Hala çevrende bulabileceğin güzellikleri bir düşün ve mutlu ol. -Anne Frank |
|
||||||||||
|
Ve aramızda büyüyen bir özlem, Gelme sakın Gidişin kış/ kıyamet değilse şayet Gitme sakın Gelişinle yüreğim titreyecekse eğer Uzun zaman oldu sana yazmayalı. Yine kirpiklerim iniyor bir bir siyahına. Ardından sevmeye çalışıyorum hayatı, uğraşıyorum . Bugün ben, Bugün hayat , Ve bugün inanç. Daha bir karmaşık, daha bir anlamsız, daha bir zayıf. Diyorum ki bir kereye mahsus, sadece bugünlüğüne “dün” olsak. Beni özlüyormuşsun sen de, öyle diyorlar. Özlemin öfkeyi kefenleyeceğini sanırdım, yanıldım. Ah işte Kasım da geldi, artık sonbahar ıslağı cümlelerim. Gizlesem hasta ediyor bu ıslak cümleler, söylesem fayda etmiyor. Bende, zamanı felç etti özlem de, sen de nasıl da kıpırtısız, uzak bakıyor. Görülmemiş bir suskunluk canımı okuyor inceden. Öyle bir suskunluk ki seninki, söküyor alfabemi harf harf. Şimdi ben, uzağında duran, sana ait, ayrılığa mahsus cümlelerimin izbesindeyim. İşte o cümleler içime yayılıyor ve aklımın o isyancı aşkına gücüm yetmiyor artık. Bugün ben Bugün hayat Ve bugün inanç, Daha bir kaybettik, daha bir yenildik, daha bir dağıldık. Her kaybettiğimde ayaklarımın dibinde bitiyor yokluğun. Ah olsaydın diyorum, olsaydın olmazdı bunlar. İşte, bağrı taş yokluğun… O kadar yoksun ki, bazen bulutlarla göçtüğünü sanıyorum. Oysaki ben göğsünden silemediğin ölüm kalım savaşındım, bir zaman. Masalımsı geliyor şimdi, bir zamanlar rengarenk yağmış olmak. Martı sesli gülüşlerim dikenli dudaklarıma dolanıyor şimdi. Seslensem, uçar mı gökte yine kuşlar? Ve dinmiş şenliklerim başlar mı tekrar kaldığı yerden? Ceplerim hala kız çocuğu hayallerimle dolu, bir bir atsam denize dalga sesinde buluşur muyuz yine ? Biliyorum, gelmeyeceksin. Ve ben de olağan sayıklama saatlerimdeyim, birazdan uçarım bir kuşun kanadında semaya. Oradan bir avuç güneş çalarım, ışıksız kalan her gecem için. Azcık hayat, bir dirhem de umut, bugünlük yeter, yarını yarın düşünürüz. Beni misafir ederken sema, belki üzülür o göçmen bulut, ya da halime acır omzunda gittiğin rüzgâr da bir iz, bir alamet fısıldar sessizliğe. Biliyorum, gelmeyeceksin ve ben yine yalnız dolaşacağım eskinin bizli sokaklarını, adım adım. “Herkes gibi yaşa sen de” diyordun. Oysa ben hep, şafak vakti durgun bir denize yağan yağmur gibi yaşamak istiyordum, sen hiç bilmiyordun, ben hep istiyordum. Beni özlüyormuşsun sen de, öyle diyorlar… Yokluğunun emzirdiği yalnızlığım büyüyor bak, gün be gün. Aklım şaşsa da çoktan vazgeçilmiş oluşuma, kalbim geçemiyor bir enkazın yanık izlerinden. Sen de beni sormuşsun, öyle diyorlar. Sadece üzgün demişler. Kefaretsiz acımdan, terlemiş ellerimde buruşan resimlerimizden bahsetmemişler. Bir de özlediğimden, çok özlediğimden… Uzun upuzun bir sessizlik oldu. Son kere ve geri dönmemecesine, Pırıltılı, iri bir gözyaşı tanesi Benim zavallı hikâyemi terk etti. Nun
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sinem Hazal Gün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |