Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
« Avrupa’dan bakınca Türkiye nasıl görünüyor » diye bir soru sorsanız, biz kurum yöneticileri olarak bir hayli zorlanacağımız kesin. Avrupa’da yaşıyor olsak da, hatta büyük örgütlenmelerin yönetiminde yer alsak da, büyük çoğunluk olarak ilgi alanlarımız, ilişkilerimiz ve bilgimiz esas olarak Türkiye merkezli. Okuduğumuz günlük gazete, izlediğimiz televizyon, heyecan kaynağımız, merakımız ve meşguliyetimiz öncelikle Türkiye ile ilgili. Yaşadığımız evlerimizin duvarları dışında kalan bir Avrupa var. Kendi ördüğümüz kalın duvarlarımızdan iç dünyamıza sızamayan, bir Avrupa var az ötemizde. Bir bireyin böyle bir tercih yapmasına kim karışabilir ? Elbetteki kimse karışmamalı. Ancak, Avrupa’da yerleşik olarak yaşayan, buranın ekonomisiyle, siyasetiyle, sosyal hayatıyla, kanunlarıyla, trafiğiyle, eğitimiyle iç içe ve farklı köken ve kültüre sahip olan bir toplumun seçilmiş temsilcileriysek, durum farklıdır. Bizim, bedenimiz Avrupa’da ancak beynimiz Türkiye’de ise bir tezat var demektir. Ya beynimizi bedenimizin olduğu yere, ya da bedenimizi beynimizin olduğu yere taşıyıp ikisini buluşturmak ve tüm olmak, tam olmak zorundayız. Nereye ve neye bakarsak bakalım, ancak böyle sağlıklı bakabilir baktığımızı görüp anlayabiliriz. Bu coğrafyanın yakaladığı üstün değerleri, eriştiği kültürel düzeyi, barındırdığı çelişkileri, içine düştüğü açmazları, çektiği sancıları hissetmemiz, bilmemiz ve bu konularda bir fikre sahip olmamız ancak böyle mümkün. Ki, her taş yerinde ağır olsun. Hele hele, temsil ettiğimiz toplumun yurttaşlık sorumluluklarını yerine getirmelerine rağmen, yararlanamadıkları haklarını talep etmek, sunulmasına rağmen uzanıp alamadıkları nimetleri görmek ve gereğini yerine getirmek biz kurum yöneticilerinin birincil görevi olduğunu ancak o zaman anlayabiliriz. Bir ömür geçirdiğimiz Avrupa ülkelerinde, hangimiz kendi siyasi görüşümüze yakın bir partiye üyeyiz ? hangimiz yerel yönetimlerde aktif görevler alıyoruz ? hangimizin yerel, bölgesel, ulusal veya Avrupa çapındaki kurumlarda görev yürüten dostlarımız, arkadaşlarımız var ? ya da bu kurumlarda yer almak gibi bir hedefimiz veya gençlerimizi teşvikimiz söz konusu ? Kaçımızın, yaşadığımız ülke dilinde düzenli okuduğumuz bir dergimiz, kitaplarını takip ettiğimiz bir yazarımız, izlediğimiz sinema filmi, tiyatro, konser, sevdiğimiz bir sanatçı veya tuttuğumuz bir spor takımı… var ? Vergisini ödediği, inşa harcına terini kattığı, havasını soluyup kaldırımlarında yürüdüğü şehir ve ülkelerin kültürel renklerine bir renk daha katabilmelerine yönelik ne kadar kafa yorup zaman ayırabiliyoruz temsil ettiğimiz toplumumuz için ? Sonuç olarak, « Avrupa’dan bakınca Türkiye nasıl görünüyor » diye bir soru sorulsa biz Türkiye kökenli Avrupa’daki kurum yöneticilerine, vereceğimiz en samimi cevap şu olmalıdır ; « Biz Türkiye’ye bakamıyoruz, çünkü biz zaten Türkiye’siz bir Türkiye’de yaşıyoruz. Hele Avrupa’dan hiç bakamıyoruz, çünkü biz Avrupa’sız bir Avrupa’da yaşıyoruz » Elbetteki, pırıl pırıl bir gençlik geliyor derinlerden, bu kabuğu kırmak için. Yarın bu böyle kalmayacak ve toplumu alıştığı kapalı dünyasına hapseden kabuğumuz kırılacak. Her ülke nüfusuna orantılı olarak sanatçımız, siyasetçimiz ve iş hayatının her alanında temsilcilerimiz olacak. Örneğin Avrupa Parlementosunda, Türk, Kürt, Alevi, Sünni toplumuna orantılı olarak Türkiye kökenli en az sekiz milletvekili görev yapacak. O zaman, Türkiye ile ilgili Avrupa ilerleme raporlarına ; insan hakları, azınlıklar, Kürtler, Aleviler ile ilgili yansıyan bilgiler daha objektif ve Avrupa konseyi yaptırımları daha etkili olacak. Çünkü, bizim kendi evlatlarımız tüm, tam ve birer Avrupalı olarak bakacaklar Türkiye’ye Avrupa’dan. Ancak, Şimdilik, Tüm ve tam olamadığımızdan, bakamıyoruz Türkiye’ye, Avrupa’dan. Durak Arslan Strasbourg, 30. 07. 2011
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © David Durak ARSLAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |