Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Gözlerimi açıp bulunduğum düş aleminden sıyrılıyorum. Caddeden geçen insanların herbiri bir yana koşturuyor, herbirinin acelesi var. Onların saatlerindeki yelkovan ile akrebin aksine benimkiler oldukca tembeller, sanki hiç hareket etmiyorlar. Sonra bu koşuşturmanın ortasında elinde çiçekle duran huzursuz bir ruha gözüm ilişiyor. Meraklanıyorum, zaman geçtikçe daha da huzursuzlanıyor, yerinde duramıyor. Etraftaki insanların dikkatinden de kaçmıyor huzursuz ruhun hali ve yanından geçerken kafalarını çevirip ona bakıyorlar. Onun huzursuzluğu bana da bulaşıyor, sabırsızlanıyorum ve onu daha yakından görebilmek için odadan dışarı fırlayıp kendimi aşağıya atıyorum. Elinde çiçek olan ademoğlunu arıyor gözlerim, onun bulunduğu tarafa doğru yöneliyorum. Huzursuz ruhu huzura kavuşuturacak olan meleğinde benimle birlikte ona yöneldiğini farketmem uzun sürmüyor. Melek ona yaklaşınca huzursuz ruhla göz göze geliyoruz ve onun çekik, küçük kara gözlerindeki ışıltıyı tanıyorum. Huzursuz ademoğlu adına seviniyorum. Sonra başımı gökyüzüne kaldırıp yüzlerce martı arasından ona güvenmemi isteyen martıyı arıyorum. Onu bulamıyorum ve o martının yokluğunun benim onu bulma umudum olduğunu, onun gökyüzünde bir yerde varolduğunu düşünüyorum. Sonra kendi kendime “hayata, umuda, sevgiye ve aşka dair kelimelerim tükenmeyecek...” diye mırıldanıyorum. Huzur bulan ademoğlu bana dönüyor, aynı dili konuşmasakta ne dediğimi anlayarak kibarca gülümsüyor, selam veriyor. Meleğin ellerinden tutup yanıma getiriyor, yabancı olduğum anlaşıldığından nerden geldiğim soruluyor. Aşkla, “İstanbul” diyorum evrene duyurmak istercesine. Ertesi gün beni yemeğe davet ediyorlar, dostluklarını sunarak vedalaşıyor, narin adımlarla yanımdan uzaklaşıyorlar. Onlar uzaklaşınca bende ilerde duran telefon kulübesine doğru ileriliyorum. Ellerim titreyerek İstanbul'daki dostun numarasını çeviriyorum. Karşımdaki kadifemsi ses efendim diyor. Kekeliyorum, konuşamıyorum. Kim olduğumu anlıyor, “nasılsın” diye soruyor şevkatle ve ben “aşk-u niyaz ederim” deyip ahizeyi elimden bırakıyorum muhabbetle, yavaş adımlarla telefon kulubesinden uzaklaşıyorum. Minnetle dolarak kollarımı kainata açıp onu sevgiyle sımsıkı kucaklıyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Süleyman Pervane, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |