Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
O gün bu gündür çay Çingene’ye hayranmış…. Görenler çayla Çingene’yi iki ezeli rakip sanmış. Ateş yanmış su kaynamış insanlık çayla Çingene’yi birlikte anmış. Bir rivayete göre, Çın çın öten serin sabahlarda başlamış bu toy. Çin’in derunundan açılmış dünyaya çay. Dem gelmiş, Çingene’yle çayı buluşturmuş kader. Birlikte efsunlu bir rüyaya dalmışlar. İşte o demden sonra, Devran ne devranmış an ne anmış. Çay,Çingene’yi kıskanırmış, Çingene çayı. Görünce gökyüzünde güneşle ay’ı. Çingene güneşe anlatmış, Çay aya gördüğü rüyayı… Teselli için, Güneş tenini öpmüş Çingene’nin; Armağan olsun demiş benden rengin. Ay en yoğun hâlini vermiş çaya, Çay benzemiş ince bellide dolunaya. *Ba’dehu(Ba’dehâ), Ayla Güneş kafa kafaya verip, Fısıltıyla konuşmuşlar. Bilin bakalım ne konuşmuşlar!? Meğer bu kıskançlıktan çok ama çok huzursuzmuşlar. Aramızdaki ünsiyetten, Biraz da bunlara verelim anlaşsınlar. Çünkü, İkisinin de rengi özel. Çayla Çingene, Birbirini kıskanan iki ezeli güzel; Birini hayatın kahrı kavurmuş, Diğerini ateşin harı, anlaştıralım bunları demişler. O demden sonra, Çay Çingene’nin tenini sevmiş, Çingene çayın rengini. Çın çın öten serin sabahlarda, Çin’den gelen afili dilber. Bir hava tutturmuş, Mest olmuş dinleyenler. Çay Çin’den geldiğine yanmamış, Çingene çayı kıskandığına yanmış. Anlamışlar ikisi de. Bu dünyada sevgiden, dostluktan gerisi yalanmış. O gün bugündür, Güneş Çingene’ye, Ay çaya hayranmış. Çingene şarkı söyler, Çay bardakta şıngır şıngır oynarmış. Artık ne çay Çingene’nin bakır tenini, Ne de Çingene çayın rengini kıskanırmış. Çayla Çingene, Bu minval üzere varmışlar toya. Çay oynamış çengi çayı yudumlamış doya doya. İkisinin de ayakları ermiş suya. Her dem dua etmiş Çingene çaya. “başın pınar ayakların göl olsun” diye. Meğer ikisi de çok susamışlarmış sevgiye. İkisi de kana kana sevgiye kanmış. Görenler onları iki ezeli sevgili sanmış. “Gökten üç elma düşmüş,” Biri bu masalı okuyanların başına. Diğerleri malum… Yoksa “onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.”mi, Demek gerekiyordu. Orasını dinleyip, okuyanlara bıraktım. Ben sadece bir rivayeti anlattım. Ankara,17.08.2009 İ.K * Ondan sonra
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim Kilik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |