..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilen sever. -Leonardo da Vinci
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Aysel AKSÜMER




2 Eylül 2011
Sıcak Gelişmeler Az Sonra  
Aysel AKSÜMER
Spikerler, ellerindeki haberlerin kasvetinden midir nedir yas evinden sesleniyor gibiler karşımızda. Birbiri ardına dizilmiş haberleri izlerken her defasında “Aman Allah’ım!” diyorsunuz “Dünya felç, çözümler kangren, uzlaşma yolları tıkalı, önümüzde koca koca taşlar, kanamaya devam eden ve bir türlü kapanmayan yaralar. Hey doktor! Pardon sayın spiker yoksa topluca ölüyor muyuz ne? Hiç umut yok mu? Şans faktörü falan, bilet milet alsak yok yok öbür dünya için değil burası için!


:BJIH:
Hava sıcaklığı mevsim sıcaklığının üzerinde olur da gündem hiç altta kalır mı? Yurtta ve dünyada yaşanan sıcak gelişmeler saat başı bizlere sunuluyor hem de dumanı üzerinde. “Taze bunlar! Soğumadan alın güzel ablalar, yakışıklı ağabeyler!

İzninizle size bir şey sormak istiyorum “Haberlerin başına geçtiğinizde üzerinize garip bir tedirginlik çöküyor mu yoksa bu sadece bana mahsus bir şey mi?” Size de mi oluyor. Oh be! Rahatlattınız vallahi beni!

Gelelim haber saatlerine. Koltuğumuza kuruluyoruz ve kumandamızı ekrana doğru alelacele tutuyoruz. Biliyoruz ki mutlaka bir yerlerde bir şeyler oldu. Zaten olmasa adı da haber olmazdı ya neyse biz devam edelim.

Yüzümüze, doktora tahlil sonuçlarımızı uzattığımızdaki tedirgin ruh halimiz ciddi ciddi yerleşiyor.

“Doktor Bey pardon adını ne koydunuz?”

“Anlayamadım! Neyin adı?”

“Şey hastalığımın adı! Korkulacak bir şey var mı?”

“Önemli bir şey yok, ilaçlarınızı düzgün kullanırsanız bir şeyiniz kalmaz.”

Bu haber nasıl da iyi gelir insana. Önce “şükür yarabbim” dersiniz. Ardından hayata kaldığınız yerden devam etmek için sabırsızlanırsınız. Ama şu haberleri sonuna kadar dinleyip de şükredeniniz var mı? Şahsen ben çok mutsuz oluyorum. Hatta başıma ve mideme ağrılar giriyor. Bazen de kaslarımda seğirmeler meydana geliyor.

Spikerler, ellerindeki haberlerin kasvetinden midir nedir yas evinden sesleniyor gibiler karşımızda. Birbiri ardına dizilmiş haberleri izlerken her defasında “Aman Allah’ım!” diyorsunuz “Dünya felç, çözümler kangren, uzlaşma yolları tıkalı, önümüzde koca koca taşlar, kanamaya devam eden ve bir türlü kapanmayan yaralar. Hey doktor! Pardon sayın spiker yoksa topluca ölüyor muyuz ne? Hiç umut yok mu? Şans faktörü falan, bilet milet alsak yok yok öbür dünya için değil burası için!

Sıcağı sıcağına önümüze sunulan haberler elimizi olmasa da içimizi öyle bir yakıyor ki. Kimine inanmak istemiyoruz. Şu meşhur “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” atasözü kafamızı karıştırıyor. Soru işaretlerinin çengeli asılıyor yüzümüze. Sonra “Yok canım. Olmaz, olamaz hatta olmamalı” diyoruz yüksek sesle. Her gün bir yaşımıza daha giriyoruz. Vakitli vakitsiz büyüyoruz hayretlerimizle, acılarımızla. “Erken bunama” değil bizi “erken büyüme” yaşlandırıyor.

En çok da şehit haberleri kor bir ateş gibi düşüyor içimize. "Bu son olur inşallah!" temennilerimizle şehitlerimizi uğruna canlarını koydukları, nöbet tuttukları toprağımıza defnediyoruz. Gözyaşlarımızın yarısı dışarı yarısı içine akarken başımızı dik tutuyoruz. "Şehitler Ölmez! diyoruz en güçlü sesimizle. "Sınırları damarlarındaki asil kanla çizilmiş bir ülkenin vatandaşı olarak “ O sınırlar kolay elde edilmedi ki, kolay silinsin" diyor mücadeleci yanımız.

Şiddet, cinnet, ihanet ne bu Allah’ım yardım et. Hele tecavüz! Faillerinin derisini yüz! Yakalanıp götürülürken hepsi saklıyor yüzsüz yüzlerini kirli parmaklarının arkasına.

Halk olarak tabi ki haklı olarak insana daha doğrusu insanlığa yakışmayan bu tür eylemleri gerçekleştirenlerin cezalarını çekmesini istiyoruz.

Teknolojinin altın çağını yaşadığı bir dönemde dünya üzerinde hâlâ açlık ve sefalet çekenlerin bulunduğunu bilmek de üzüyor bizi. Uygarlık nasıl bir güneş ki bir yerlerde hep doğuyor bir yerlerde hep batıyor.

Kararan içimizi acaba ne ağartabilir ki? Ben en iyisi yazımı bir köşeye bırakıp şöyle güzel bir müzik açayım. Hatta bir de bayram şekeri atayım ağzıma. Oh be dünya varmış! Siz de alır mıydınız?

Aysel AKSÜMER

.Eleştiriler & Yorumlar

:: teşekkürler
Gönderen: Aysel AKSÜMER / , Türkiye
2 Eylül 2011
Şeker için rica ederim. İkramdan sonra şekerlik hep dolu kalıyor ama. Beğenmenize çok sevindim. İnsanlar el ele tutuşsa hayat bayram olsa diye bir şarkı vardı. Bir gün inşallah herkes birbirini sevip sayacak. Umuyorum bunu. Saygı ve selamlarımla.

:: Yemiş kadar olduk
Gönderen: Mustafa Şakarcan / , Türkiye
2 Eylül 2011
Bu manzara karşısında galiba en iyisi sizin yaptığınız... Şeker için teşekkürler efendim... Ulusça, bayram gibi günlerimiz olur inşallah. Saygılar...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Terör ve Çiçek
Şeker Portakalı
Çocuk ve Şiddet

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hayat Bu Ölüm Bu [Şiir]
Global Yalnızlık [Şiir]
Deliksiz Suskunluk [Şiir]
Gelişi Güzel [Şiir]
Kırık Bir Aşk [Şiir]
Yürekten Dökülen Dostluk Tanesi [Şiir]
Doğaya Karışmak İstiyorum [Şiir]
İstanbul Düşü [Şiir]
Bohçadaki Sözler [Şiir]
Erik Ağaçları [Şiir]


Aysel AKSÜMER kimdir?

Halkla İlişkiler mezunuyum. Devlet memuru emeklisiyim. 2 evlat sahibiyim. Ankara'da yasiyorum. Bir Oyku Kadar Kisa Bir Roman Kadar Derin Hayatlar isimli oyku kitabinin yazariyim.

Etkilendiği Yazarlar:
Orhan Veli KANIK, Reşat Nuri GÜLTEKİN, Anton Çehov


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.