Sonsuzlukta Söylenmis Bir Dua
(özge simsek) 20 Ekim 2003 |
Soyut |
| |
Ordaydın beyaz elli meleklerin yanında /
Nefesini üfledikçe yıldızlar çıkıyordu dört bir yana. /
Ruhum uzandı yanına /
Yıldızların kaldı geriye ama sana dokununca. /
Kristelleşti gözyaşlarım boşlukta /
Dökülmelerini bekledim teker teker /
Uçtu |
|
Yitik Tinlerin Yitmişliği
(özge simsek) 6 Kasım 2003 |
Garip |
| |
Kanlı tinlerin yitik zamanlarını mahzunca /
Sadece sessizliğinde doğanın ve /
Haykırışlarında ruhların usulca. /
|
|
İmza
(özge simsek) 11 Ocak 2004 |
Modern |
| |
imzalasan sarkilar |
|
Dulcinea
(özge simsek) 24 Şubat 2004 |
Soyut |
| |
Bu gece gökyüzü söner mi bilmem. /
Dulcinea kaybolmuş. /
MERVE'ye |
|
Kayıp Rönesans
(özge simsek) 6 Mart 2004 |
Toplumcu |
| |
İstanbul’un ruhu kaçmış,sahipleri star peşinde. /
Hayat damarlarından biri kopmuşken /
Ölü çingeneler manzara olmuş bir vampirin penceresinde. /
|
|
Ruh Katili
(özge simsek) 31 Mart 2004 |
Yaşam |
| |
Soruşturmalar mevsimlerden yanaydı ya; /
Suçlu sayılmazdı bu yüzden jelatinle kaplı yürekler /
|
|
|
Vazgeçiştir.
Hayatın kendi aralığında bir başka teneffüstür.
Kabulleniştir.
Yamalı yolları, bulutlu havaları, kalem karası denizleri kabulleniş...
Görebileceğini, görüp yaşadığını kabulleniş...
Yansımadır.
Fotoğraf karelerine hapsedilmiş anıların hatırlanması içindir şehirler.
Yanılsamadır.
Bir su birikintisinin üzerine şavkı düşmüş katedrallerdir ayak bastığın.
Varsayımdır.
Hesapla(ş)maların, başka dillerde kaybolmaların, büründüğün milliyetin varsayımları...
Kimliklerimizdir.
Güneş gözlüklerimiz, ayakkabılarımız, ojelerimiz veya şapkalarımız değil.
Varolduğumuzu anlamlandırdığımız geçiş ve geçiştirmelerin benzerlikleridir.
Ruhlarımızdır.
Daha çıplak olmanın, daha cesur olmanın, masalsı doku hücreleridir soluklarımızın.
Aslında her şey alışkanlığın akışkanlığıdır.
Hayatlarımızdan söküp atmayı beceremediğimiz etiketlerimizin, kafamızdan silemediğimiz değerlerin, ‘buna’ ‘bu’ dediğimizin kalıplarıdır, boyunduruğunda yaşadığımız...
Şehirlerdir alışkanlıklarımız.
|
03.01.2016 11:42:39
|
Hayatımın Tatlılıkları |
| |
Lokumu seviyorum. Çifte kavrulmuş fındıklı ve güllü lokum istiyorum. Yurtdışındaki baklava ve lokumların ne kadar kötü olduğunu aklınıza gelmez. Her seferinde ne zaman yeni bir lokum kutusu görsem denemek için uzanıyor, neredeyse hepsinde hayal kırıklığına uğruyorum. Baklavalar da nedense daha kuru kalıyor. Sabahın 4:30 ve ben hala ayaktayım. Bazen uyumadan rüya görmek gerekir. Çok yakında dişlerimi fırçalayıp yatacağım. Geçen ay bu saatlerde çamaşır toplamak için dışarı çıkmış ve iki saat boyunca şehri turlayıpta yağmurda sokakta gece yarıları kadın başıma dolaşmıştım. O günü hatırladıkça içim eriyor. Memnuniyet yayılıyor. Acıktım ve iştahımı bastıramıyorum. Parmaklarım yağlanmadan ayrılıyorum klavyenin başından. Sıcak yatağıma dönmeliyim. Uyku haram değil. |
|
|