..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Usun ve deneyimin aksaçlılarınki gibi, ama yüreğin masum çocuklarınki gibi olsun." -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > Nurcihan Orhan




3 Haziran 2009
Ali, Küçük Çocuk, Annesi  
Nurcihan Orhan
Kapının önünde uyuklayan küçük çocuk. Küçük çocuğun kafası pek çok kereler durmuştu. Yğmur yağmaya başlayınca, ayakkabısınn önünde iki büyük leke.


:AIAH:

Kapının önünde uyuklayan küçük çocuk. Küçük çocuğun kafası pek çok kereler durmuştu. Yağmur yağmaya başlayınca, ayakkabısının önünde iki büyük leke. Annesi iki ay önce yeni ayakkabılarını çamur içinde getirdiğinde çocuğa çok bağırmıştı. Çocuk yine de uyanmadı. sarı saçlı küçük çocuk. Annesi kapıyı açtı o yine de uyanmadı.
Ali sokağın sonuna doğru koşturdu. Yağmur yağmaya başlayınca. Simsiyah saçları vardı Ali' nin. Annesi berbere git oğlum derdi. Ali top oynardı. Ensesine gelen saçları. Annesi berbere gitti bildi, Ali inşaata doğru koşturdu.
Babası gittiğinde yanlız kalan küçük çocuk. Annesi çok ağlamıştı. Yağmur yağmaya başlayınca. Dışarıda çamaşırlar vardı. Koca ütüsüz gömlek giymez, az kırışık olsa istemez, beyazı kaçmışsa sevmez, saçı dağılmışsa eve gelmez. Çocuk için üç hap. O hiç bir zaman saat kaçta verilecek bilmez. Annesi yinede kapıya koşturdu. Baba gitti. O yinede kapıya koşturdu.
Ali, annesi, babası, küçük kardeşi. Yaz tatilinde Ali hep dışarıdaydı. Babası akşam yedide gelir, ona karşıdaki dükkandan çikolata alırdı. Simsiyah saçları çamur içinde Ali. Top oynardı, kavga ederdi, çikolata yerdi, annesi her akşam berbere git oğlum derdi.
Baba gittiğinde yanlız kalan küçük çocuk ve annesi. İş için diploma lazım, ekmek için para, domates için para, hap için para, öksürmek için para, sıçmak için para. Yine de başkaları herşeyi bilir. İki sokak ötede yaşayan bir adam var. Emekli, yanlız. Son zamanlarında bakıcıların eline düşmeyi istemiyor, yanlız ölmek istemiyor, çocuk istemiyor.
Ali babasından bir saat istedi. Karnesinde üç orta, bir iyi, pek çok zayıf vardı. Vitrindeki mavi saat. Ne kadar da çok istiyordu. Tıpkı kolunda saat taşıyan diğer o büyük adamlar gibi. Top oynardı, kavga ederdi, çikolata yerdi, saatine bakardı. Babası önce zayıflarını düzelt sonra saati alıcam derdi.
Yanlız kalmış küçük çocuk. Adam bilmezdi evlerin tuvaletleri ne kadar pis. Gel derdi. Bütün masraflarını karşılarım. Çocuk gül gibi yaşar. Hem böylesi onun için de daha iyi. Anne ne yapacağını bilmezdi. Sarı saçlı küçük çocuk, akşama kadar çalışan anne, çocuğu annene bırak diyen adam, üç hap, diğeri kaçta verilecek onu bile bilmezdi.
Ali ötede bir çocuk gördü. Kendinden daha zayıf, belki kendinden daha küçük. Berbere giden yolun solundaki sakin sokakta. Öylece oturmuş kaldırıma, tek başına taşlarla oynuyor. Bilekleri cılız, kolları cılız, sarı saçları cılız.
Aldatılmış küçük çocuk. Adam ona bir paket getirdi. Eğer ananesinde kalırsa paket onun olacak, kalmazsa avucunu yalayacak. Küçük çocuk ne de kolay kandı. Sadece kısa bir süre için.Sonra annen seni yanına alacak. Al bakalım sana bir saat. Aman ne de yakıştı.
Ali inşaata doğru koşturdu. Yağmur yağmaya başlayınca. Yerde uzanıyordu küçük çocuk. Bilekleri cılız, kolları cılız, sarı saçları cılız. Ali sadece yakından bakmak istemişti. Çocuk hayır dedi. Etraf soğuk.Her yer karanlık.Ali'nin içinde ağlayıp duran korkusu. Daha önce vitrinde gördüğü mavi saat. Ne kadar da çok istiyordu.
Eve gidene kadar ağlayan küçük çocuk. Yerden çok zor kalktı. Çok zor yürüdü eve. Bir kaç yerinde kan, burnunu çeke çeke, eve gidene kadar ağlayan küçük çocuk. Şimdi annesi kızacak. O yine avucunu yalayacak. Belki hiçbir zaman annesi gelmez. Hiçbir zaman ananesinden almaz. Yağmur yağmaya başlayınca küçük çocuk. Çok zor kalktı yerden. Çok zor yürüdü eve.
Eve gidene kadar ağlayan küçük çocuk.Küçük çocuğun küçük kafası pek çok kereler durmuştu. Yağmur yağmaya başlayınca annesi alır kucağına severdi. Korkmuş çocuk yanında, güneş açar, o hiç ölmezdi belki. Bilekleri cılız, kolları cılız, sarı saçları cılız. Doktor yaşamaz dedi, annesi yine de çok sevdi.
Yağmur yağmaya başlayınca. Tahtalar çok yumuşak.Etraf soğuk. Her yer karanlık. İçinde ağlayıp duran korkusu.Yerde uzanıyordu Ali. Yanında kan, göğsünde kan, simsiyah saçında kan.
Yağmur yağmaya başlayınca.Annesi çok kızardı. Ayakkabısının önünde iki büyük leke. Kapıda uyuklayan küçük çocuk. Üstü başı dağılmış. Adam ikna etti onu gitmeye. Belki annesi gelir. Belki bir gün yanına alır. Çocuk yine de uyanmadı.Sarı saçlı küçük çocuk. Annesi kapıyı açtı. O yine de uyanmadı.











Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İronik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kör Gözüme Üç Parmak
Sadece

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Boşluksuz Bir Yazı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Uzak Bir Gün [Şiir]
Kaynamış Yumurta ve Çaresizlik [Şiir]


Nurcihan Orhan kimdir?

Babam söylemeseydi belki aklıma gelmezdi. Ama o gün Necdet dayının karşısında benim kızım büyüyünce yazar olacak diyen babama karşı yine de diyebilecek çok fazla bir şeyim yoktu. Kuşkusuz babam yazarlık derken aynı zamanda benim önemli bir insan olmamı ve belki de ileride tarihe bile geçebilecek bir şeyler yapmamı kastetmişti. İşte böyle bir insandı babam ve ben onu sadece babam olduğu için değil aynı zamanda böyle bir insan olduğu için de sevmiştim. Ama bende babamın düşündüğü gibi biri olma hevesi yoktu. Büyük işler yapmak ,ağır konulardan bahsetmek benim üstlenmekten korktuğum bir yüktü. Fakat yazarlık işi babamın düşündüğünden biraz farklı da olsa kafama yatmıştı. Öyle ki babam benim kızım yazar olacak dediği günden beri kim bana büyüyünce ne olacaksın diye sorsa hep yazar olacağım dedim . Çünkü her zaman biraz ağlamaklı konuşan babam tam da benim kızım ileride yazar olacak derken öylesine ilginç görünmüştü ki bana eğer bunu ben anlatmazsam ileride kimse anlatmaya değer bulmayabilirdi ve böylece o an sonsuza kadar kaybolmuş olurdu. Şimdi ise başa dönelim. Sizin bu yazıyı okuma sebebiniz beni biraz olsun tanıyabilmekti ve belkide bütün bunları okuduktan sonra benden çok babamı tanımış oldunuz ama bu konuda yapabileceğim daha başka bir şeyin olmadığını da bilmelisiniz. İşte galiba ben de böyle bir insanım.

Etkilendiği Yazarlar:
William Faulkner ,Umberto Eco ,Oğuz Atay


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Nurcihan Orhan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.