Sevgi sabırlı ve yürektendir, sevgi kıskanç ve övüngen değildir. -İncil |
|
||||||||||
|
* * * İşte hikayemizin asıl sahibi bu bebek olup olaylar ve isimler tamamen gerçektir. Bu hikaye bir kalbin, bir babanın,bir oğlun,bir kocanın,bir arkadaşın kısacası bir insanın yaşanmış ve yaşanmakta olan hayatının hikayedir... Her ne kadar bazı çevreler tarafından bu hikaye bir olumsuzluk yaratacak olsa bile içimde bastıramadığım duyguların açığa çıkmasına izin vermek istedim, herkes beni tanısın diye... Bölüm 1- Doğum Yıl 1973 Temmuz’un sonlarına doğru sıcak bir yaz günü sabaha karşı saat dört. Belki dünyaya gelmenin acısı belki de yaşayacağım günlerin acısına isyan edercesine basıyordum çığlığı kimseyi duymadan. Zaten duymama da imkan yoktu ben bir bebektim ve dünyaya gelişimden henüz bir iki dakika bile geçmemişti. Bir hastane odasında açtım gözlerimi daha doğrusu açmaya çalıştım. Nerden bileyim dışarısının bu kadar aydınlık olduğunu biz bebekler alışmıştık karanlığa. Biliyor musunuz o kadar da direnmiştim dışarı çıkmamak için o hain beyaz eldivenli acayip suratlı var ya işte o tüm hayallerimi yıktı bir anda ve çekip çıkardı beni o sıcacık yuvamdan. O kadar çok kızmıştım ki sinirimden hiç sesimi çıkarmadım sustum öylece. O acayip suratlı herif bir de utanmadan bacaklarımdan tutmuş baş aşağı sallandırıp duruyordu beni, kan beynime çıkmış, kendimi tutmasam sanki ağzımdan dışarı çıkacaktı ki birden nerden geldiğini anlayamadığım bir şaplak yedim popoma öyle canım yanmıştı ki avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım ben feryadı figan ettikçe etraftakiler gülüyordu. Bu kadar acımasızlık olamazdı birkaç şaplak ve benim etrafa keskin birkaç bakış atmamdan sonra sanırım kızdığımı anladılar ve beni paketleyip etrafa mis gibi kokular saçan o kadının yanına yatırdılar büyük bir ihtimalle annem olmalıydı bu. Evet evet, bu kesinlikle annemdi! Bu kadar işkencenin ardından karnım zil çalıyordu o kadar acıkmıştım ki ağzımı ikide bir açıyordum ve birden annem ağzıma yumuşacık bir şey verdi içinden ılık bir şeyler geldi ağzıma tadı güzeldi büyük bir iştahla emdim onu. Emdim, emdim,emdim ... Ta ki patlayana kadar çok güzeldi bırakmak istemiyordum ama çenem o kadar yorulmuştu ki artık dayanamadım ve bırakmak zorunda kaldım ondan sonrasını hatırlayamıyorum uyuyup kalmışım. Gözlerimi açtığımda değişik bir yerdeydim burası doğduğum yere hiç benzemiyordu ve orası gibi de parlak bir yer değildi. Sadece kendi etrafını cılız bir ışıkla aydınlatan kokusu hiçte güzel olmayan gaz lambası vardı burada, karanlığa alışkın olduğum için hiçte yadırgamamıştım bu ortamı. Annem ile beraber yataktaydım yine. Etrafımıza birkaç kişi toplanmış oramı buramı elleyip duruyorlardı. Daha ne olduğunu anlayamadan bir tanesi o buruşmuş dudaklarıyla bir öpücük kondurdu suratıma . - Maşallah,maşallah! Allah analı babalı büyütsün tıpkı babası kerata! Baba! Evet benim birde babam vardı değil mi yanımda? Şimdi hatırladım o parlak ışıklı odada uzun boylu,ince bıyıklı,geniş omuzlu, dev gibi biri vardı bana bakıp bakıp gülen demek o benim babamdı. İyi ama hani benim bıyıklarım,hani benim geniş omuzlarım bu nasıl benzetme ya? Sen var ya sen hanım teyze çok yalancısın biliyor musun? “Hey,durun bir dakika! Ne yapıyorsunuz açmayın oramı yaa bir dakika durun”, demeye kalmadan açtılar hemen altımı. O zamana kadar anlamamıştım ama sanırım altımı pisletmişim! İnanın istemeden olmuştu elimde değildi yemin ederim hiç farkında değilim! Annem altımı temizlemekle meşgulken etrafı dikizliyordum bende çaktırmadan şimdilik sadece tavanın beyaz boyasındaki ustalığı eleştirebiliyordum kafamı çeviremediğim için ama olsun en kısa zamanda her yeri inceleyebilecektim. Epeyce yorulmuştum karnım yine acıkmıştı bunu onlara bildirmem gerekiyordu acaba ne yapmalıydım? Birden aklıma hastane odası geldi. Annemin yanında yatarken ,annemin ağzıma verdiği o yumuşak şeyi istiyordum yine, bunun için avazım çıktığı kadar ağlamaya başladım. İşte geliyor ve geldi! Annem çok akıllı biri biliyor musunuz? Aç olduğumu anlıyor ve hemen ağzıma o yumuşak şeyi tepiyordu. Çok güzel bir şeydi bu! Demek ben ağlayınca hep bundan içebileceğim öyle mi? Yaşasın!...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Birol Karakuzu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |