..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Anadolu Kültürü > yasin bıçakçı




1 Ocak 2011
Kahramanmaraş Ulu Camii  
yasin bıçakçı
Kahramanmaraş Ulu Camii üzerine mimari açıdan yapılmış bir çalışmadır.


:DBIH:
Kahramanmaraş Ulu Camii, 1337-1522 yılları arasında hüküm sürmüş olan Dulkadiroğulları beyliği (Dulkadirli Beyliği) tarafından inşa ettirilmiştir. Edinilen bilgilere göre; Beylik Elbistan ve Maraş merkez olmak üzere doğuda Harput’tan batıda Kırşehir’e, kuzeyde Yozgat ile Sivas’ın güneyine kadar yayılmıştır. Dulkadir Türkmenleri, Oğuzlar’ın Bozok koluna mensupturlar.
Camii’nin ilk yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte bugünkü portalin üstünde yazan bilgilere göre; “Dülkadirli Beyliği hükümdarı Süleyman Bey tarafından 1454 yılında yaptırılmıştır. Daha sonra yapıyı Süley- man Bey’in oğlu Alaüddevle Bey 1501 yılında yenilercesine tamir ettirmiştir.”
Kahramanmaraş’ın emekçi mahallesinde bulunan Ulu Camii, Kahramanmaraş kalesinin güneyindedir ve kaleyi ziyarete gelen insanların Ulu Camii’nin çaprazında bulunan taş medrese ile ilk dikkatini çeken yapı olarak göze çarpmaktadır(Resim 1). Camii 40x27 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup yapımında kesme taş kullanılmış üzeri ahşap hatıllarla örtülmüştür. Camii üç tarafı revaklar ile çevrelenmiş avlusu(Resim 2), ahşap örtülü son cemaat yeri ve caminin kuzey cephesi önünde bulunan camii girişine çapraz minaresi ile tarihi bir belge niteliği taşımakta aynı zamanda insanı yüzlerce yıl gerilere götürmektedir. Camii’nin kuzeyinde bulunan ve sonradan eklenmiş son cemaat yeri ahşap çatılı yedi paye ve bir duvar uzantısından meydana gelmektedir (Resim 3). Camii doğudan batıya eğimli bir arazi üzerinde yapılmıştır ve bundan dolayı yapının batı cephesi ile doğu cephesi bir birinden çok farklı görünüme sahiptir. Yapının doğu cephesi arazinin eğiminden dolayı basıkmış gibi görünmektedir ve kesme taş ile örülmüştür, dikdörtgen altı pencereye sahiptir. Camii’nin batı cephesi günümüzde var olan hâkim trafiğe bakmaktadır ve oldukça sade bir görünme sahiptir. Camii’nin kıble duvarı batı cephesi ile benzer özellikler göstermektedir. Her iki cephede sıvalıdır ve örgü şeklinin araştırılan kaynaklardan edinilen bilgilere göre harç ve moloz olduğu anlaşılmaktadır(1). Kıble duvarının, iki katlı dikdörtgen pencere açıklıkları, batı yönünde birden çoğalarak, alttaki altı açıklığa karşılık üstte sekiz açıklığa dönüşmekte ve iç mekânı en fazla aydınlatan cephe özelliği göstermektedir.
Ulu camiinin son cemaat yerine açılan asıl ana kapısı dışında, ana kapının doğusunda ve batısında iki kapısı daha bulunmaktadır. Ana kapının Selçuklu mimarisinde sıkça görülen taç kapı özelliğinde ve özenli taş işçiliğine sahip olduğu görülmektedir. Portalin kemeri gri tonların da olup basık yay kemer şeklidedir. Bunun da iki yanında, soldakinin üstündeki boşlukta geometrik bezemeli bir pano yer almaktadır. Diğer kapılar daha sade bir görünüme sahiptir ve batı ile doğu girişinden ahşap basamaklar ile ayrı bir bölüme ulaşıldığı görülmektedir. Portalin batısında bulunan ahşap merdivenler daha sonra yapılmış olan kadınlar mahfiline ulaşmaktadır. Bu iç mekânda farklı bir mimari görünüm sağlamaktadır. Doğu tarafında ki kapı ise İmam odasına açılmaktadır. Yapının iç mekânın da doğu bölümünün yerden yaklaşık 2 m. üst kotta yapıldığı göze çarpmakta ve burada paye yerine dört adet kısa sütun kullanılmıştır(2). İç mekânda göze çarpan ilk detay ahşap örtülü düz tavandır. Taş ve ahşabın uyumu iç mekânda insanı sıcaklığıyla içine almaktadır. İbadet mekânı mihraba paralel iki sıra halinde altışar payeden oluşur, dikey olarak da yedi sahna ayrılmıştır ve mihrap duvarına paralel üç sahından oluşur(Resim 4, Resim 5). Caminin mihrabı ise kıble duvarına genişçe yayılmış altı köşeli bir niş şeklindedir. Nişin içerisinde üç niş daha bulunmaktadır ve nişin etrafını çevreleyen bordürlerde ki bitki motifleri mihraba zengin bir görünüm vermektedir. Dulkadirli’lerden kalma hiçbir orijinal minber yoktur. Hemen hepsi ilk özelliklerini kaybetmişlerdir. Ulu Camii’nin minberi, bölgedeki ahşap minberlerle büyük benzerlikler gösterir ve fazla sanat değeri taşımamaktadır(3). Camii minberinin görünümünden çok yeni olduğu anlaşılmaktadır. Camii minaresi, caminin önünde tek başına yükselmektedir ve caminin en dikkat çekici unsurudur. Son cemaat yerinde camiden 1.60 m geride bulunan, 26.63 m. yüksekliğindeki minare, cami duvarından ayrı olarak yapılmıştır. Yapıda en az değişiklik gösteren kısım olarak göze çarpan minare kesme taştan örülmüş kübik bir alt kaideye sahiptir ve üç bölümden oluşan gövdeyle şerefe altlığına kadar yükselir. Sekizgen bir alt gövdeye, onun üstünde silindirik orta gövdeye dönüşmekte, buraya kadar olan yüksekliğin bir katı kadar yükselen çokgen gövde kısmıyla dört kademeli özellik gösterir. Kiremit rengine yakın taşlarla örülmüş gövdeden sonra şerefe altlığına ulaşılır. Şerefe kısmı dışa fazla taşmamıştır fakat uzunca bir şerefe altlığına sahiptir. Şerefenin dışa fazla çıkıntı yapmamasından dolayı petek kısmı içeri fazlaca çekilmiş ve kısa küt şeklinde sonuçlandırılmıştır.
Yıllar boyu pek çok olaya tanıklık etmiş ve yaşını başını almış bu çok ayaklı, ahşap çatılı, dikdörtgen plan şemasına sahip bu yapı, dışının sadeliğine karşın etkileyici minaresi ve revaklarla çevrelenmiş avlusu ile Anadolu Selçuklu camileri plan şemasına uygundur. Ulu Camii 2006 yalında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilmiş ve Kahramanmaraş’ın en büyük ikinci camisidir.

___________________________.
(1)     H. Gündoğdu: Dulkadirli beyliği mimarisi, Ankara 1986, 39 s. kitaptan alınmış bilgiye dayandırılmıştır
(2)     Arazinin eğiminden dolayı yapılan doğu bölümündeki kot farkı, bu bölümün sonradan yapılmış olduğu izlenimi vermektedir.
(3)     H. Gündoğdu: Dulkadirli beyliği mimarisi, Ankara 1986, 107 s. kitaptan alınmış bilgiye dayandırılmıştır











Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yakma! [Şiir]
Yolcu! [Şiir]
Hazırlık Sokağı [Deneme]
Hazırlıksız! [Deneme]


yasin bıçakçı kimdir?

A

Etkilendiği Yazarlar:
C


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © yasin bıçakçı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.