Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Muhtar Ramazan’a Bıyıklı denmesinin nedeni sıhhiye olarak askerlik yaptıktan sonra köyüne bıyıklı olarak dönmesidir. Bakkal Mehmet’e ise patatesi çok sevdiği için aynı anlama gelen Gobül sıfatı verilmiştir. Ese Pınarı, içi oyuk ağaç yalaktan ibaret, eğreti bir sebilden başka bir şey değildir. Ama özellikle suyu lezzetli olduğundan yaz aylarında yoldan geçen herkesin mutlaka uğrak yeri olmaktadır. Günün sürprizi de burada ortaya çıkacaktır. Rakıyı çok seven ve her gittiği yere on’u yanından ayırmayan Muhasip Turan, o gün de ceketinin bir cebine leblebi, ötekine ise bir adet çay bardağı koymuştu. Pantolon kemerinin arkasına sokulmuş 70’lik bir şişe de yeni rakı bulunmaktaydı. Muhasip Turan gözlerinin içi parladığı halde yüksek sesle konuşmaya başlar. -“Evet, beyler! Ese pınarı dinlenme tesislerine hoş geldiniz! Bugün eşantiyon mönümüzde çay bulunmadığından onun yerine leblebi ile rakı ikramı yapılacaktır! Afiyet olsun efendim!” diyerek çay bardağının yarısına rakı koyarak üstünü su ile tamamlar ve protokol gereği olsa gerek, Belediye Başkanı Atila’ya uzatır. Yalağın her yanı hayvan pisliği olduğundan leblebileri koyacak yer bulamaz. Yeni buluş yapmış bilim adamı edasıyla hınzır gülümseyerek leblebileri su dolu yalağın içine döküverir. Bu muzipliği çok ilginç ve hoş bulan ekabir uzun uzun kahkahalar atar. Ve rakı ikramı turları başlamıştır. Sırasıyla Belediye Başkanı, Okul Müdürü, Muhtar… Böyle devam edip giderken yolun karşı tarafından kışlık yakacağını hazırlayan Fatma isimli yaşlı bir köylü kadın sırtında topladığı çırpılarla oradan geçmektedir. Ne olduysa bundan sonra olmuştur. Kadın merakla su başında yalağa eğilenlerin kimler olduğunu anlamaya çalışır bir süre. Sonunda birkaçını tanımayı başarmıştır. Şaşkınlıktan açık kalan ağzını eliyle kapatarak daha seri adımlarla nahiyenin yolunu tutar. Evine geldiğinde kazak ören mahalleli kadınlarla karşılaşır. Kadınlardan bir tanesi –“Hayrola Fatma Nine!...Ne bu halin? Şeytan Çarpmış gibi selamsız geçiverdin yanımızdan?” diye sorunca, Fatma Kadın sırtındaki çırpıları yere bırakarak: -“ Evet, tam üstüne bastın. Çek ayağını oradan. Evet beni şeytan çarptı biraz evvel. Hatta şeytan çarpsa daha iyiydi.” deyince çok meraklanan kadınlar Fatma kadının etrafında daire oluştururlar. Fatma Kadın gördüklerini anlatmaya başlar. –“Gördüklerime hala inanamıyorum. Kıyamet yakınlaştı a dostlar. Nahiyemizin büyükbaşları toplanmışlar. Sırayla Ese pınarı yalağından su içiyorlardı.” Buna hiç şaşırmayan kadınlar, ne var bunda bu kadar şaşılacak? Büyükbaş elbet yalaktan su içecek. Bardaktan içecek değil ya, diye konuşarak dağılmaya başlarlar ki; buna sinirlenen Fatma Kadın sesini yükselterek,-“Büyükbaş dediysem inekleri kastetmedim. Nahiyenin bakkalı, kasabı, okul müdürü, muhtarı, muhasibi, reisi, deyyusu tekmil oradaydı…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zekai Yıldız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |