Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France |
|
||||||||||
|
Mesela hazımsızlık.. Sorunlu bir evliliktesiniz , bitiş anına kadar tüm sorunları hazmetmiş hatta belki kapatmışsınız ama bittiğinde 'hazmedemedim' şeklinde ağzınızda naçizane bir kelime çıkmış. İnsana demezler mi ' e be kardeşim bugüne kadar hazmettin de şimdi neden bunun adı hazımsızlık oldu' diye. Derler.. Çünkü siz karşınızdakini 'değişti çok değişti' diye çekiştirirken aslında kendi değişiminizi ,hazımlıyken hazımsız olma yolunda süratle ilerlediğinizi farketmezsiniz. Çünkü dünyada en karakterli insan da olsanız sürekli değişirsiniz çünkü evren sürekli bir değişim içerisindedir. Ondandır ya evlilik insan doğasına aykırı diye çoğu insanın haykırışları. En azından ben kendi evliliğimden biçtiğim paylarla 'evlilik neden insan doğasına aykırı' sorusuna bu şekilde bir cevap bulabildim. Aslına bakarsanız ruh eşinizi bulmadan evliliği yürütmeniz çok zor. Gözyaşlarınız bile aynı değilse beklediğiniz ,umut ettiğiniz bir atmosfer oluşmuyor kendiliğinden. Ve biz evliliği okadar yüce bir yere koyuyoruz ki aslında biz kadınların kendiyle çeliştiği,cevap veremediğimiz soruların beynimizin ortasından su kaynağı gibi fışkırdığı nokta burası bana göre. En başta abartan bir toplumuz düğünler,şaşaalı gelinliklerimiz,aylar süren ev dekorasyonlarımız,uyum takıntımız,mükemmeliyetçi yönümüz pskikolojik anlamda evlilikten beklentilerimizi çoğaltıyor. Bu beklentiler çoğaldıkça da karşımızdakini değiştirmeye başlıyoruz.Çünkü biz mükemmeliz ..Evimiz şahane,gelinliğimiz çok güzeldi,düğünde herşeyımız kusursuzdu,biz sacımızı supurge yapan emektar ama ayakları üzerinde durabılen şahsiyetlerdik.. Mükemmellik denizinde can kurtaran sarısın,kırmızı mayolu cankurtaranlarız kimimize göre. O yüzden mükemmelleşmiş biz,karşımızdaki erkeği de mükemmelleştirmeliyiz. Öyle ki saçlarını uzatıp maşalamalı,tırnaklarını gokkusagına cevirmeli,rimellere boğup pespembe topuklu ayakkabılar giydirmeliyiz. İdam sandalyesine bağlanmış kendini kurtarmaya çalışan erkeğimiz nefretle bize bakarken ; biz ona nasıl adam olması gerektiğini ojeli parmaklarımızı sallaya sallaya öğretmeliyiz rujlu dudaklarımızdaki sahte gülümsemeyle.. İşte siz sevgilinizi,kocanızı,erkeğinizi kadınlaştırırken bir yandan da adam! olmasını öğütlüyorsunuz. Kusura bakmayın ama o adamın yerınde olsam içimdeki güçle yemyeşil bir hulk olur arkama bakmadan kacardım .. Ama bundan da önemlisi bir kadını değiştirmek.İdam sandaylesine saçları fönlü,makyajlı,topuklu ayakkabıları çok guzel gorunen bır kadını bağlar erkek. Sonra başlar herşeyini çıkarıp kenara koymaya. Makyajını sildirir,eteğini pantolonla değiştirir,ojelerini çıkarır, tırnaklarını keser,ayakkabılarını babetlerle değiştirir.Bir müddet bekler sandalyede ruhu aç kalan kadının bıyıklarının çıkmasını,kaşlarının uzamasını,saçlarının boyasının akmasını..Kadın yaşlanır bir anda. Bu arada erkek kendi yarattıgı erkek-kadına tiksinerek bakar.Çünkü kendinden farkı kalmamıştır.Artık bıyıklıdır,sakallıdır ,tırnakları kısadır aynı pantolonun iki beden küçüğü kadının ayağındadır kısaca salaş biri olmuştur .Erkekten farkı yoktur.. Bu sefer vazgeçer erkek dışarıdaki taş hatunlara bakmaya başlar.Ama siz hala idam sandalyesinde parmağınızdaki yüzükle ölüm saatinizi beklemektesinizdir. Erkeğinizse elinde sigarası sırtı size mil ötede dönük, taş hatunları kesmektedir.Birden aklına gelirsiniz erkeğin,döner elini koynunuza sokar , ordan aç kalan ruhunuzu çıkartıp masanın üstüne koyar.Çünkü o da mükemmelleşmelidir.. Siz erkek olmuşsunuzdur ve şimdi kadın kalan ruhunuz değişmelidir. Elinden geleni ardına koymaz mükemmel erkek mukemmel sozlerıyle. Onu da idam sandalyesinde bağlamaya kalkar fakat ruh çoktan valizini alıp çıkıp gitmiştir o koyundan. Adı üstünde ruh işte.. Bağlanmaz öyle dünyevi metaryallerle..Ruh gidince çoktan ölmüşsünüzdür zaten.Kalan cesedinizi parangalardan kurtarmaya cesaretiniz,kadınlığınız kaldıysa siz de yemyeşil bır hulk olup kalkar gidersiniz.Sonra onca mükemmellik yolunu kat eden siz ıssız bır yerde oturur ruhunuzun geri gelmesini beklersiniz. Çünkü siz, mükemmellik adına kandırılıp bu yolda koşarken ruhunuzu beklemeyenlerdensiniz... Çünkü siz bir erkeğin saçlarını,rimellerini,hayallerini ,ayakkabılarını,rujunu elinden almadınız..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Melike Karaca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |