Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Evinin sokağına geldiğinde adımlarını daha da hızlandırdı. Yağmur birikintilerine basmamak için dikkatle yere bakarken ileride bir şey fark etti. Ne gördüğünü anlamak için gözlerini kısıp baktı ama yine de ne olduğuna karar veremedi. Adımlarını sıklaştırıp gördüğü şeyin yanına hızlıca yaklaştı ve eğilip eline aldı. Bu bir cüzdandı. Cüzdanın kime ait olduğunu anlamak için sağına soluna bakarken birden kendisinin emekli olduğunda alacağı üç aylıktan bile fazla para olduğunu anladı. Çünkü o bir memurdu. Bu kadar parayı anca böyle bir durumda görebilirdi. Ama bazılarının da o kadar çok parası var ki sahip bile çıkamıyorlar diye düşündü. Artan yağmur taneleri bir an önce eve gitmesi gerektiğini söylüyor gibiydi. Cüzdanı cebine koyup hızlı adımlarla evine doğru yola koyuldu. Kapıyı açarken birden vücudunu garip bir duygu sardı. Ne olduğunu anlamaya çalıştı sonra aklına bulduğu cüzdan geldi. Yoksa cüzdan lanetli miydi? Sonra kendi kendine gülümseyerek “yok daha neler” diye düşündü. Kapıyı açtı ve içeri girdi. Birden eşinin ve çocuklarının onu coşkuyla karşılayan seslerini duyunca kendine geldi. O garip duygudan kurtuldu. Eşine sarılıp öperken kafası allak bullak olmuştu. Birden sanki eşiyle arasında bir duvar varmış gibi geldi. Yine saçmalıyorsun diye düşünürken aklına bir şey geldi. O karanlıkta cüzdanı nasıl fark etmişti. Cüzdan sanki yanıp sönüyordu yani “ben buradayım” der gibiydi. Sonra “Sen fazla roman okuyorsun” diye düşündü. “Alt tarafı bir cüzdan buldun. Saçmalamanın alemi yok” dedi kendi kendine. Eşinin “yemek hazır” sesiyle oturduğu yerden irkildi. Dalmıştı bir an. Ne yapacağını düşünüyordu. Bu cüzdanın sahibini nasıl bulacaktı. “Yemekten sonra karar veririm” diye düşündü ve sofraya yöneldi. Yemekte yine her zaman ki günlük olağan konuşmalar yapıldı. Herkes neler yaşadığını anlatıyordu. Genel olarak bunu aile olarak yaparlardı. Sonuç olarak hepsinin en çok birbirini gördüğü yer yemek masasıydı. Herkesin kendine has bir koşuşturması olduğu için yemek dışında görüşmeleri zor oluyordu. Ailesine cüzdandan bahsetti. Onu nasıl bulduğunu anlattı ve çıkarıp gösterdi. Garip ama o cüzdan yine parlıyordu. Ama bu parıltıyı gören sadece kendisi idi. Cüzdan kutusundan yeni çıkarılmış değerli bir mücevher gibi parlıyordu. Sanki göz kırpar gibiydi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet ali aksümer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |