Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
varolmak için çalıyor sazını şarapçı çöreklenmiş yanı başına varolmak için çalıyor körün ekmek parasını kör vurdukça sazının tellerine avuçları kaşınıyor şarapçının hevesle kör vurdukça vuruyor sazının tellerine bir gün daha varolmak umuduyla şarapçı duramıyor yerinde şişelerin hayaliyle… haydi vre kör! haydi gayret! haydi, bir şişe daha! kör vurdukça sazının tellerine hırsla, bıkkınlıkla, acıyla… damla damla şarap doluyor şarapçının umut fıçısına… iki adam yan yana kalabalığın kıyısında birinin dostu şarap, azraili şarap diğeri bir ışık peşinde hain, umutsuz bir karanlığın ta dibinde… kör vurdukça sazının tellerine bir yanda isyan oturuyor varoluşa bir yanda umut, varolmaya… derken vazgeçiyor kör sazının tellerine vurmaktan duruyor sükun içinde sakin ve bir eli kayboluyor ceketinin içinde bir şeyler arıyor, sakince şarapçı sabırsız, doyumsuz bekliyor, bekliyor ki vursun sazının tellerine ki bitsin bu acı bekleyiş esir etsin şarabı damarlarında “hadi bre kör pezevenk!” diyemeden daha bir sıcaklık akıyor göğsüne doğru yeter! diyor kör, yeter! ve salıveriyor şarapçının damarlarında esir ettiği şarabı… gırtlağında buluyor şarapçı akan sıcak kanın kaynağını kör vuruyor sazının tellerine kanlı ellerinle bir ağıt dökülüyor sazının tellerinden bir ağıt, karanlıklar içinde geçen ömre bir ağıt, hiç tadamadıklarına; ışığa, aşka, sevgiye… zayıf bir tıslama şarapçının son sözleri kendi kanından bir göl çevresi ve bedenindeki tek hayat belirtisi geride kalan hayata kilitlenmiş şaşkın şaşkın bakan gözleri kör kendinden geçmiş, coşmuş vurdukça vuruyor sazının tellerine dehşetli gözlerden habersiz kanlı ellerle vuruyor kanlı sazının tellerine… şimdi yan yana oturuyorlar kaldırımda umut, umutsuzluk, karanlık ve son… kolkola, sarmaş dolaş yaşam ve ölüm! haydi bre kör! vur sazının tellerine! peki yerde kalır mı şarapçının kanı? adalet bunun neresinde… derken daha adalet dağıtmaya gelir kolluk kuvvetleri! Her şey ortada kana bulanmış bir kör, bir kanlı bıçak ve bir kanlı saz… ve şaşkın şaşkın bakan bir kanlı ceset geride kalan hayata… peki gören var mı? diye sordu kolluk kuvveti akıp giden insan seline doğru… ihtiyar adam görmemişti vitrindeki internet paketlerindeydi toprağa bakan gözü… genç kız ayakkabısını bağlıyordu. en üst kattaki kiralık ilanını okuyordu görememişti karıkoca… delikanlı dalmıştı önde giden kızın kalçalarına ulan öyle puşt bir herifti ki bu kör kollamışta geleni gideni, tam zamanını bulmuştu! hiç kimse mi? diye sordu kolluk kuvveti takarken kelepçeleri körün kanlı ellerine bir tek zeus; sokağın zamparası… karşı kaldırımdan hav! dedi hav ulan hav hav! dedi üsteledi… sonra da kızdı, köre kelepçe takan ama onu duymazdan gelene! tiksintiyle yaklaşıp, kokladı şarapçının kanını hav! dedi, huv! dedi anlatamadı… bu puşt şarapçının körün sazıyla ziftlendiğini hopladı, zıpladı anlatamadı… bir de tekme yiyince kıçına havsiktir! deyip döndü, gerisin geri kıvrılıp köşesine başladı kara kara düşünmeye. kolluk kuvvetleri girdiler körün kollarına körün elleri kanlı, kanlı elleri kelepçeli… sazım! diyordu, sazım ulan gavatlar! sazımı verin puştoğulları! daha sazım derken kör bir rüzgar geçti dibinden bali kokan, tiner kokan bir rüzgar kaptığı gibi kaçtı kanlı sazı zeus bile yetişemedi ardından hav! dedi, huv! dedi, yetmedi… çılgına dönmüştü kör,sazım diyor puştlar, gavatlar diyor başka bir şey demiyor… gittikçe şiddetleniyor, hiddetleniyor ve can havliyle vuruyor iki kolluk kuvvetini kafa kafaya fırlıyor karanlığın koynuna önce bir acı fren sesi bir acı gürültü ve azraili ile buluşuyor kör caddenin ortasında! zeus çılgınlar gibi havlıyor karşıdan şarapçı hala şaşkın şaşkın bakmakta iki sersem kafasını ovuşturuyor uzaklarda koşuyor hala tinerci, elinde kanlı sazla elleri kelepçeli bir kör, kanlar içinde uzanmış caddenin ortasına boylu boyunca ve yanı başında azraili, şaşkın! elleri kelepçeli bir kör cansız, kanlar içinde uzanıyor önünde boylu boyunca… ıslak bir burun kokluyor sıcak kanı hav! diyor nataşa, mahallenin orospusu şaşkın şaşkın yaklaşıyor zeus’a hav! diyor, ne iş? hav! diye başlıyor zeus anlatmaya şu puşt şarapçı diyor, gırtlağı kesik olan şu garip körün parasını çalar çalar içerdi! kör saz çalar, o içerdi… kesiverdi gırtlağını puştun şurada yatan kanlar içindeli elleri kelepçeli kör… sonra şu iki sersem her nedense kızdı köre bağladılar ellerini kör sazım dedi, onlar yürü dedi bir yandan anlatırken, bir yandan da bir koku almaya başlayınca zeus, baştan çıkaran… hey gidi kart zampara… kör… derken bozdu niyeti zeus dolanıverdi nataşanın ardına nataşa mahallenin orospusu önce biraz nazlandı adet olduğu üzre… ama alıkomadı zeus’u… kör ile şarapçının tam ortasında tek vücut olunca zeus ile nataşa… ihtiyar adam tükürdü… genç kız utandı, kafasını çevirdi… koca korumak için karısını çirkeften sert bir hamle yaptı ahlaksız çifte doğru… delikanlı yılışık bir ifadeyle seyre daldı kendinden geçmiş zeus ile nataşayı derken, neyse ki, şükürler olsun ki! olay yerinde hazır bulunan vefakar ve cefakar kolluk kuvvetleri yetişti imdada! acıyla haykırdı zeus beline yiyince jopu diğeride kafasına indirince okkalı bir tane nataşanın zeus bir tarafa kaçtı, nataşa başka bir tarafa… ve böylece sağlandı asayiş! ihtiyar adam, genç kız, karıkoca böylelikle vardılar huzura… böylelikle kurtuldu delikanlının geleceği… ve görevlerini yerine getirmenin huzuruyla yaktılar sigaralarını kolluk kuvvetleri elleri kelepçeli ölü körle gırtlağı kesik mefta şarapçının arasında… kör ile şarapçı berabere kalırken bu işin sonunda yine azrail kazandı! ha bir de tinerci; şimdilik! hakan tiryaki 1999
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Tiryaki, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |