İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Müziğin ruhun gıdası olduğuna dair bir önerme var, biliyorsunuz. Şunu söyleyeyim; müzik gerçekten de insanı doyuruyor (elbette öyle boktan bebek'te üç beş tur atarımlar falan hiç bir yeri doyuramaz!). Fakat ondan da öte, bazen müzik insanı başka dünyalara uçuruyor. Bir nevi uyuşturucu etkisi yapıyor. Tabii uyuşturucudan farklı olarak sağlığa bir zararı olmuyor... Doğal olarak müzik dinleyerek uçmak, kendini öldürerek uçmak gibi aptalca bir davranış olmaktan çıkıyor. Mesela ben şuanda Pink Floyd'un Set The Controls For The Heart Of The Sun adlı aşmış ve uçmuş şarkısını açtım. Ancak dinlemiyorum... Dinlemekten de öte bir şey yapıyorum. Adını koyamadığım bir şey. Sanırım bir yolculuk. Bu yolculuk da gerçekte varolmayan ancak insanın varolmasını istediği bir dünyaya gerçekleşiyor. Şarkı da bu yolculuk esnasında araç görevi görüyor. Sanki tüm gezegende tek başımaymışım gibi hissediyorum. Yalnızlık duygusu... Genelde güzel bir duygu değildir ama bazen çok iyi gelir. Bazı müzikler sizi uçururken, bazıları da moralinizi düzeltebilir. Band'den Shape I'm In'i dinlerken hayatın boktan yönünü bir kenara bırakıyorum mesela... Tamamen olumlu şeylere odaklanıyorum. Neşe doluyorum falan böyle... Hatta mesela hayal falan kuruyorum işte bir karavana dört beş arkadaş doluşmuşuz; yanımızda gitarlarımız, mızıkalarımız Türkiye'yi dolaşıyoruz. Hem de nereye gittiğimizi bilmeden! Sadece dolaşıyoruz! Hatta yolculuk için kadro bile kurdum kendi kafamda. Mesela bir kaç örnek vereyim: Yamaç-Deniz-Su; İmge-Gaye-Mehmet; Kaan-Gizem-Funda; Cansu-Ece-Berk falan filan... Bu arada arkadaşların sevgilileri varsa ''Bizi niye koymadın lan listeye?! Çakaaal.... Kızları kapcan di mi?'' yada ''Ay ben niye yokum listede? Aşkımla beraber kötü kötü şeyler mi yapacaksınız yoksaaa?!'' demesinler hiç. Zira, bir Yoko Ono faciası yaşamak istemiyorum karavanımda tek sebebi bu! Her neyse... Bir de müziğin anarşik yanı var. Sex Pistols'tan God Save The Queen'i dinleyip de aptal düzenlere küfretmeyen adam yoktur herhalde... Yada ne bileyim, Ramones'tan Rock'N'Roll High School'u dinlerken okul basasım (okul basmak. evet, müdürü okuldan kovup ben başa geçeceğim ve herkesi uzun saçlı da olsa, kravatsız da olsa, sakallı da olsa okula alacağım!) geliyor mesela... Bu yalnız punk rock tarafından insanın ruhuna işletilen bir his de değil... John Lennon'ın Imagine şarkısı da böyle, yahut Pink Floyd'un Another Brick In The Wall'u... Olay tamamen müziğin ruhuyla alakalı! Müzik asi ise, müziği dinleyen de asileşiyor! Bakın, müzik sizi varolmayan ancak varolmasını isteyeceğiniz bir aleme götürerek 'Dünya' adını verdiğimiz bu bok çukurundan kısa bir süreliğine de olsa çekip alıyor; yada sizin ruhunuzu neşeyle dolduruyor; isterseniz de sizi anarşikleştirebiliyor! Müziğin ne kadar yüce, ne kadar inanılmaz bir 'güç' olduğunu görüyor musunuz? Bir din arayaşında olan arkadaşlara çağrım şu: Müziğin tanrı olduğu bir dine inanalım! Düşünsenize böyle bir din olduğunu... Hatta bu dinin İslam kadar, Hırıstiyanlık kadar, Musevilik kadar yaygın olduğunu... Biliyorum yalandan ibaret olacaktı bu din ancak bana sorarsanız günümüzde kutsal olarak adleddiğimiz dinler de yalandan ibaret zaten. Yalnızca manevi doygunluk sağlıyorlar, o da herkese değil... Bana sağlamıyorlar mesela. Bu yüzden de inanmamayı tercih ediyorum. Eğer birşeye inanacaksam beni mutsuzken güzel bir yolculuğa çıkaran, insanları birbirine küstürmeyen aksine dünya barışının sağlanmasında kullanılabilecek en önemli araçlardan biri olan ve ruhumu hiç aç kalmayacak şekilde karşılıksız olarak doyuran müziğe inanmayı tercih ederim. Ayrıca, müzik meleklere ihtiyaç duyacak kadar aciz de değil. Hoş, gerçek Tanrı da değil. Gerçek Tanrı'nın da müzisyen olma olasılığı ne kadar yüksek aslında! Veya müzik de Tanrı'nın elçisi olabilir! İlginç, harbiden ilginç...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Onur Bayrakçeken, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |