..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Öyle yaşamalısın ki ölünce mezarcı bile üzülsün. -Mark Twain
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Günlük Olaylar > Mavi Sayfa / Uğur KÖROĞLU




5 Ağustos 2002
Gezi Yorum  
Saçmalı Yorum

Mavi Sayfa / Uğur KÖROĞLU


Yola çıktığımda güneş istanbul'a doğru batmaya başlamıştı. Bolu dağının meşhur sis bulutu akşam üstü olduğundan olsa gerek daha da belirgindi. Ve kasabaların önlerinde bizim gibi otlamaktan başka hiç bir işe yaramayan kendi halinde bir kaç inek. Fabri


:AHFH:
Yola çıktığımda güneş istanbul'a doğru batmaya başlamıştı.
Bolu dağının meşhur sis bulutu akşam üstü olduğundan olsa gerek
daha da belirgindi. Yavaş yavaş aşağıya doğru inerken sanki güneşten önce
istanbul'a varacağımı hissediyodum. Hayatımın en iyi yazılarını, otobüsün
bir o yana bir bu yana sallanmasından dolayı en rezalet harflerle kağıda
dökmeye çalışıyordum. Sağ tarafımda bir kaç kasaba vardı. Ve kasabaların
önlerinde bizim gibi otlamaktan başka hiç bir işe yaramayan kendi halinde
bir kaç inek. Yol kenarında taze fındık satan ve yaşları yediyi geçmeyecek
bir kaç ufaklığıda göz ardı etmiyorum tabii. Onlarda inekler gibi kendi
hallerinde. Tek farkları bir işe yaramaları.

.................

Kafamı kaldırdığımda artık Bolu dağının en son virajını dönüyorduk.
Güneş şimdi biraz daha aşağıda ve kızıl bir vaziyette sırıtıyordu.
Artık İstanbul yoluna girmiştik. Hayli genç olan şöförümüz bir taraftan
iştahla sigarasını içine çekiyor diğer taraftan da koca otobüsü zapt
ediyordu. Birden aklıma şu geldi. Hani haber bültenlerinde "Bilmem nerden
bilmem nereye giden otobüs kaza yaptı. Ve yola saçılan eşyaların arasından,
yolculardan birisinin yazdığı şu dizeler bulundu" diye bazen söylenir ya.
Bir an sanki kaza yapacağımızı ve benim deminden beri saçmaladığım bir kaç
kendini bilmez cümlenin birilerinin kulağına gideceğini düşledim.

Neyse........

İki şeritli yolun birisi kapatılmış. Sabah gidiş olarak kullandığımız yolu
şimdi de geliş olarak kullanıyoruz. Yine eziyet yine e-zi-yet.
Güneşin iki üç buluta yansıyan kırmızılığı dışında kendinden eser bile kalmadı.

İstanbul 186 Km...

Yavaş yavaş İstanbul'a doğru ilerliyoruz. Saat henüz 20:17.
Otobüsteki bir kaç kişi çoktan uyuklamaya başlamıştı bile. Ben ise sabahın
köründe uyanmış olamama rağmen hala cin gibiydim. Ve uyuyan bir cin olmaya da
hiç niyetim yoktu.

İstanbul 178 Km...

Küçük bir mısır tarlasının yanında geçp gittik. Artık evleri yolun sol
tarafında görmeye başlamıştım. Çoğu kerpiten yapılma dik çatılı müstakil
evcikler.

........

Arka sol lastiği patlamış bir yolcu otobüsünün yanında geçip gitik.
Hehh, Aksilik işte.


........


Yolun iki tarafına serpiştirilmiş evlerin ışıkları yanmaya başlamıştı. Hava iyice karardığından
bende tepemdeki lambanın düğmesine bastım. Artık kağıdı daha iyi seçebiliyordum. Servis saati
olmamasına rağmen bir kahve istedim. Ve sağolsun görevli arkadaş hemen getirdi. Şimdi bir
taraftan kahvemi yudumlarken bir taraftan düşünüyorum. Kafam o kadar karışık ki düşündüğüm
şeyi yarıda bırakıp başka bir şeyleri düşünmeye başlıyorum. Ama tabii onlarıda yarım
bırakıyorum. Az önce, nefes alışımla bir şey içişimin eğer kontrol edemeyeceksem aynı anda
olmayacağını kahvemin genizime gitmeye çalışmasıyla öğrendim.

.........

Havada yine sadece bir yıldız var.

.........

Sapanca gölünün yanından geçiyoruz.

.........


İstanbul 113 Km...

.........

Bindiğim otobüs 06 plaka. Ama İstanbul'a gidiyoruz. Biliyorum. "SAÇMALIYORUM"

.........

Artık yolda ağaçlar ve elektrik direklerinden başka bir şey yok.

.........


İstanbul 94 Km...

.........


Hiç sevmediğim İzmit'e girmek üzereyiz. Her yanı zehirli sarmaşıklar gibi sarmış fabrikaların,
ve bunların arasında tutnmaya çalışan ev bozuntularının arasından geçiyoruz. Tepenin her bir
yanına hesapsızca yerleştirilmiş bir yığın gündüzkondu. Hepsinin yüzleri değişik yerlere
bakıyor. Ve hepsinde değişik renk ışıklar yanıyor. Yeşil, sarı ve beyaz...

.........

Tünelden geçiyoruz... Bir daha...


.........

Şimdi de kahve servisi başladı. Yüzsüzlük yapıp bir kahve de şimdi aldım.


İstanbul 74 Km...


.........


Fabrika ve ev keşmekeşinin yanına birde yol kenarında lüks arabalarla ölüm pazarlığı yapan
hayat kadınları eklendi. REZALET... REZALET...

.........

Bu arada kahvenin yanında verilen çikolatalı bisküviyide mideme indirdim.

.........

Artık yolda duraklayarak ilerlemeye başladık. Demek ki İstanbul'a fazla birşey kalmamış.


İstanbul 51 Km...

.........


Hayatımda yaşamak isteyeceğim en son yer olan Dilovası'ndan geçip Gebze'ye doğru burnumuzu
soktuk.

.........

Uykum hala yok.

.........

İstanbul 29 Km...

.........

İstanbul İl sınırı...

.........

Ölümle pazarlık burada da var. Bu kez..............

.........

22:37 İstanbul'a hoş bulduk........

.........

22:45 Harem'deyiz... Denizde kocaman bir ro-ro var.

.........

23:05 Boğaz köprüsündeyiz.

.........

23:25 Artık ayaklarımı yere basabiliyorum.

.........

00:00 Eve dönmek güzel...










Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bu sabah yine seni düşünerek uyandım. [Şiir]
Az Önce Dalıp Gitmişim Yine [Şiir]
Yağmur Zamanı [Şiir]
Bombeli Cam [Şiir]
Aldatan Mavi [Şiir]
Hesaplaşma [Şiir]
Adı Sensizlik [Şiir]
İstanbula Kar Yağıyor Irak'a Bomba [Şiir]
Kesme Şeker [Şiir]
Islak Gözlüm [Şiir]


Mavi Sayfa / Uğur KÖROĞLU kimdir?

Okul iş gibi absürt olaylardan fırsat buldukça şiir yazmaya çalışırdım. Esasen iki yıl gibi kısa bir süredir bir şeyler karalamaya çalışıyorum. Deniz kenarı ve kocaman bir dolunay beni rahatlatmaya yeter de artar bile. Yeterince duygusalımdır. Kendi derdim bir kenara başkasına bile çok çabuk üzülürüm. Değer vermeyi, değer vermeyenlerden öğrendim. Düşünmeyi de düşüncesizlerden. . . Sevgiyi kimden öğrendiğime de varın siz karar verin. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Sunay AKIN, Ceyhun YILMAZ, Bedirhan GÖKÇE, İbrahim SADRİ, Uğur ARSLAN


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mavi Sayfa / Uğur KÖROĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.