"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Hatırladım. Çoğu zaman bir şeyler okumak istiyorum. Bazen netten bazen de sokak satıcısının yırtarak börek sardığı kitap sayfalarından. Açıkçası en ilginci yağlı kıtap sayfaları. Neler, neler öğrendim. Onları neden çok sevdiğimi de anladım şimdi. Düşününce… Kimin yazdığı belli değil, konusu belli değil ilk bakışta bu yüzden önyargılı davranamıyorum. Hani herkesin içinde olan güzel elbiselerin ardına saklanmış çirkinliği de çirkin elbiselerin solduramadığı güzelliği de. Ayrıt edilemiyor çoğu zaman güneşten parlayan gözümüzde küçük toz zerreleri biçiminde güzellikler. Hepimiz insanız ve hiç birimiz başkasından daha fazla insan değiliz. Öyleyse sen sevgili dostum bunu okurken anlam arama kelimelerimde. Felsefe sonuç falan da arama. Sadece buraya kadar zevkle okuduysan okumaya devam et. Hoşuna gelmediyse başka şeyler oku. Bu yazıya katlanmak zorunda değilsin. İçinden bilgi falan alacağını da düşünme. Bunlar benim saçma yazılarım. Rasgele yazılmış, toparlama derdi, kaygısı olmayan beynimden geçen sözcükler. İlintili ya da değil. Geldiği gibi. Davetsiz misafirlerim. Saatlerin nasıl tıkladıklarını duyuyormusun? Gerçi bunu okuduğun yerde böyle saatler de yoktur herhalde. Zamanın geçtiğini hatırlatırlar. Boşa tüketilen zamanın. Bir zamanlar boşa tükettiğim zamanım olmadığını fark etmiştim. Şimdiyse o zaman yaşamadığımı fark ediyorum. Her an yaşamayı hissetmek yaşamaktır. Yaşamak her an yaşadığını hissetmektir. Suyu musluktan içmek, domatesi ekmekle tuzsuz yediğim zaman yaşadığımı hissetmiştim. Şimdi en leziz yiyecekler bile domates kadar tatlı değil. Bütün yıllar hafızamdan silinmiş gibi. Anılarda kalanlar yaşadığımı hissettiğim anlar. Diğerlerine beynim acımasız davranmış. Yerinde bir davranış bence. Hafızamın bir köşesinde ilişip kalmış bir bilgi kırıntısında şöyle yazıyor: Çin’de hediye olarak saat verilmezmiş. İnsana ölümün geldiğini, az ömrü kaldığını hatırlatırmış. Ben saatleri seviyorum ve eğer hayatımı da seviyorsam boşa tüketmemeliyim. Kısacık da olsa doldurmalıyım. Bazen sözcüklerle, bazen şiirle, bazen müzikle. Carl Sagan’ın dediği gibi “düzensiz bir evrende küçücük bir düzen kurabiliyorsak, ne mutlu bize…”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Elşen Hudiyev, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |