..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ama gene de dünya dönüyor! -Galilei
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > 21. YÜZYIL > Nilüfer Aydur




28 Eylül 2010
Çağın Manipülatörü Terör  
Nilüfer Aydur
Gündelik hayatımızın her alanında alıştığımız konforu kaybetme korkularıyla perçinlediğimiz tehdit algılarının, birer terör saldırısı olduğunu; bu saldırıların, yaygın biçimde tanımlandığı şekliyle ‘silahlı terör eylemleri’ gerçekliğinin arkasına saklanılarak kamufle edildiğini bir an önce görmek zorundayız. Aksi halde silahlı terör olgusu hiçbir zaman ortadan kalkmayacak, terörün gerçeklik duygusunu koruma adına, bu tür eylemlerin varlığı birinden diğerine sadece adı ve şekli değiştirilerek devam ettirilecektir.


:AHEE:
İnsan davranışlarını harekete geçiren etkenlerden biri olan güvenlik duygusu, çağımızda kendini maniple edecek yeni canavarlar yaratmış; bir zamanlar doğanın bilinmez güçleri karşısında hissedilen çaresizlik duygusu, gerçeklikleri ön kabullere bağlı sanal güvenlik tehditleri karşısında hissedilir olmuştur. Varlıkları ve süreçleri insan yaşamında herhangi bir yok edici güç taşımayan çeşitli yaşamsal araç ve olguların, toplumsal mitler aracılığıyla hayatlarımızın korku nesneleri haline getirilmesi sonucu ortaya çıkan bu tehditler, hayatlarımızın akışını -kaderlerimizi- belirleyen tanrısal güçler halini almıştır. Mitolojik anlamda iyi ve kutsal tanrılara atfedilemeyecek niteliklere sahip bu güçlerin özelliklerine bakacak olursak, artık şeytanların zamanında yaşadığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. Dünyayı, hayatlarımızı terörize eden sanal şeytanlar yönetiyor.
Gündelik hayatımızın her alanında alıştığımız konforu kaybetme korkularıyla perçinlediğimiz tehdit algılarının, birer terör saldırısı olduğunu; bu saldırıların, yaygın biçimde tanımlandığı şekliyle ‘silahlı terör eylemleri’ gerçekliğinin arkasına saklanılarak kamufle edildiğini bir an önce görmek zorundayız. Aksi halde silahlı terör olgusu hiçbir zaman ortadan kalkmayacak, terörün gerçeklik duygusunu koruma adına, bu tür eylemlerin varlığı birinden diğerine sadece adı ve şekli değiştirilerek devam ettirilecektir.
İlk bakışta anlaşılması karmaşık gibi görünen sorun şudur: silahlı terör, toplumun olaylara, kralın çıplak olduğunu görmesini sağlayan çocuk cesaretiyle değil, kral yaverlerinin elbiselere düzdüğü methiyeleri görmeye koşullanmış gözlerle bakmasına neden olmakta, yani, insanın baktığını (ya da bakması gerekeni) görmesine değil, birincil sorun olarak hedefe konulmuş olanı görmesine neden olmaktadır. Ne yazık ki, ayırma, parçalama, yok etme, üstünlük kurma yanlısı silahlı terör olgusunun ölümcül tehditlerine odaklanmış ürkek bakışlarımız, hayatımızın her alanını esir alan, yanı başımızda, hatta içimizde büyüttüğümüz terör tehditlerinin gerçek yüzünü görebilmemize engel oluyor. Başka bir deyişle, davranışlarımızı güdümleyen bu tehditler, ölüm korkusu salan silahlı terör olayları sayesinde görünmez oluyor. Üstelik bu yolla verilen ödünler, isteğe bağlı bir tür sigorta gibi algılanır hale geliyor.
Oysa gerçek terör, sabahın ilk ışıklarıyla yatağımızın başucunda duran saatin, ilk tehdit algılamasını uyaran ziliyle başlamakta; trafikte işe yetişme telaşı, iş yerinde yapılan yanlış uygulamalara sessizlik cevabı verme zorunluluğu doğuran işsizlik korkusu gibi arkası gelmez saldırılarla devam etmektedir. Biraz durup baktığımızda, günlük gazete sayfalarının ve radyo-televizyon haberlerinin içine serpiştirilmiş sağlık, eğitim, beslenme, hırsızlık, trafik, sigorta gibi tehditlerin üzerimizde yarattığı psikolojik baskıyı hemen fark ederiz. Bu tehditleri bertaraf etmek için gücümüzün çok ötesinde bir çabayla çalışmak, diğerlerini egale etmek ve sürekli kendimizi tüketmek zorunda kalıyor; açıkçası, sanal güvenliğimiz uğruna, gerçek güvenliğimizin temeli olan kendini (insanı) koruma kanununu çiğniyoruz.
Sonuç olarak, yaşam örüntümüzü sürekli daha iyiye taşımaya odaklı dürtülerimizin üzerine inşa edilen bu terör, ne olduğumuzu unutturacak güdüleme teknikleriyle kişiliklerimizi dikte etmekte, bizleri, şartlı refleksler veren hayvanlara dönüştürmeyi hedeflemektedir. İşte gerçek terör budur. Silahlı terör olgusu ise, tüm ölümcül gerçekliğine rağmen kurgulanmış sanal bir tehdittir. O sadece gerçeği gizlemek ve gerçeklik duygusunu yeniden inşa edebilmek için kullanılan tasarımlanmış bir modeldir.
Bizi, gerçeği görmekten alıkoyan bu sanal tehdidin hayatlarımıza kast eden saldırganlığını durdurabilmenin tek yolu, onu işlevsiz bırakmaktır. Bu ise, gündelik hayatımızı tehditleriyle yönlendiren ve davranışlarımızı maniple eden terörist baskılara; yani sonu gelmez kaybetme ya da kazanamama korkularına, geliştirdiğimiz bilincimizle direnerek, mümkün olabilir.
Dağlarda çocuklarımızı öldüren gerçek, bizlerin alıştığımız hayatları kaybetme korkusuyla yarattığımız sanal güvenlik kaygılarıdır.

Nilüfer Aydur



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kültür Yozlaşması Gerçeğinde Türkiye
Yeni İnsan, Yeni Dünya İçin Elele
Yenilgi - Kazanım ve Yeniden Alevlendirilen Sosyalist Mücadele Üzerine Birkaç Satır

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sus - II - [Şiir]
Sus - I - [Şiir]
Kızıma [Şiir]
Yalnızlık Kimsesizlik Değildir [Şiir]
Söz Vermiştin İnanacaktım [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - VI [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - VII [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - V [Şiir]
Hâlâ Bitmedik İnadına - IV [Şiir]
Aynı Zamandı [Şiir]


Nilüfer Aydur kimdir?

İçine hapsolduğumuz evrenin dışına hiç çıkamayacak olsak da, bizim işimiz o evrenin duvarlarını kemirmektir. Zira o duvarlar ruhumuzun besin ihtiyacını karşılar.

Etkilendiği Yazarlar:
Daha çok felsefi etkilerden söz edebilirim...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nilüfer Aydur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.