Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Seni anlatmak istiyor canım, münzeviyatımın en melun karanlığında bile. Bugün okumayacağını, okusan da tek bir kemiğinin kıpırdamayacağını bile bile... Bu ikilemi de sen yarattın, resmini çizdim sürekli; Bezgin omzunu, boynundan fışkıran sesi ve şelalenmiş çeneni... Sızılı kemiklerini iteledim miladı dolmuş sözcüklerle, eksik bir gemi koleksiyonu içine... Dokunamadım diye kızma bana; eğer surlarımı yükseltmeyip, gözüme sürme çeker gibi çekmeseydin yaşımı; buğulanmazdım, senin mavinde ben; bir damla... Cinnetin dalgalanıyor, avcuna sokulmuş bir zerdali. Serin yorgunluğunda göğüsleri delik güvercinler, tombul... ... Dudağında bir gelincik, kuşlarımın ayak perdesini boyardı. Hasta kaburgamın iniltisini kucaklayarak, gelişini seyretmiştim evvelce. Biliyorsun, Ben de biliyordum herşeyi... Kulaklarımızı tıkadık, Seyyah bir şimşek rast gelir; dağlı yüzümüzün resmini çeker sandık... Gölgen taşındı duvarımdan, kırmızı lekeler salarak... Onu yaratan bendim gidişine de ben sebep oldum; ama başka çarem yoktu. Sağ elim güneş felci, sol elim pis kelimeler bırakıyor, sarı bir kağıt üzerine Titrek ve hastalıklı!.. ... Perdemde sigara yanığı var, ay ışığı sızıyor odama; bu çok fazla!.. Sessizliği dinlemek zorunda kalmak, hiç bu kadar acı vermemişti... Gözlerimden eksiliyor kırılgan siluetin, aramızda kurduğum naylon bağ; ayak parmaklarımı kesiyor ve tırnaklarım büyüyor, kuşkusuz gece boy salan bir çimen örtüsü gibi... Durduramıyorum. Puslu bir haritaya dönüyor gözlerin, okuma yazma mahrumu. Ben bakışlarından mahrum bir mülteci, sırtına prangalı... Oysa biliyordum; bir devri başlatamayacaktım, Onca zaman çataklı bir askı zannedilmiş teninde. ... Duvarda asılan duran yeni tablo; Bir cinnet sonrası, yan dönmüş ve karışmış renkler!.. Dairende, dikey atılmış siyah fırça lekeleri... Fışkıntılı öpücüklerime boğdum, dudağım enine kara. Şüphedeyiz bütünüyle ve adımın seyrek işlenmiş bir sokak taşında; kendine sarılan bir kardelen... Çiçekleri sökülmüş bir buket getirecektin bana evvelce, bir tabut sunacaktın. Biliyorsun, Ben de biliyordum herşeyi... Metanetli bir kır gelir, frizlenmiş acımızda konaklar sandık... Gövdene bastırdın başımı, soyut ve sıcak nefesini üfleyerek. Yastığa düşürdüğünde bedenimi; Beni sadece semiz ve beyaz açkılı bir uykunun koynuna saldığını sanıyordun. Dudağında gelincikler... ...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sis.., 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |