İste, sana verilecektir; Ara, bulacaksındır; Çal ve kapı sana açılacaktır -İncil |
|
||||||||||
|
Türkiye bir seçim yaşıyor. Her Türk vatandaşı gibi ben de oyumu kullanmaya gittim sandık başına . Şu an oyumu kullandım, vatandaşlık görevimi yapıp demokrasiye bağlılığımı gösterdim. Huzurluyum. Benim gibi binlerce insan, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine herkes, ama herkes aynı sorumluluk ve heyecan içinde sandık başındaydı. Herkes görevini sıkılmadan, savsaklamadan, oflamadan puflamadan yaptı. Eminim o insanlar da demokrasiye karşı görevlerini yerine getirdikleri için en az benim kadar huzurlu ve mutludurlar. Ancak yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların biz vatandaşların ortaya koyduğu sorumluluk bilincinde olmadığını gördüm veya ister istemez öyle olduğunu düşünmek zorunda kaldım. Neden, diyebilirsiniz. Bakın açıklayayım: Yıllardır oy kullandık, kullanıyoruz ve daha çok kullanacağız. Ancak şöyle geçmişi bir hatırlayın. Sandık başında değişen bir şey var mı? Yok. Değişen hiçbir şey yok. Yine o köhne sandıklar, yine o basit listeler; çuvallar, yer göstermekten aciz yer işaretleri, çarşaf gibi oy pusulaları… Bir de seçimden önceki propaganda dönemlerini anımsayın. Meydanlarda atılan nutuklara bir bakın: ''Önce insan'', ''Her şey sizin için'', ''Çağ atlattık'', ''Çağdaş uygarlık düzeyini yakaladık''… Öyle mi dersiniz? Sanmıyorum. Çok basit bir örnek: yaşlılar, hastalar, hamileler… Bu insanların hangi koşullarda oy kullandıklarına hiç dikkat ettiniz mi? Dikkat etmediyseniz ben söyleyeyim: Diğer insanlarla aynı koşullarda. Özel bir düzenleme var mıydı? Maalesef. Peki o insanların hiç farklılığı yok muydu? Vardı kuşkusuz: Yaşlıydılar, yorgundular, hastaydılar… Ancak kim ne derse desin o insanlar sorumluluk sahibiydiler. Onlar sorumluluk sahibiydi; ama yetkililer sorumluluk bilinci içinde değildi maalesef. Hepsi uyuyordu, hem de gözü açık. Hani önce insandı? Hani çağ atlamıştık ya da atlıyorduk. O saygın insanlar bin bir güçlükle o seçim yerlerine geldiler. Onlarca merdiveni bin bir güçlükle çıktılar, kuyrukta beklediler, yine aynı sıkıntılar içinde o merdivenleri inip evlerine gittiler ve hiç şikayet etmediler. O saygın insanlar için özel bir düzenlenme yapılamaz mıydı? Merdivenleri çıkmadan kuyruklarda beklemeden bu iş gerçekleştirilemez miydi? Kuşkusuz bunların hepsi ve daha fazlası gerçekleştirilebilirdi. Ama olmadı, belki daha çok zaman olmayacak. Ben buna bakmak ve görmek diyorum. Bakmak ayrıdır, görmek ayrıdır. Bizi yönetenler, şu an yetkili olanlar sadece bakıyor; ama göremiyor. Herkes bakabilir. Ancak herkes göremez. Görebilmek için bilgi gerekir, deneyim gerekir; en önemlisi de duyarlılık gerekir. O da maalesef, asıl olması gerekenlerde yok. (Bir buçuk yıl geçmiş, değişen hiçbir şey yok; bugünkü referandumda yine aynı manzara)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © KAMİL BAKİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |