..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > özge özdil




13 Mart 2011
Kadife Kabus  
özge özdil
Güzel ve sıradan bir hayatı vardı. Ne var ki bı sıradan kelimesi ruhuna minik minik iğneler saplıyordu sanki ..


:BJAI:
-KADİFE KABUS -
Güzel ve ''sıradan '' bir hayatı vardı.Ne var ki bu sıradan kelimesi ruhuna minik minik iğneler saplıyordu sanki.Durağan,düzenli ve boğucu derecede huzurlu bir hayat..taşrada görev yapan bir memur,belediyede çalışan bir katip ya da bir köy öğretmeni.Bunlardan ortak bir karışım taşıyordu hayatının silik silüeti.Kadın cinsinde yaratılmıştı ayrıca.Hem avantajlı hem de bazen kısıtlayıcı bir sosyal kimlik.Daha ne istiyorsun sen Allahaşkına ? ..diye başlayan monologlar şeklinde insanlardan ve en çok da hemcinslerinden ''lafla dayak yediği '' çok olurdu.Alışkındı buna.Güvenli ve garantili sayılabilecek bir mesleği,düzenli yatan sigortası,her sabah onu kapısının önünden alan servisi,kendine ait bir evi ve vesaireleri vardı.Bir de efendi bir kocası olursa tamam olucaktı herşey gerçekten de.Henüz bir kocası yoktu ama bu iş ..sanki bir çeşit arsenik gibiydi.Her sabah,öğle ve akşam minik minik yemeğine katılan bir arsenik ..Aynı yüzler,yemekler ,çıktığı merdivenler,bayanların makyaj malzemesi ve parfüm katalogları,erkeklerin maç konuşmaları,ölçülü ve edepli (!) espriler,bütün iç bayıcı uzatılmış konuşmalarıyla herşeyi bildiğini sanan müdür beyin köylü kurnazı,kofti,cahil halleriyle üstüne kendini ''karizmatik''zannetmesi ve buna tasdik beklemesi,koridorları paspaslayan abaza hademenin gömleğine dökülen salyalarıyla pis sırıtmaları ..Mercimek kadar beyniyle o da müdür beyle aynı sendroma sahipti galiba.
Sızlayan bacaklarıyla eve döndüğünde o binanın kokusu ve moleküllerini üzerinde taşıyormuş gibi ilk önce elbiselerini silkelerdi.İki simi vardı.Ayşe Sinem.İşyerinde herkes Ayşe hanım derdi ona genellikle.Ayşeyi kullanmıyorum diye kaç kere rica ettiğini kendi bile unuttuğu halde artık ilelebet Ayşe kalmıştı adı.
-Ama ben çocukluğumdan beri öbür adımla çağrılıyorum ?
-aaaa ama Ayşe hanım,Ayşe daha güzel değilmi,peygamber efendimizin eşinin adı,ne mübarek bir isim ...
Ayşe ...Fatma,Ali,Ahmet,Mehmet ..En yaygın,en bilinen,aynılaşmış yaşamların,aynılaşmış bireylerinin isimleri.Sanki bir fabrikanın seri imalat modelleri gibi.Ayşe 1,Ayşe 2,Ahmet 316,Mehmet 13857 ...
Farklı olmanın sinsi lanetini taşıyordu sırtında.Dışına milim sızdırmayıp,kabuğu tamamen onlarla aynı olsa bile iç maddesi bambaşka bir esans ve özden yapılmış bir ayrıksı otu,nefes alamayan bir tropik ortam bitkisi olan bu garip bünye,Tezer Özlü,Slyvia Plath,Franz Kafka ..ve daha onlar gibi birçok anarşist hayaletten atomaltı parçacıklar taşıyordu DNA sarmallarında.Bir nevi anahtar taşıdığna inanıyordu aynı zamanda bu insanların.Ezelden ayrıksı ya da sonradan başkalaşmış kendi gibi lanetli bünyelerin ruhlarının anahtarları..Standart fabrika kilitleri uymuyordu ve içerden sahibi de açamıyordu bu kilidi.Dilsizdi yani,içinin yankısı.Oysa ki yazarlar,heleki şairler öyle değildi.Onlara hem tapıyor hem de kıskanıyordu.İçlerindeki şatoları,masal diyarlarını ve okyanusları kelimelerle insanlara fışkırtan estetik işçileriydi onlar ve Yaratıcı herkimse,bir güzel kadınları bir de onları kendi özünden hediyelerle bu dünyaya göndermiş olmalıydı.İnsanları büyüleyen ve hipnotize eden,kilitli kalp kutularını açan altın anahtarlarla ...
-Ayşe hanım ?
Uyuz oluyordu böyle çağırılmaya,ani bir refleksle cevap verdi hemen ;
-Efendim ?
-Şu kayıtları temize çekicekmişsiniz acil,müdür bey istedi .
-Ok,tamam.
Ruhsuz bir şekilde dosyanın başına oturdu.Çok da sıkıntı yoktu aslında hayatında,borcu,belalısı,sorunlu ailesi,unutamadığı ex-aşkı ..yoktu bunların hiçbiri yoktu,hatta insanlar kibar davranıyorlardı ona hep.''Ayşe hanım,çay içermisiniz ? Ayşe hanım şirket gezisine siz de gelin,Sinemcim hadi alışverişe çıkalım canım,sen olmadan olmaz ...''Kurulmuş bebekler gibi aynı bayat cümleler ve çeşitlerini belirli aralıklarla tekrarlayıp duran telaşlı,komik bir penguen sürüsü ...
Ergenlik yıllarında izlediği Müjde Ar'ın eski bir filmini hatırladı.''Ahh Belinda idi ...'' idi filmin ismi.Bir sabah uyandığında kendini başka bir kadının,bambaşka birinin hayatının içinde bulan bir kadının hikayesini anlatıyordu bu film.Birgün üç çocuklu bir ev kadını olarak tanımadığı bir adamın yanında uyanıyor ve kendisi dışında herkes oraya ait olduğuna inanıyordu.Başka biri olduğunu anlatmak için uzun süre çırpınıyor ama sonra bundan vazgeçiyor ve alışıyordu öbür kadını yaşamaya...ve tuhaf olan;tam da sonsuza dek o kadının içinde kalıcağını düşündüğü anda tekrar eski hayatının içinde buluyordu kendini filmdeki karakter.Ne olurdu sanki kendisi de bir sabah o eski ''asıl '' hayatının içinde uyanıverseydi ? ... ve kopuverseydi birdenbire bu sıkıcı kadifemsi kabus ..tekrarlayan,tekrar ettiren,yeknesak bir gidiş gelişler zinciri..otobüsler,dolmuşlar,market alışverişleri...sonsuza dek kendi içinde dönecek,kıvrılacak bir çember,hatta bir girdap....Durağan,sakin,sex ve şiddet unsurları içermeyen (!),güvenli ...ama insanı '' YUMUŞAK YUMUŞAK BOĞAN ...'' bir hayat.Sıkıcılık tanrısı sanki ellerine kadife eldivenler geçirmiş onlarla okşuyordu boğazını ..Her türlü sivriliği dişleriyle yontuyor ve yumuşatıyordu bu tanrı.Hiçbir sürpriz ya da mucize olasılığının varoluş şansı taşımadığı bir diyar yapıyordu adeta tüm evreni...
İçinde sakladığı bu düşünceler ve bu alttan alta kaynayıp fokurdayıp duran anarşizm damarlarıyla ağırlaşan başını yastığın üzerine bıraktı.Gözkapaklarını öptü yorgunluk perileri.Saatini kurdu yine aynı saate.Ertesi sabah bugunün fotokopisini yaşamak ve '' öbür kadının '' hayatına gitmek üzere uykuya daldı...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: *
Gönderen: Ferdi YAVUZ / , Türkiye
13 Mart 2011
Elinize sağlık




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Evini Özleyen Cenin
Bedenin En Sevdiğim Uyuşturucu


özge özdil kimdir?

Beynimin kıvrımlarındaki yaldızları başkalarınınkine serpmek için buradayım . .

Etkilendiği Yazarlar:
Nazım Hikmet,Louis Aragon,Simone De Beuvaire,Anton Çehov,Shakespeare


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © özge özdil, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.