..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsandaki gerçek güzelliği ancak yaşlandıkça görebilirsiniz. -Anouk Aimee
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Semih KAYA




2 Mayıs 2010
İkigami Olmak ve Felsefi Sorular  
Semih KAYA
Bu yazıyı yazmamın amacı; Gerçeklik ve mutlu olmak kavramlarının insanın var olduğunu düşündüğü veya hissettiği dünyaya olan bağlılığına etkisini irdelemek.


:AIFF:
    Yazar böyle bir başlık açarak kendisinin hakim olmadığı bir alanda yazma cesareti göstermektedir. Bu biraz önünü görmediğin bir yolda yeri yoklayarak yürümeye benziyor. Paldır küldür ilerlemiyorsun bekliyorsun kendinden emin oluyorsun ve devam etmeye çalışıyorsun. Aslında bu kafa bulanıklığı ile nasıl böyle bir yazı yazmaya kalkıştım bilmiyorum sadece yazmak istediğimden belki de.

    Bizden bağımsız bir dış dünya var mıdır? Realistlerin cevabı evettir. Bizden bağımsız nesnel olarak algılanabilen bir dünyanın varlığından kuşku duymazlar. İdealistler ise bu durumun bizim algımızla ilgili olduğunu ileri sürer. Dış dünya bizim algımıza bağlıdır. Hatta yeni akımın iddiası dış dünyanın bizim düşüncelerimizle şekillenebileceği üzerinedir. (şu "secret" tarzı kitapların yaklaşımı) ama bunu irdelemek istemiyorum şu an. Bu konu biraz daha metafizik.

    Rene Descartes, insan algısının dünyayı deneyimlemekte etkin rol oynadığını farkederek, algımızın dışında neyi mutlak kesinlikle bilebilirim? sorusunu ortaya atmıştır. Bu soru üzerine çalışarak matematiksel öğelerin mutlak olarak bilinebileceği çıkarımına ulaşmıştır. Fakat yöntemini gerçek dünya algısı üzerine çalıştıramamıştır. Çünkü gerçek dünya için yöntemi çok katıdır. Saf geometri ile de bir yere kadar idare edebilirsiniz. Sonradan devreye giren Newton dünya işleyişinde kuvvet- kütle kavramlarını ortaya atarak Descartes yöntemini bir ileri seviyeye taşımış dünyada gerçekleşen olayları matematiksel öğeler ile açıklar hale gelebilmiştir. Buraya kadar sorun çözülmüş gibi gözüküyor. Descartes saf matematiği ortaya koydu, fiziksel olaylara genelleyemedi, fakat Newton genelledi. Elimizde matematiksel yapı var o zaman dünya bizim dışımızda algılanabilir ve var.

    Peki ya Matrix'te yaşıyorsak? Aynı fiziksel yasalar programlanarak matematiksel yapı inşa edilebilir.

    Matrix benzeri bir yapının varolduğunu farzedelim (hala bilmiyoruz aslında) ama Matrix'e bağlı değiliz ve Matrix'in dışındayız . Gerçek dünyada yaşadığımıza yüzde yüz emin olduğumuzu düşünelim. (Makine savaşı mevzusunu atlıyorum sadece böyle bir sanal ortam var olduğunu kabul edelim.) Gerçek dünyada mutsuz olduğunuzu düşünün. Ama çok mutsuzsunuz(belki de şimdi olduğu gibi) ve size, Matrix'e bağlanırsanız arkadaş, ün, para, iyi bir görünüş her türlü olanağın sağlanacağı garanti ediliyor.

    Kabul eder misiniz?

    Biliyorsunuz filmde Cypher böyle bir teklifi kabul ediyordu. Aslında bu soru Robert Nozick tarafından ortaya atılmış sorunun alternatif versiyonudur. Nozick bu soruyu deneyim makinesine bağlanır mısınız? şeklinde sormuştur. Beklendiği gibi öğrencilerinin büyük çoğunluğu böyle sanal bir mutluluğu kabul etmemiştir.Çünkü bu bir nevi gerçeklikten kaçıştır.

    Mushishi adlı animenin bir bölümünde bu gerçeklikten kaçışla ilgili bir hikaye anlatılmaktadır. Bir adada yaşayan Akoya isimli kız, her gün yaşlanıp tekrar gençleşmektedir ve geçmişiyle ilgili hiçbir şey hatırlamamakta ve çok mutlu yaşamaktadır. Ada sakinleri ona “ikigami” (yaşam tanrısı) demektedirler. Kahramanımız gelir ve onu iyileştirerek normal insan haline döndürür. Ama Akoya bu durumdan hiç memnun olmaz. Çünkü ikigami iken kendisini çok mutlu hissetmektedir. Hiçbir derin düşünceye ve endişeye kapılmadan yaşamaktadır. Ama şimdi der Akoya ” korkuyorum, geleceğimden endişe duyuyorum.” hikayenin sonunda Akoya yaşadığı olayların kederine dayanamaz ve tekrar ikigami olmanın yöntemini bulup ikigami olur. Akoya bizim sorumuza evet cevabı vermiş oldu.Soruyu tekrar düşünürsek dünyada bu kadar acı yaşanırken hayatımızda bu kadar şey ters giderken belki cevabımız etkilenebilir. Bu bizim mutluluk durumumuz ve dünyaya bakış açımızla ilgilidir.

    Nozick'in sorusunu cevaplamak aslında kolaydır. Kimse elimizdekileri kaybetmemizi istemedi. Gerçek dünyada olduğumuzu varsaydık, geriye sadece sanallığı kabul edip etmeyeceğimiz sorunsalı kaldı. Peki daha zorlayıcısını sorsaydık nasıl olurdu? Hayatınızdan çok memnun olduğunuzu düşünün. Şu anda size sahip olduğunuz paranın, arkadaşların, sevgilinizin gerçek olmadığı ve deneyim makinesine bağlandığınızı unuttğunuz söylenseydi.

    Şimdi ne cevap verirdiniz?


    KAYNAKLAR

-Lyle Zynda, Cypher haklı mıydı? Gerçekliğin Doğası; Bunu Gerçekten Sorun Etmeye Değer Mi?

-Mushishi bölüm 6, Çiy Damlalarını İçen Sürü

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Nasreddin Hoca'ya cevap verememek
Gönderen: Semih KAYA / , Türkiye
30 Ekim 2010
Öncelikle gecikme için özür dilerim. Bu sorulara cevap verilmesi çok zor. Şu anda idealist anlayışın çok yetersiz bir yaklaşım olduğunu düşünmekteyim ve materyalist anlayışın bir çok konuda sorularıma açıklık getirdiğine inanıyorum. Ama yapay zeka işin içine girdiği zaman her şeyi alt üst ediyor. Bu tarz derinlikli konular maalesef çok zaman istiyor. Onun için ben de yüzeysel olarak değinebiliyorum ancak. Şimdilik Nasreddin Hoca hep haklı çıkıyor.

:: Nasrettin Hoca ve dünyanın ortası
Gönderen: Hulki Can Duru / , Türkiye
12 Ekim 2010
Sn Kaya, idealistlerin dünyaya bakışı biraz hezeyanlıdır. Yazdığınız gibi dış dünyanın bizim algımıza bağlı olduğunu ileri sürerler. Öte yandan, dış dünyanın bizim düşüncelerimizle şekillenebileceği inancı ise bana hokus pokusçu bir yaklaşım tarzı gibi geliyor. Dış dünya sadece bizim anlak, bellek, düşünce veya bilincimizde var ise o halde videoların, fotoğraf makinelerinin, teleskopların kaydettiği görüntüler nedir? Sismograf hangi titreşimleri algılar? Kedi köpeği görünce neden kaçar? Biz uyku haindeyken (REM) dışımızdaki varlıklar birbirlerine neden ve nasıl tepki verirler? Gerçek olan hangisidir? Bilgisayarın hard diskinde kayıtlı olanlar mı? Hani Nasrettin hocaya sormuşlar "dünyanın ortası neresidir" diye. O da demiş ki "eşeğimin arka ayağını bastığı yer". "Hadi canım olur mu öyle şey" demişler. Hoca da demiş ki: "Aksini kanıtlasanıza o zaman!" Esenlik.

:: teşekkürler
Gönderen: Semih KAYA / , Türkiye
3 Mayıs 2010
Herkesin yorumuna çok teşekkür ederim. Ömer Bey'in bahsettiği gibi konu çok geniştir. Yazar bu konular üzerine düşünmüş, fakat bütün bunları etraflıca incelemeye kalkması hem yazarın bilgi sınırlarını aşması hem de vurgulamak istediği noktayı gölgelemesi üzerine sadece çok yalın bir paragraf yazarak yüzeysel olarak geçmiştir. Yazar bu konuları ileri zamanlarda ayrı birer yazı olarak ele almak istemektedir. Tekrar çok teşekkürler.

:: Zor,ama tartışılması gereken bir konu
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
2 Mayıs 2010
Konu güzel işlenmiş,ama daha işin başında olunduğu anlaşılıyor.Nesnel dünya var mı yok mu?Varsa nasıl?Bizim algılarımızın bildirdiği şekilde midir,yoksa algılarımızdan farklı bir nesnel dünya mı vardır?Tabii bütün bunları irdelerken yazar arkadaşımızın,yorumcu arkadaşların söylediklerine ilaveten septiklerin,sofistlerin hatta sezgiciliğin savunucusu Bergson'un da görüşleri etraflıca irdelenmeli.Paylaşım için teşekkürler.Saygılarımla.

:: Zor Bir Konu
Gönderen: Semih KAYA / , Türkiye
2 Mayıs 2010
Birçok filozofun kafa yorduğu, üzerine sayfalarca yazı yazılan, saatlerce film çekilen bir konu. Sanırım gelecekte gerçek hayat simulatörleri inşa edilince daha rahat incelenebilir hal alacaktır. Yoksa ölümü bekleyeceksek meraktan çatlayabiliriz.:)

:: Filozofları oldukça meşgul eden bir mevzu...
Gönderen: Umut Salih Tiryakioğlu / , Türkiye
2 Mayıs 2010
Aydınlanma çağında Avrupa'yı da ikiye bölen bir sorunsaldı bu. Kıta Avrupası rasyonalizmi yani akılcılığı ön plana çıkarırken Anglo sakson düşünürler genellikle duyusal-edimsel gerçekliği yani dış dünyanın gerçekliği fikrini benimsediler. İmmanuel Kant da duyuların yanıltıcılığından bahsetmiş, beyindeki belli bir mekanizmanın dış dünyadan edindiğimiz uyarıları algılamalara, bu algılamaların hissedişle duygulara ve kavrayışla da fikirlere dönüştüğünü söylemiştir. Yani dış dünyaya dair hakikatleri değil bunları beynimizde fikirlere dönüşmüş olarak bilebiliyoruz. Ancak pratik aklın eleştirisi kitabında aklın bir özelliğinden bahsetmiştir. Bu, aklın kendisinden bile bağımsız olan sezgisel bir güçtür. Bazı hakikatleri görebilmemizi sağlar. Mesela ahlak kavramı dış dünyada bulunmamasına rağmen ahlakın varlığını biliriz. Ölümsüzlük ve Tanrı düşünceleri de bunun gibidir. Bazı filozoflar da, bahsettiğiniz gibi, matematiksel kavramların kesinliğinden söz ederler. Yani bilmediğimiz, yanıltıcı olmayan, kesin ve mükemmel bir dünyanın varlığından... Platon ise idealar dünyasından söz etmiştir. Evrende var olan herşey bu ideaların yansımaları daha doğrusu gölgeleridir. Şu secret tarzı new age saçmalıklarını bir kenara bırakırsak, sanırım ancak ölüm bazı sırları çözüme kavuşturabilecek, ya da kavuşturamayacak!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Semih KAYA kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Semih KAYA, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.