Yağmur yağdığında şehir temizlenir bütün o pislikler can acıtmalar sarhoş küfürleri fahişe çığlıkları yıkanır , biter, gider.Yalnızca tek birşey kalır: acı .Acının gümüşvari bir rengi vardır. İncecik avuçlarda kıpkızıl bir renge dönüşür bu kızıllık ve her kim umutsuz bir aşka düşse hayallerini bu kızıllıkta kurar. Ah sevgilim dinle bir karasinek varmış. Tam da içindeki güzelliği kaybettiğini sandığı gayet boktan yağmurlu bir günde şaire aşık olmuş. Nasıl olmasın ki güzel sevgilim; şairin bembeyaz bir teni,simsiyah uzun saçları ve kocaman gözleri varmış. Ve O şaire en güzel hayallerini vermek istermiş o en vızıltılı en aciz haliyle. Çok güzel bir kız olurmuş kumral dalgaları omuzlarından aşağıya inermiş, yeşil gözleri sonsuzluğa akarmış.Her gece bedenlerindeki sıcaklığı birbirlerine akıtırken, şair ona en güzel şiirlerini okurmuş ve teker teker ve her gece teker teker tabuların dibine vururlarmış .Sonra bir çocuk yaramazlığıyla arkalarından onları gizlice uçurumdan iterlermiş... Ama bunlar hep hayalmiş aslında bizim vızıltı gözünü açtığında herşey aynı hikaye. Ah sevgilim hayaller keşke gerçek olsa .Şair onun canını acıtan ona pislikmiş gibi davranan ,dünyanın bütün suları üstünden geçse temizlenemeyecekmiş hissiyatı yaratan insanlara en karanlık şiirlerini kussa. Böylece hepsinin canları yansa. Oyundan çıkmak zorunda kalsalar. Sonra şair dese ki ;geçti ,bitti güzel sevgillim.O da buna karşılık incecik elleriyle şairin saçlarına dokunabilse ve onu o malum maskeden kurtarsa .Olmaz ama değil mi? hadi gözlerimizi açalım .Şimdi ve acıyı dibine kadar yaşayalım. Yalnızız biz değil mi sevgilim? Bi ton boktan nedenlerle yalnızım yalnızsın... Bunları nerden mi biliyorum? Çünkü ben bir KARASİNEĞİM VE sense ŞAİR sevgilim