Arka-daş , olsa olsa arkalarımız aynı olabilir. Yüzyıllardır abartılmış bir kavram arkadaşlık. Özünde bencil olduğumuz gerçeğinin en kat-i örneklemesi olmasına rağmen yanlış algılanan, yanlış yorumlanan bir kavram. İdeal bir arkadaşlığın süresi ne olmalı ? Birliktelikler ve birlikte geçirilen zamanlar açısından bakarsak, birlikte vakit geçirmeyi istemesek de birlikte olduklarımıza aile ya da eş, onlar dururken vakit geçirmek isteyip kayırdıklarımıza sevgili, bütün bunların arasında zaman zaman vakit geçirdiklerimize ise arkadaş deniyor. Ve bu bakıştan arkadaş, biraz sosyalleşmenin iyi geleceği durumlarda kendisine rağmen seçeceğimiz birileri olmadığında onlarla olduğumuz şeyler olarak adlandırılabilir. Canlı arkadaş seçmek mesela, aksine göre çok ama çok daha zor bir mücadeleye dönüşebilir. Hareket noktamız bencilliğimiz olduğuna göre arkadaş, bazen biraz anlatmaya bazen biraz dinlemeye bazen ise sadece yanımızda olduğuna inanmak istediğimiz herhangi bir şey oluyor. Süslemesi son derece basit bir genel yalan arkadaşlık ve onun için yapılan fedakarlıklar. İnsanlar değişir, başkalaşır. Sadece o soğuk havalarda ve burnumuzdan sümükler yere şapır şapır damlarken aynı okul kantini sırasında simit almayı bekledik diye birinin o soğuk günden 26 yıl sonraki hayal kırıklıklarını dinlemek ne kadar mantıklı ? Pek mantıklı olmasa da bencilce açıklamaları olabilir. Mesela o şapır sümük ve ezik günden çok değişmiş olabiliriz, sümüklerimiz şapırdamıyor olabilir ve o ezik hallerimizin üstüne çok uğraşıp özgüveni tavanlarda tavırlarda biri haline dönüşmüş olabiliriz. O soğuk günde hayalini birlikte kurduğumuz bir şeyi gerçekleştirmiş olabiliriz, ve o kişinin de bunu bilmesini isteriz. Karşılığında vefalı arkadaş sıfatı da hak etmiş oluruz ki bu da durup dururken bir ekstra güzel sıfat olur. Ya da o soğuk günden bu günlere, kötü hissettiğimizde kendimizi iyi hissettirecek derecede bize zaafı olan , ya da sosyal zaafları olan o simit sırası arkadaşını bırakmayız. Zaten onun bir arkadaşa ihtiyacı olacaktır, yine aynı durumda vefalı arkadaş olarak anılırız. Her iki durumda da adına arkadaşlık dediğimiz şey ikinci plandadır hatta belki yoktur, ama bunun bir adı olması gerektiğinden oradadır. Alış-veriş karşılığına tekabül eden bu paylaşım ve kavram insanların kendi yalnızlıkları ve bencilliklerini kabul etmek istememeleri üzerine neredeyse bütün insanlık tarihi boyunca geçerliliğini korumaya devam etmiştir. Her insan kendi yolculuğunda değişik duraklara ve hem duraklamalar hem de yolculuk sırasında ise değişik insanlara tanık olur. Bazıları , kendi yalnızlığı ve egosunu tanıyabilenler, diğerlerine göre daha cesur olur ve bu yolculukta farklı kişileri tanıma fırsatı olur. Öyle ki hayatımızın , ki burada hayat zevklerimiz, düşüncelerimiz, bunların hareketlerimize olan yansımaları olarak özetlenebilir, haritasını çizebilsek neredeyse hemen her ayrı başkalaşımımız için o başkalaşıma uygun farklı insanlar düştüğünü görürüz. Bütün bu süreçte kimi güvenlik endişeleri ile yolculuğumuza bizim ile devam eden insanlar olabilir işte onlar artık bir süre sonra, her önümüze gelen arkadaş olduğundan dostumuz olurlar. Belki de abartıldığını düşündüğümüz arkadaşlık kavramının bunu yeterli bulmayıp kendi içinde abartılı durumları isimlendirmesi ihtiyacı sonrası türemiş kavram. Kısaca toparlamak gerekirse, insanı yöneten şey kendi istekleri ve beklentileridir. Değişim kaçınılmaz olduğundan, iki farklı insanın benzer istek ve beklentileri olması zor bir ihtimalken, zamanla bu iki kişinin zamanlama olarak da aynı değişimleri geçirip, bütün tecrübelerden benzer sonuçlar çıkartarak başta ortak oldukları istek ve beklentilere sahip olması neredeyse imkansızdır. Bütün bunlarla birlikte insan sosyal bir varlıktır ve iletişime geçme gibi bir ihtiyacı vardır. Herkes ve arkadaş adındaki her şey bir isteğimize bir beklentimize bir bencilliğimize karşılık gelmektedir ve hepsi her an değişebilir. Durum bu iken en mantıklı çıkarım bir arkadaşlığın en ideal süresinin ayrık olarak o belirli kişi ya da varlık ile her bir iletişimin süresinden daha fazla olmadığıdır.