Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin |
|
||||||||||
|
Sağlığımız tehdit altında! Evet yanlış duymadınız gelecekte bu konuda ki söylemlerimi çok daha iyi tatbik edeceksiniz, tek dileğim tüm söylediklerimin bir yalandan ya da yanlış bir öngörüden ibaret olma isteğidir. Kontenjanların artırılmasından bahsedeceğim üniversitelerdeki ve birkaç acı gerçeği gözler önüne sermeye çalışacağım gerçekten endişe duyarak. Bildiğimiz üzere YÖK başkanının da geçen yıl değişmesiyle bu ülkede eğitim hususunda oldukça farklı yaklaşımlar sergilenmeye başladı, neredeyse reform! Tarzında değişikliklere soyundu sevgili hükümetimiz ve artık güdümünde olan YÖK. Ufak bir örnekle başlayalım; bu yıl benim de içinde bulunuduğum tıp fakültesi öğrencileri fakültelerinde ki kalabalığı fazlasıyla hissetmiş olmaları gerekiyor, neden diye sormanız çok doğal ve çok basit bir cevabı var; çünkü kontenjanlar artırıldı. Buraya kadar bazıları ‘eyvallah kardeşim, tabi ki artırılsın ne var bunda zaten doktor yok bu memlekette gibi’ klişe söylemlerde bulunup olayın içeriğini bilmediklerini çok kolay ispat edebilirler ki işin iç yüzü hiç de öyle değil. O zaman inceleyelim; Türk Sağlık-sen’in araştırmasına göre, Türkiye'de toplam 103 bin 804 doktor görev yapıyor. Bu doktorlardan 50 bin 329'u Sağlık Bakanlığı'na bağlı sağlık kuruluşlarında görevli. Türkiye'de bir doktora 720 kişi düşüyor. Sadece Sağlık Bakanlığı'ndaki görevli doktorlar dikkate alındığında ise bir uzman doktora 2 bin 990, bir pratisyen doktora da 2 bin 452 kişi düşüyor. Araştırmaya göre, 2005 yılında Türkiye'de en az uzman doktor Ardahan'da (29), en az pratisyen doktor Bayburt'ta (44) görev yapıyor. Araştırmada illerde 1 yılda yaşanan doktor sayısı artışlarındaki dengesizlikler de göze çarpıyor. Bayburt'ta uzman doktor sayısı bir yılda 27'den 31'e, Iğdır'da 38'den 41'e çıkarken, Ankara'da bin 589'dan 2 bin 315'e, İstanbul'da ise 2 bin 136'dan 3 bin 526'ya yükseldi. Bu rakamlar şöyle bir bakıldığında akla ilk olarak yoğunluk meselesini getiriyor. Yani Türkiye’ de hekimlerin dağılımında eksikliklerinde daha büyük bir sorun var. Gel gelelim hekim sayısı da eksik tabi ki. Kimse Türkiye’de yeterli miktarda hekim var diyemez. Asıl soruna geldik sanırım, hekim eksikliği,dağılımı istihdam şartlarının yanında bu hekimlerin eğitilme süreci hepsinden daha önemli kesinlikle. Sağlık bakanlığı bilindiği üzere Türkiye’de kademeli olarak tıp fakültesi öğrenci kontenjanlarını artıracağını söylemişti. Nitekim artırılmaya da başlandı. 2006 da 4500 lerde olan kontenjan sayısı 2008 lerde 6700 lere kadar çıktı. Buraya kadar hala bazılarınız ‘ya ne demeye çalışıyor bu, işte ne güzel doktor artacak hizmet artacak’ gibi yaklaşımlarda bulunabilirler, ama yaklaşımın doğru olmadığını söyleyeyim en kısa yoldan. Eğer sağlık bakanlığı bu yaklaşımını sürdürürse ve öğrenci kontenjanları bu derece ‘altyapısız’ bir şekilde artırılmaya devam edilirse ilerde hekimlerin yanında ancak kendimizi avutacağız demekten başka bir şey bulamıyorum. Basit bir örnekle güçlendireyim; benimde öğrencisi olduğum Çukurova Üni. Tıp Fakültesi 2006 120 öğrenci alıyordu. Bu sayı 2008 de 180 oldu, aynı zamanda K.Maraş Sütçü İmam Tıp fakültesi öğrencileri de Ç.Ü.T.F’ de eğitim alıyorlar üç sene, bunları da düşünürsek ortalama 2007’den itibaren 250 kişilik bir öğrenci grubu var her dönem için. Peki Ç.Ü.T.F ‘de eğitim ortamlarının fiziki şartları nasıl? Söyleyelim; her amfi ortalama 180 kişilik, her labaratuar da ortalama 180 kişilik. Ve şimdi hiçbir şey demeden yorumu size bırakıyorum… Gelelim hastane eğitimine; bu kadar kalabalık bir öğrenci grubu hangi polikliniğe sığar,hangi hastaları kaç tanesi vizit sırasında görebilir sorarım Sağlık Bakan’ına…Örneğin, öğrenciler kadın-doğum stajına girerler ne kadın görürler ne doğum görürler mezun olurlar giderler ve bunlara da doktor denir… Bu acı tablo bir ülkenin gelecekteki sağlık harcamalarını, hastane olanaklarını, yetenekli hekim yetiştirme şarlarının hepsini engeller. Sözde sağlıkta reform yapmaya çalışanlar gelecekteki tehlikenin farkına varmazsa olay içler acısı bir hal alır ve bu ülkenin hastalıktan beli doğrulmaz! Yapılabilecek tek bir şey farkındalık yaratıp kontenjan artırmalarının önüne geçmek. Yoksa hepimiz hayatımızı,sağlımızı hiç de emin olmayan ellere teslim etmiş
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © sezgin bahadır tekin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |