Yağmur Usul Usul Yağarken
İçindeki ses ‘dünya yuvarlaktır’ deyip hayallerini bozuncaya kadar arabasını sürüyordu ama bu kadar araba sürdükten sonra dönüp dolaşıp aynı yere geleceğini düşünmek işin büyüsünü kaçırdı.
İçindeki ses ‘dünya yuvarlaktır’ deyip hayallerini bozuncaya kadar arabasını sürüyordu ama bu kadar araba sürdükten sonra dönüp dolaşıp aynı yere geleceğini düşünmek işin büyüsünü kaçırdı.
Zarife, üst katta odaları temizliyordu. Kızların seslerini ve gülmelerini duydukça seviniyor, içi bir hoş oluyor, içine ormansı bir ferahlık iniyor; ama o ıslak bezi sert sert öfkeyle ahşaba sürerken çılgın bir isyan hissediyordu, bu ahşabın da evin de küfür ediyordu içinden. Evin hanımı Hayriye temizlik konusunda hastalıklıydı, her
Mutluluk, yaşantısından keyif alan, hoşnutluk duyan, hayatından memnun olan, bir sıkıntısı, acısı, sancısı, kederi olmayan anlamına geliyordu değişe değişe.
ERDEN ERKİN...
Şaka şuka, şaka şuka, şişi çevir, ilk ilmeği örmeden al....
Attığım her ilmekle bir sıkıntımı, bir bunalımımı arkaya, omuzlarımdan geriye bırakıyordum. İnanamıyordum, nasıl bir terapi bu böyle...
Çocukluğundan beri yaşadığı her şey bazı duyuların kaybolmasına sebep olmuştu. Artık duyuları hiç de iyi işlemiyordu. Yani her bir şey dışarısında kalıyordu. Etrafını sis bürümüştü. Aniden, bir uç sivriliyor, batıyordu. Canı çok acıyordu. Öyle ki uyku için başını koyduğu yastık bile çividen farksız geliyordu. O, bu ucun açtığı
Neydi suçu onun? Tanrı onu cezalandırmış mıydı?...Kışın soğuğuyla donar,yazın sıcağıyla kavrulurdu. Onu soğuktan koruyacak, sıcakta serinletecek bir dikili ağacı yoktu üzerinde. Utanıyordu kendinden. Karşıdaki yeşil ormanı gördük
İçindeki ses ‘dünya yuvarlaktır’ deyip hayallerini bozuncaya kadar arabasını sürüyordu ama bu kadar araba sürdükten sonra dönüp dolaşıp aynı yere geleceğini düşünmek işin büyüsünü kaçırdı.
Genç bir kadın, bir kum tümseğinin üstüne oturmuş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Gecenin ilerlemiş saatinde bu ıssız sahilde yapa yalnız ağlayan kızı merak etmişti. Gidip önüne dikildi. Kız önünde dikilip duran Selim’i fark etmemişti bile.
...her sıradanlığın ardından büyüleyici bir hikâye çıkabiliyor (hiç olmazsa benim için öyle) ve hayat insana ummadığı neler neler gösteriyor!..
"bir su damlası gün ışığında havaya karışıp kaybolur, yağmurla dönmek için... içimde açan bir gülümseme çiçeğinin goncaları..."
Ayla Dikmen'in "anlamazdın anlamazdın kadere de inanmazdın" şarkısı çalıyor olduğum yerde.
Anlamazdılar kadere de inanmazdılar belki de ondan ha bir de acı veren kalpsizlerden olamazdılar.
Ama en çok onlar acıtırdılar. İşte öyle bir şey... Samimi dostluklarla gel yeniyıl ; müthiş olmasa da güzel, her
Yaşanmış konulardan aldığım, 'Gün Aşımı' kitabım için yazdığım öyküdür.
Kendi kendine hayal kurma, gelin, güvey, ön yargı. Saygılar.
Biz de bilirdik sevgiliye karanfil almasını lakin aç idik yedik karanfil parasını. felsefesiyle hareket eden Bilal, sevdiceğine romantik bir an yaşatamadığı için çok üzülüyordu. Bu eksikliği gidermek için de ona parkta kendi kaleminden süzülmüş şiirler okur, bu yolla kızcağızın gönlünü fethetmeye çalışırdı. Başarırdı da. Güzel kız o mendebur
Bu mor menekşecik bilemezdi neden burada olduğunu, bu gözlerin kendisinde neler gördüğünü. Neden kendisine baktıkça gülümsendiğini� Onun gördüğü bir çift umutlu ve bulutlu gözdü sadece. Derinlerinde saklı ışığı ile bakan, umut güneşi gibi parlayan bir çift göz�
Yaşadıklarım üşüşüyor yine bilincime.Arkalara attıklarım, unutmaya çalıştıklarım birer birer gün yüzüne çıkıyor.Mahşer kalabalığı gibi…
Aşk olsun! ... Kalan eşyalar, kargoyla gidecekti. Karton kolilere sığmayan; sabah kahvelerinin kokusu, sokaktaki çocuk sesleri, bulaşık yıkarken çaldığı ıslık, geride kalacaktı.
Daha doğmadan başlamış Sıdıka’nın çilesi, annesi dördüncü çocuğu çok diye istememiş, düşürmek için elinden geleni yapsada inatla doğmuş dünyanın bütün dertlerine meydan okur gibi. Doğmuş doğmasına ama ailenin dördüncü kız çocuğu olduğu için annesi bu seferde bakmak istememiş, bir hafta emzirmemiş tombul, siyah saçlı, yeşil gözlü kızı.
Bu yörenin üreticileri de acımasızlık da diğer bölgeleri aratmaz. Bilakis düşünceme göre onları sollamıştır diyebilirim. Yunanlıların burada son sürat denize dökülmesinin sırrı da zengin mandalina ağaçlarıdır. Yani ortaya yağma, talan ve vatan denklemi sahnesi çıkıyor. Çıkardığım sonuç ve çözüme göre bu fabrikanın kurtuluşu için acilen yeni bir Yunan
Çirkinlikten feragat, sen gibi güzelden doğma bir yavru bırakmakla olur. Öyle güzelsin ki tüm kâbusları gökkuşağının altından geçirebilirsin.
Güzelliğinin karşısında hürmetten titriyor, elleri kaftanında saklı, boynu bükük bir rezil.