..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Yazar Portresi - Esma Uysal
Esma Uysal - Remla
Site İçi Arama:


Son Eklenenler
  Yol Yahut Nasip (Esma Uysal) 2 Nisan 2018 Anı 

Bizi fark ettiğinde yarım bıraktığı maydanoz demetini bağlayıp tepeciğin üzerine atıveren teyzeme daha bir dikkatle bakıyorum. Bütün Anadolu insanları gibi gerçek ten rengini kestirmek mümkün değil. Elleri ve yüzü sanki toprak ve güneşle bütünleşmiş, rengini doğrudan onlardan almış gibi. Beli bükülmüş teyzemin, ona ten rengini veren, rızkına aracılık eden toprağa çekivermiş bakışlarının yönünü. Hafif kambur belinden sanki hep sırt ağrısı çekiyormuş izlenimini veriyor bana.

  Dilek Ağacı (Esma Uysal) 1 Mart 2018 Kent 

İnsanlarla tanış oldum bu süreçte, kuşlarla, böceklerle, otlarla, rüzgârla, yağmurla, karla daha bir sürü yaratılanla tanış oldum. Beni en çok şaşırtan insan oldu desem inanır mısınız bana? Önceleri beni fark etmediler bile. Bazen üzerime bile bastılar. Sonra biraz daha büyüyünce yapraklarım onları gölgeleyecek kadar olunca daha yakından tanıdım onları. Sonra Allahın bana verdiği ömür ilerledikçe, dallarım yukarılara doğru uzandıkça insanların bakış açıları ürküttü beni.

  Şükür Ağacı (Esma Uysal) 1 Şubat 2018 Anı 

Bazen sırf panomdan bir ışığım daha eksilmesin diye arkadaş kavgalarının en çılgın yerinde ‘tamam öyle olsun’ der kavgadan çekilirdim. Annem okul çıkışında yakındaki bahçelerden bir iş buyurduğunda yanmaya devam eden parlak bir ışık uğruna istemeye istemeye de olsa yola koyulurdum. Benim küçük kardeşim, ah o haylaz çocuk, hiç bilmedi onunla giriştiğimiz bir sürü yaramazlıktan panomdaki ışıklarım sönmesin diye vazgeçtiğimi. ‘Mızıkçı’ dedi bana onlarca kez boncuk mavisi gözlerini pörtlete pörtlete.

  İğne Oyalı Tülbent (Esma Uysal) 5 Ocak 2018 Modern 

Ah Fikri, hiç vazgeçmeyen, müzmin talip. Defalarca ertelediği, reddettiği, terslediği Fikri. Ama aynı zamanda belki o da vardır diye derslerini kütüphanede çalıştığı, onun sınıfından kızlarla sırf o sınıftan diye selamlaştığı, babasından gayri doğum gününü bildiği ama hiç kutlamadığı tek erkek olan Fikri. Sevmişti Fikri’yi lakin hazır değildi buna. Fikri’ye değil, evlenmeye, evlenmeye de değil aslında, anne olmaya. Kimselere söyleyemedi bunu. Ne Beyza’ya, ne Fatma anne’ye, ne de Fikri’ye. Yıllarca içinde biriken sonra koca bir deve dönüşüp kendisini esir alan bir korkuydu bu.

  Göçümüz Var (Esma Uysal) 1 Aralık 2017 Anı 

Cumartesi yük kamyonu eski evimizde bize ait ne varsa yükleyip getirdi. Her şeyi mi? Asla! Maddi boyutuyla bize ait olanlar geldi belki ama nerede bizim yaşanmışlıklarımız? Gül yüzlü kızımızın bebekliği nerede kaldı, ilkokula başladığımızda hecelerimiz sinmişti duvarlarımıza, eşim askere gittiğinde bir tek o duvarlar şahitti gözyaşlarımıza. Aynı duvarlar, yavrumuzun geceleri bizden kalan pijamalara sarılıp yattığı yalnız gecelerinin sonunda, onun kalp atışlarıyla karşılamıştı bizi Hac’dan döndüğümüzde.

  Sarıçiçek (Esma Uysal) 1 Kasım 2017 Sevgi ve Arkadaşlık 

Gün devam ededursun, hayat her zamanki seyrindeyken birden bir uğultu sardı bizim mahallemizi. Gülümsedin? Şaşırdın mı bizim de bir mahallemiz oluşuna. Üstelik sizin artık bir mahalleniz kalmamışken, mahalle denilen güzel iklim sadece eski hikayelerde anılan birer nostalji iken kalksın bizim mahallemiz olsun!

  Vuslat Ya da Veda (Esma Uysal) 21 Temmuz 2017 Kent 

Karanlık, şehrin bol ışıklı aydınlığına, hengâmesine galebe çalamamıştı henüz. Bir yanım Fatih, bir yanım Beyazıt, sırtımda boğazın gece meltemi. Işıklı caddeden geçen gençlerin şen şakrak sesleri içinde sıcak bir günün ardından, köşküne çekiliveren güneşin yokluğunu fırsat bilip sökün eden tatlı bir serinlikten belki de mahmur bir demde silah sesleri sardı asumanı o gece. Sen yoktun Hacı, öyle ya sen öğle namazını kılar en fazla hadi ikindiye kadar kalırsın. Buraların müdavimi olan benim yıllardır, gündüzünde ve gecesinde. Eli silahlı, yüreği ve beyni prangalı insanlar gördüm ben o gece Hacı. Şu yapraklarımdan kalkanlar yapmak istedim cadde boyunca. Yapraklarımı bir paravan gibi önlerine çekeyim, varsın kurşunlar beni parelesin de vatan evlatlarına değmesin istedim. Gencecik bedenler bol ışıklı caddenin asfaltına düştükçe, tekbir seslerine karıştı şehadetin kokusu. Bir ben aldım o kokuyu, bir de asfalt yolu kanlarıyla şereflendiren şehitler.

  Vuslat Ya da Veda (Esma Uysal) 21 Temmuz 2017 Kent 

Karanlık, şehrin bol ışıklı aydınlığına, hengâmesine galebe çalamamıştı henüz. Bir yanım Fatih, bir yanım Beyazıt, sırtımda boğazın gece meltemi. Işıklı caddeden geçen gençlerin şen şakrak sesleri içinde sıcak bir günün ardından, köşküne çekiliveren güneşin yokluğunu fırsat bilip sökün eden tatlı bir serinlikten belki de mahmur bir demde silah sesleri sardı asumanı o gece. Sen yoktun Hacı, öyle ya sen öğle namazını kılar en fazla hadi ikindiye kadar kalırsın. Buraların müdavimi olan benim yıllardır, gündüzünde ve gecesinde. Eli silahlı, yüreği ve beyni prangalı insanlar gördüm ben o gece Hacı. Şu yapraklarımdan kalkanlar yapmak istedim cadde boyunca. Yapraklarımı bir paravan gibi önlerine çekeyim, varsın kurşunlar beni parelesin de vatan evlatlarına değmesin istedim. Gencecik bedenler bol ışıklı caddenin asfaltına düştükçe, tekbir seslerine karıştı şehadetin kokusu. Bir ben aldım o kokuyu, bir de asfalt yolu kanlarıyla şereflendiren şehitler.

  Mihriban (Esma Uysal) 12 Nisan 2017 Anı 

Her sabah besmeleyle kalkıyorum yatağımdan ve hemen ardından dört aydır olduğu üzere ‘günaydın Mihriban’ım’ la. Cevap, cevap yok henüz. Ama bir gün olacak inşallah. Ben günaydın Mihriban’ım diyeceğim ta yüreğimden. Mihriban kınalı parmaklarıyla dokunacak saçlarıma, sabahın hayır olsun sevdiceğim diyecek. Bu sefer kaçırmayacak yosun gözlerini benden. Ben onun yosun gözlerine demirleyeceğim bu gün hasret çekmede olan gözlerimi.

  Emir Allah'ın (Esma Uysal) 15 Aralık 2016 Anı 

Duydu mu Ceylan? Duymadı belli ki, duyduysa bile bunu belli edecek bir damlacık mecali kalmamış. Araba yolun kıvrımından dönüp te kayboluncaya kadar saçları sulara salınmış bir söğüt dalı gibi olduğu yerde kalakalıyor. Kulaklarındaki ses sürekli kendini yenileyerek halka halka bütün yeryüzünü kuşatıyor sanki ‘Emir Allah’ın’.

 

 



Genç kadın biri yanı başında oturan diğeri ise tam karşısında yatağında ateşler içinde halsiz, mutsuz, sürekli mızmızlanan iki insanın ortasında buluyor kendini. Biri henüz ilkbaharın müjdesi olarak suya düşen cemre gibi diğeri çok uzak dağların zirvesinden fışkırıp çıkan, sonra başını taştan taşa vura vura yol alan, gelip geçtiği her topraktan rengine bir renk katan, mevsimlerin yükünü damlalarında taşıyan ve işte sonunda okyanusa vuslat anını yaşayan yorgun bir nehir gibi.



 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Esma Uysal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

 

Bu dosyanın son güncelleme tarihi: 21.11.2024 17:52:32