilim adamlarına olduğu gibi, Kaşgarlı’ nın da gezi ve araştırmalarına büyük destek verdiğini anlayabiliyoruz.
Türkçe’ nin o devirde gelişmesine en büyük katkıyı Kaşgarlı Mahmud ile onun çağdaşı Yusuf Has Hacib ( Balasagunlu - Kuzordulu – Yusuf) vermiş, her ikisi de çalışmalarıyla Türk birliğinin kurulması ve yüzyıllarca haşmetli bir şekilde yaşamasında önemli rol üstlenmişlerdir.
Sadede gelirsek ; 25 Ocak 2012 günü itibariyle, Kaşgarlı Mahmud’ un “ DİVAN-I LÜGÂT-İT TÜRK “ isimli sözlüğünün yazılışının bu yıl 940. Yıldönümündeyiz.
Kaşgarlı Mahmud’ un o devirde bütün Türk topraklarını karış karış gezerek yazdığı ve 12 Şubat 1074 tamamlayıp, 1077 seneside Abbasî Halifelerinden Muktedî Biemrillâh’ın oğlu Ebü’l-Kâsım Abdullah’ a sunduğu bu eser,çeşitli Türk boylarından derlenmiş bir ağızlar sözlüğü karakterini taşıyan, içinde kelime, bilgi ve şiir demetleriyle çok önemli bir sözlük, antoloji ve Türkçe’ nin 11. Yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir dil bilgisi kitabıdır.
Sözlükte bütün ağızların fonetik ve morfolojik değişimleri üzerinde de hassasiyetle durulmuştur.
Kaşgarlı eserini yazarken bütünüyle bizzat gezdiği Türk illerinden derlediği dil malzemesini kullanmıştır. Bu yüzden de, bütün Türk boylarının ağızları üzerinde kendi tesbit ve karşılaştırmaları sonucunda önemli sonuçlara varmıştır. Hatta öyle ki, kendi ifadesiyle “ Türklerin hemen hemen bütün illerini, obalarını, bozkırlarını gezip gördüğünü, Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma, Kırgız boylarının dillerini zihnine nakşettiğini, her Türk bölüğünün ağız ve şivesini en ileri bir surette ortaya koyduğunu…” belirttikten sonra da :
“ Türk ağız ve şivelerinin en kolayının Oğuz, en dürüst ve kullanışlısının Yağma ve Tuhsi şivesi, edebî şive olarak da hanların konuştuğu devlet dili olan Kaşgar Türkçesi olduğu…” hükmünü verir.
Kaşgarlı’ nın fikirleri 11. Asıran bu yana yüzyıllardır kesintisiz olarak, mukayeseli ağız çalışmalarının rehberi niteliğinde olmuştur.
Bunların yanında ilginçtir, Türk kavimleri içindeki yabancılar tarafından kullanılan diller ve onların konuştukları Türk ağızları ‘ na da yer vermiştir.
DİVAN-I LÜGÂT-İT TÜRK’ te esas itibariyle Karahanlı Türkçesi ‘ ndeki kelimeler esas alınmış olmakla birlikte, Oğuz Türkçesi’ ndeki kelime başlıklarına da önemli yer ayrılmıştır. Kitapta Oğuz boylarının tamamına ayrıntılı bir şekilde değinilmiştir.
Ayrıca Türk topluluklarının örf ve âdetleri, mitolojisi, folklor, atçılık, binicilik, tarım, mutfak bilgileri ve tıbb’ı tedavi metodları gibi bir yığın konu hakkında önemli bilgiler veren çok yönlü bir ansiklopedik eser niteliğini de taşımaktadır.
Ayrıca Lügât içinde çizilmiş haritanın, dünya tarihinin en eski Türk dünyası haritası olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir. Bu harita ayrıca Türklerin yaşadığı bölgelere komşu ülke insanlarından da söz edilmektedir. Harita renklendirilirken, Kaşgarlı, dağları kırmızı, denizleri yeşil, ırmakları mavi, kumluk alanları sarı ile boyamıştır. Haritanın merkezini BALASAGUN ( Orta Asya'da, bugünki Kırgızistan sınırları içerisinde Aral Gölü'nün doğusunda yer alan ve Türgiş, Karahanlı, Karahitay ve Türk-Moğol devletlerinin başkentliğini yapmış şehir. ) şehri teşkil etmiş, diğer yerler hep bu şehre göre konumlandırılmıştır.
Söz konusu harita daire şeklinde çizilmiş olup, üzerinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmiştir. Harita’ nın Batı’ sında işaret edilen yerler İdil boylarına, yani Kıpçaklar ve Frenk’ lerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batı’ da Habeşistan'a, Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya gösterilmiştir.
Lügât’ ın yazılışındaki ana amacın, Türk milletinin yüceliğini anlatmak, Türk dilinin, o zamanki İslâm coğrafyasının başat dili olan Arapça’ dan eksik olmadığı ve Araplara bu dili öğretmek amacıyla kaleme alındığı anlaşılmaktadır.
Eser’ de bütün başlıklarının tamamı Türkçe, açıklamaların bütünü ise Arapçadır. Sözlük yazılırken,tamamen Arap imlâ kurallarına uyulmuş, yani kelimeler sahip oldukları ünsüz harf sayısına göre dizilmiş, Arap harf sistemi içinde bulunmayan p,ç,g gibi harfler kullanılmamıştır.

1071-1077 yılları arasında Bağdad’ da da yaşayan Kaşgarlı, bu kitaba ilâveten yazdığı, ancak günümüze gelene kadar bir tek nüshası da kalmayıp, kayıp olan “ KİTÂB-U CEVAHİRÜ’ N- NAHV Fİ LUGATTİ’ T TÜRK “ isimli kitabıyla , Türkçe’ yi Araplara öğretmek amacıyla önemli bir misyonu yerine getirmiştir. Anılan kitaplarıyla ayrıca hem Türkçe’ nin gelişmesi, hem de Türk birliğinin sağlanmasında önemli katkılar sağlamıştır.
Divanü Lügati't-Türk’ ün günümüz Türkçesi ile anlamının karşılığı Türk Diyalektleri Sözlüğü olup , Türkçe-Arapça olarak yazılmış olup, aynı zamanda Türkçe’ nin bilinen en eski, en kapsamlı ve en önemli sözlüğüdür.

Kaşgarlı Mahmud, Divânü Lügati't-Türk' üne şu önsözle başlar :

Esirgeyen, koruyan Tanrı'nın adıyla
"Allah'ın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi. Ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türklerin eline verildi. Türkler Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır, onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir..."
Eserde ayrıca Türklerin tarihi, coğrafi yerleşimleri, boyları, lehçeleri ve yaşama şekillerine ilişkin kısa bir önsöz ve metin içine serpiştirilmiş bilgilerde vardır.
Kaşgarlı daha sonraki sayfalarda : " Ben bu kitabı hikmet, seci, atalar sözü, şiir, recez (Vezni altı defa müstef'ilün'den ibaret olan bir nevi şiir veya bahire denir. ), nesir gibi şeylerle süsleyerek hece harfleri sırasında tertip ettim. ... Bu lûgat kitabını baştan sonuna dek sekiz ayırımda topladım…”

Kelimelerin yapılarına göre ayrılmış bu sekiz bölüm de :

1) KİTÂBÜ’ L-HEMZE : (Hemze kitabı )
Başında hemze bulunan, yani a, e, ı, i, o, ö, u, ü harfleri ile başlayan bölümdür.
2) KİTÂBÜ’ S SÂLİM : (Sâlim Kitabı)
Yapısında harf-i illet denen " و , ي " (vav, ya harfleri) yani v, y ünsüz harfleri bulunmayan ve bir kelimede harflerinden birisi aynı cinsten yan yana iki harf bulunmazsa ona "سَلِم salim " denir.
3) KİTÂBÜ’ L MUZÂAF : (Muzaaf kitabı )
Yapısında aynı cinsten, iki harf yan yana gelir, birinci harf sakin, ikincisi hareketli olursa buna muzâaf " مُزاَاَف “ denir.

4) KİTÂBÜ’ L MİSÂL : (Misal kitabı)

Lügât’ te, kelimenin ilk harfi harf-i illet denilen ( y ) harflerinden biri olursa buna "مِسَل misal" denir.

5) KİTÂBÜ ZEVÂTİ’ S SELÂSE : ( Üçlüler kitabı )

Lügât’ te ortasında elif, vav , ye üçlüsünden bir harf bulunanlarla başlayan kelimeler bölümüdür.

6) KİTÂBÜ ZEVÂTİ’ L- ERBAA : ( Dörtlüler kitabı )

Kelimelerin son harfi elif, vav, ye harflerinden herhangi birisinin bulunduğu bölümdür.

7) KİTÂBÜ’ L GUNNE : ( Gunne kitabı )

Bünyesinde genizden gelen bir harf bulunan kelimeye " غُنّأ gunne li “, bu harflerden meydana gelen bölüme de gunneli denir.
8) KİTÂBÜ’ L CEM : ( İki harekesiz harfin birleşmesi kitabı )
Yapısında lç, lk, lp, lt; nç, nk, nt; rç, rk, rs, rt, rp; st, şt gibi ünsüz harf grupları bulunan kelimelerle başlayan bölümdür.
Kaşgarlı kelimeleri yapısal durumlarına göre yukardaki şekilde sekiz bölüme ayırmaktan başka, bir de her bölümdeki kelimeleri harf sayılarını esas almak suretiyle, yani önce iki harfli, sonra, üçlüler, dörtlüler, beşliler, altılılar ve yedi harfliler olarak sıralar.
Lügât’ te her bölümde önce isimler, sonra fiiller sıralanarak açıklanmıştır.

Eser aruz vezni ölçüsüyle yazılmıştır. Ancak Kaşgarlı Mahmud, bazı Türkçe kelimelerin Arap vezinlerine uymadığı durumlarda kendisi bunu kurguladığı yeni ölçülerle gidermiştir.
Madde başlığı olan kelimelerin açıklaması yapılırken, anlamlarının daha belirgin olması açısından konu, atasözleri, vecizeler ve şiirlerle desteklenir. Bunların Arapça tercümeleri de bire bir şekilde yapılmıştır.
Lügât içinde yaklaşık olarak 290 tane değişik atasözü konu edilmiştir.
Verilen örnekler, Lügât’ ten sonra yazılan edebîyat literatürüne de bir kaynak olmasını sağlayacaktır.
Gerekli görülen yerlerde, madde başlıklarını kapsayan konu Kur’ an’ dan âyetler ve Hz. Peygamber ( s.a.v.) in hadisleri ile de açıklanmıştır.
Türk dilinin en eski ve değerli sözlüğünün, ne yazık ki elimizde sadece bir tek yazma nüshası bulunmaktadır. Bu da 13. Yüzyılın ikinci yarısında Şam'da yaşayan müstensih (El yazması eserini el yazısıyla kopya eden kimse. ) Muhammed bin Ebû Bekir ibn Ebi'l-Feth es-Sâvî ed-Dimaşki tarafından 1Ağustos 1266 tamamlanan nüshadır.
Bu yazma nüsha 638 sayfadan ibaret olup, madde başlığı olarak toplam 8000 tane Türkçe kelimenin ve cümlenin ayrıntılı bir şekilde açıklamasını yapar.
Bu nüsha Fatih Millet Kütüphanesi raflarında saklanmakta olup, (Arapça nr.4189 ) ile kayıtlıdır. Bu nüsha da 20. Yüzyılda, II. Meşrutiyet’ in ilânından sonraki yıllarda İstanbul’ da bulunmuş, meşhur Kütüphâneci Ali Emirî Efendi tarafından 30 altın karşılığında satın alınmıştır.
Bu yazma eser, önce Kilisli Rıfat Bilge tarafından incelenerek, üç cilt halinde ( h.1333-1335) 1914-1916
yılları arasında Arap harfleri ile basılıp yayımlanmıştır.
Basılışından sonra gerek kitap ve gerekse yazarı Kaşgarlı Mahmud hakkında yurt içinde ve yurtdışında yoğun bir araştırma-inceleme çalışması başlar. Kitap başta başta Fuat Köprülü, Zeki Velidi Togan, Besim Atalay olmak üzere ülkemizin bir çok ilim adamı yanında, Alman, Rus, Macar ve Fransız ilim adamlarının da araştırma konusu olur.
Yabancı araştırmacılar içinde kitap üzerinde en ciddi çalışmayı Alman oryantalist Carl Brockelmann yapar. Brockelmann kitaptaki şiirleri, atasözlerini, ses taklidi kelimeleri ve dilbilgisi kurallarını makaleler dizisi olarak yayımlamış ve kitabın Almanca bir indeksini de hazırlamıştır.
Eser Türkçe’ ye ilk defa Besim Atalay tarafından çevrilmiştir.
Kitap Küitür Bakanlığı tarafından 1990 senesinde aslına uygun ve tıpkı basım olarak yayımlanmıştır.


K A Y N A K Ç A :
Besim Atalay, Divanü Lügati't - Türk, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2006 ISBN 975-16-0405-2.
http://ferahnak.wordpress.com/2012/01/24/yazilisinin-940-yilinda-divan-i-lugat-it-turk-u-hatirlamak/

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Eleştirim Var !
Gönderen: Fatih Türkyılmaz / , Türkiye
10 Ağustos 2012
Sayın yazar, ben edebiyat denen safsatalıktan bıktım, türk milleti edebiyata aşırı düşkünlüğünden hep aptal bir millet olarak tanımlanmıştır, nitekim bu doğrudur, çok tembel bir millet özelliklede yeni alfabe türkleri tembelleştirdi ve aptallaştırdı, çünkü dili ne kadar kolaylaştırmaya çalışırsan o kadar tembelleşirsin örnek olarak ingilizce veya çince çok zor ama çocuklar bu zor dili öğrenirken azim ve gayret alışkanlığı kazanıp tembel denen şeyi üstlerinden atıyorlar, 1940 - 1950 yılları arasında dinsizleştirme politikası sebebiyle dinin yerine edebiyatı soktular, türk milletini edebiyat denen safsatalıktan tembelleştirdiler böylece türk milleti bilime ve inanca önem vermediği için bu sıfatı yani APTAL TÜRK'Ü hakettiler, osmanlı bile kendi savaş uçağını ve elektrikli otosunu yaptıda, medeniyetin dorukta! olduğu türkiye hiç bişey yapamadı ve aslada edebiyat denen safsatalıktan kurtulmadıkça yapamayız, örnek olarak almanya dünyanın en ileri sanayi ülkesi neden alman büyük şairi goetheyi fazla umursamadıklarından yani demek istediğim almanlar edebiyattan nefret eder, edebiyattan 2.ci sınıftan itibaren nefret etmeye başladım ama edebiyatı zorunlu olarak empoze ettiler mecbur olarak da istemeyerek de olsa edebiyata gene çalışmak zorunda kaldım tabi ki edebiyatım hep 5ti , en başarılı edebiyat öğrencisiydim ama bu bile edebiyatı bana sevdirmedi aksine öğrendikçe daha da nefret etmeye başladım, benden bu kadar sayın yazar, sadece içimi dökmek istedim :D




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın türkiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
‘ 2. Adam ‘ İsmet İnönü’ Nün Cumhurbaşkanlığı Döneminde Kültür, Sanat ve Musıki
‘kemalizm’ Aslında Bir ‘ İsmet İnönü Devleti’ İdeolojisidir
Vefatının 40. Yılında Dündar Taşer (1925 - 13 Haziran 1972)

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cumhuriyet' İn Radikal 'İnkilâpları '' Sürecinde Tarihi Musikimiz de Payını Almıştı
Necip Fâzıl" da "Peygamber" Aşkı….
Mukaddes Kitabımız’daki Âyetler ile Tarihî Veriler Işığında: Türkiye’de Yahudicilik Hareketleri
2. Adam İsmet İnönü' Nün Müzik ile İlişkisi
Bir ‘uç Beyi’ : Münir Nureddin Bey
Endülüs İslam Devleti Medeniyeti İçinde Elbette Musıki de Vardı
Osmanlı Düşmanlığı Cumhuriyet Hükümetine Osmanlı Arşiv Belgelerini Dahi Hurda Kağıt Değerinden Sattırmıştı
Yazılışının 600. Yılında Süleyman Çelebi" Nin "" Mevlîd" İ
1930’ Lu Yıllarda Musıkimize Yönelik Tasfiye ve Ayar Sonrası Aralanan Kapı İle Tanışıp Dost Olduğumuz Arap Musıkisi ve Arap Filmleri Maceramız
Ezan Bundan Tam 70 Sene Önce Tekrar ‘rab’ Ça Okunmaya Başlanmıştı.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Vefatının 67. Yılında Ziya Osman Saba’ Yı Rahmetle Anıyoruz... [Şiir]
İki Bedene Tek Ruh [Şiir]
Adı Konulmamış Duygular [Şiir]
Aşk Bir Terennüm İse [Şiir]
Hayal Bazan Gerçeği Aşar [Şiir]
Sensizlik Beyitleri [Şiir]
Yağmuru Beklerken [Şiir]
Her Şey Geçmişte Kaldı [Şiir]
Vesvese [Şiir]
"" Mâzi Kalbimde Yaradır "" [Şiir]


Salih Zeki Çavdaroğlu kimdir?

Otuz yıldan fazla bir süredir Geleneksel Türk Musıkisi eğitimi aldım. Üsküdar Musıki Cemiyeti' nde 20 yıl korist - solist olarak görev yaptım. Bu güz Türk Musıkisi üzerine makaleler yazıyorum. (bkz. www. musikidergisi. com)

Etkilendiği Yazarlar:
N.Fazıl , C.Meriç, B.Ayvazoğlu,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.