"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka |
|
||||||||||
|
Her ne olursa olsun kardelen çiçeğinin dondurucu beyaz kar üzerine kara kışta bile çıkması gibi, dondurucu soğuğa rağmen, ben pembe ve ılık düşler kuracağım ve engin mavi göğümüze sop soğuk doğan güneşe inat bu hayallerimi paylaşacağım... İkisi misafir yedi çocuk, annem ve babam toplam dokuz kişi tezek sobasının ısıttığı bu odada yer yataklarında yorganlara sarılmış yatıyoruz. Uykunun en derin, soğuğun en soğuk, karanlığın en karanlık olduğu bir anda kapı çalındı kapıyı açtığımda içeriye pembe bir ışık ve beyaz bir el girdi. Ve bana; - Merhaba! Ben senin düşünüm, pembe düşün... Ben şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışırken benim düşüm bana tekrar seslendi. - Benden korkma küçüğüm sana pembe düşler ülkesinin perisinden masal kitapları getirdim. Şaşkınlığım bir kat daha artarken ona, - Ben okuma biliyorum ki, hem köyümüzde okul da yok abim ve ablam bu 2 mt. Kar (-)25 0 de dört saat yol yürüyerek kasabada ki okula gidiyorlar. Diye söylendim. Pembe düşüm bana, - Sana bugün mutlu haberler getirdim. Artık masallarını yorgan altında değil inşaatı başlayacak ve kısa zamanda açılışı yapılacak o okulda "Pembe Düş Okulu" nda okuyacaksın. (-)25 0 de değil, sıcak okulunda Pembegül öğretmeninin refakatinde okuyacaksın. Sevinç ve heyecanla sabahı zor getirdim. ... Buralara geç gelen ilkbahar Mayıs ayının son günlerinde kendini hissettirmeye başladı. Karlar eriyor, soğuk doğan güneş, artık ılık ılık doğuyor masmavi göğümüze. Her zamankinden daha farklı ilkbahar. Hem umut yüklü hem de okul yüklü... Bir baharda iki bahar yaşıyoruz. Uzaktan Araba gölgeleri görüyorum. Hızla köyümüze yaklaşıyor. Ve iki siyah otomobil durdu önümde. Arabanın penceresi açıldı ve bana, - Hey küçük muhtarın evi neresi? - Şu ileride ki büyük ev dedim parmağımla göstererek. Arabalar Muhtarın evine doğru ilerlerken köyümüzün diğer çocukları ile birlikte biz de o tarafa koştuk. Muhtar misafirleri içeriye davet ederken kır saçlı ve orta yaşlı bir amca muhtara, - Vaktimiz yok. Bize okul yapılacak arsayı göster dedi. Muhtar, - Benimle gelin diyerek öne düştü... Misafirlerde yaya olarak onu takip ettiler. Bu arada bir şey dikkatimi çekti aralarında iki de çocuk vardı. Güzel elbiseler giyinmiş ayaklarında da kırmızı ayakkabılar vardı. Hüzünlendim ayaklarımdaki annemin lastiklerine baktım. Ama olsun bir anda okul sevinci ayaklarımdaki annemin lastiklerini unutturdu. İçim içime sığmıyordu. Artık okulumuz olacaktı ve benle birlikte köyümüzden 23 çocuk kasabaya inmeyecekti, Pembegül öğretmenimiz gelecekti. Okulumuzun önünde bayrak direği olacak ve gönderde Ay Yıldızlı Albayrağımız dalgalanacaktı nazlı nazlı... İstiklal Marşı okunacaktı. Okulumuzun bahçesinde (filmlerde gördüğümüz gibi) çocuklar oynayacaktı. Çok mutluydum... Ama hala misafirlerin yanındaki güzel giyimli abla ile abiyi merak ediyordum. Bu merakım onlarında dikkatini çekmiş olmalı ki bana dönerek bana adımı sordular. Bende onlara, - Adım Gülbeyaz dedim - Benim adım Okan arkadaşımın adı Hülya diye kendilerini tanıttılar. - Sen okula gidiyor musun? - Hayır dedim omuz silkerek. Ama okul yapılınca ben de okula gideceğim dedim. Sevinerek. Sonra Hülya abla saçlarındaki tokasını, Okan abi de eldivenlerini bana verdiler. Bunlar bizden sana hediye olsun dediler. Sonrada bana, - Biliyor musun? Biz sizin köyü ve köyün çocuklarını televizyonda haberlerde izledik. Okumak için nasıl çaba sarf ettiğinizi gördük, üzüldük. Onca yolu karda kışta nasıl gidiyorlar. Biz servislerle gidiyorken onlar boylarını aşan karları, geçit vermeyen tepeleri aşarak kasabaya iniyorlar okumak için. Ayaklarındaki lastik ayakkabılarla hemde... Düşündük. Ne yapabiliriz? Diye. Konuyu büyüklerimize, büyüklerimiz de öğretmenlerimiz ve okul müdürümüze anlatmışlar. Okul idaresi kardeş köy, kardeş okul kampanyası başlatmışlar. Ve bize bu konudan bahsedip görev verdiler. Anlattıklarından çok az şey anlıyordum ama heyecanlarını ve sevinçlerini şuracığımda, yüreğimde hissediyordum. Okan abi konuşmasına devam etti. - Okuldaki arkadaşlarımız, babalarımız, öğretmenlerimiz ve şehrimizdeki işyeri sahipleri coşku ile katıldılar kampanyamıza... Ve işte buradayız... Eylülde okul bitmiş olacak dedi. Artık okuldayım İnce ince yağmur yağıyor. Sanki gözlerimizden damlayan sevinç gözyaşlarımıza yağmur da eşlik ediyor. Okulun bahçesindeyiz Vali amca, Kaymakam abla ve Şehirden gelen kalabalık misafirlerimizle birlikte köylülerimiz ve biz... Konuşmalar yapıldı, şiirler okundu. Pembegül öğretmenim hepimize hitaben... - Rahat! - Hazır ol! Diye seslendi. Etrafıma bakındım daha önce kasabaya okula giden abiler, ablalar sağ ayaklarını önce biraz öne attılar sonrada arkaya sol ayağın yanına koydular. Ben de öyle yaptım. Sonra Gülpembe öğretmenim İstiklal Marşı için ses veriyorum dedi ve, - Korkma... diye seslendi İstiklal Marşı müziği ile... Sonra 1 2 3 dedi. Herkes İstiklal Marşını okudu. "Pembe Düş Okulu" muzun kapısı önündeki bayrak direğine Nazlı Bayrağımız çekildi. O’ da dalgalanarak bizimle birlikte İstiklal Marşını okudu. Hep birlikte okula girdik sıralarımızın üzerinde poşetler içerisinde ders kitapları defter, kalem, silgi, boya kalemleri, sayı boncukları vardı. Duvarda sınıf tahtası üstünde Atatürk’ümüzün resmi, sağ ve sol yanında İstiklal Marşı ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabeti vardı. Öğretmenimiz misafirlerle birlikte bize ilk dersi anlattı. Sonra misafirler bizlerle vedalaştılar ve gittiler biz sınıfta kaldık. Okan abi ile Hülya abla bana ayrı bir poşet verdiler. Hala açmadım açmayı heyecanla bekliyorum. Eve gidince açacağım. ... Masal kitaplarını ve hikâye kitaplarını artık yorgan altında gözü kapalı okumuyorum. Düşlerimin masallarını ve hikâye kitaplarımı sınıfta sırada otururken, okulumuzun kütüphanesinde ve okumaya müsait olan her yerde okuyorum. Güneş sımsıcak doğuyor, karanlık artık en karanlık, soğuk artık en soğuk değil... Hayallerimde üşümüyor. Sümeyye GÖKÇENOĞLU Nene Hatun Kız Lisesi ERZURUM Degerli dostlar bu yazı ulkemizin gercegini anlatan cok onemli bir yazıdır..Bu yazıyı yazan arkadasımız lise 3 giden bir ogrencimizdir...onun kaleminden yazılan bu yazıyı kendisi nin izni ile siz degerli dostlarla paylasmak istedim... sizlerde lutfen dostlarınızla yorumlarınızla renk katarsanız bu yazıyı diger arkadaslarınızla paylasır iseniz sevinirim....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mustafa deliorman, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |