Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
Buraya kadar Amerikalının Afrikalıya olan davranışından Osmanlının tek öne çıkan farkı, afrikalı köleyi bir amerikan verimliliğiyle kullanamamış olmasıdır. Amerikalı sermayedar onları kolonilerindeki plantasyonlarında ölene kadar çalıştırmış ve en üst düzey verimi almışken, Osmanlı ise daha çok hizmet sektöründe kullanmış, işçilik gerektiren yerlerde tercih etmemiş, bir süre sonra da özgürlüğüne kavuşturmayı dini bir kefaret olarak görmüştür. Amerika'da ise afrikalı kölelere özgürlük verilmesi, insancıl sebeplerden çok, sanayileşmiş kuzeyin işçilerine maaş verirken, köle düzeni çalışan güneyin bu sebeple daha ucuz piyasaya giren mallarıyla rekabette sorun yaşamasıyla başlamıştır. Tabi ki tek sebep bu değildir, hümanist düşüncenin etkisi de görülmüştür. Türkiye'de Osmanlı'nın bir mirası olarak nesillerce devam eden afrikalı bir demografik yapının bulunmaması ilginçtir. Buna karşın Amerika'da azınlık ta olsa zenci nüfusu önemli rakamlardadır ve bu azınlık 200 küsür amerikan başkanlık seçimleri tarihinde ilk defa melez de olsa kendi ırkdaşını o mevkiye çıkartmayı başarmıştır. Barrack Hüssein Obama, özellikleri, ismi ve rengiyle, politik görüşleriyle, ilk izlenimde haksızlığa uğramışların veya zayıfların sesi olmaya müsait bir başkan namzeti olarak gözükse de (henüz yemin etmedi) pahalı kampanyasının gediklerini bazı menfaat çevreleri veya lobilere ödenecek kefaretle kapatıp kapatmadığından habersiz olduğumuzdan, bundan emin olamıyoruz. Fakat onun iktidara gelmesi, Amerika'nın daha rahat bir şekilde kendi imajının genç bir özgürlükler ülkesi olduğunu ve çabalayan parlak zekaların her zaman o uçsuz bucaksız topraklarda en üst basamaklara kadar tırmanabileceğini dile getirmektedir. Bu durumda, biz tarihimizle övünmeye devam ederken, o uzak topraklarda tarih yazılmaya devam edecek. Hoşgörü kültürü bizim topraklarımızda yeşermiş bir filiz olabilir, fakat dev bir ağaç olmuş haliyle bol mahsüllü meyvesinin üzerinde bugün "made in America" yazıyor. Tabii ki, bunlardan bize çıkartılacak dersler vardır. İçimizdeki çekişmeleri, uzlaşmazlıkları çözemezsek, daha çok zaman yitirip, birbirimize acı çektirmekten, mevzilerimizi korumaktan ve herkese kuşkuyla bakmaktan öteye gidemeyen, güvensiz, içine kapalı bir toplum olacağız ve her yanlışımıza bir dış mihrak arama hastalığımızla gelecek nesillere çok sınırlı bir sağlıklı toplum yaşam alanı bırakabileceğiz. Çok kültürlü ve bu kültürlerin uyumunu sağlamış bir ülke vatandaşı olmak isterim. Dünyanın her ırkından insan gelip yaşasın ülkemde, zenginliklerini ve değerlerini de yanlarında getirirler ve her haliyle daha zengin daha az korkak bir toplum olabiliriz. Sonuçta, bilmek ve tanımak, cahilliği kovar. Bilmediğimiz şeydense korkar ve onun bize olabilecek muhtemel getirilerinden mahrum kalırız.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ruşen Sel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |