..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) > Ahmed BİNGÖL




19 Ekim 2008
Bir Öğle Öncesi  
Ahmed BİNGÖL
Günlerimden Bir Gün


:BBAH:
Bir öğle öncesi.

Uykum vardı hala. Çarşamba gününden beri beklediğim Penguen dergisini aldım. Okumak için sabırsızlanıyordum. Durağa vardığımda kalabalık olmayan ilk otobüse binecektim. (Oturup Penguen okumak içindir) Sonra 399C geldi. Eminönü hattıdır kendileri. Ben de Eminönüne gidecektim zaten. Atladım otobüse. Bastım akbilimi.En sonda paşa gibi boş bir yer vardı. Oturdum açtım Pengueni. Önce Genco'nun Yalan Dünyası'ndan başladım.

Otobüsten indim ben. (Bir Milliyet gazetesi de almıştım) Ben Eminönü Meydanının ordaki banklara bakıyorum. (Boş bir yer arıyorum. Millet kapmış oraları. Kimi gazete okumakla meşgul. Kimi konuşmakla meşgul. Kimi de hiçbir şey yapmamakla meşgul.) Ben gazete okumakla meşgul olmak için boş bir yer buldum. Baktım 60 yaşlarında bir adam oturmuş orda. Bankın sağ tarafına oturmuş. (Bazıları ortaya oturur. Biri gelir gelmez sağ tarafa yanaşır. Yani ne? Güya yer verdim. Buyur diyor. Riyakar herif.) Bu adam taa baştan sağ tarafta oturmuştu. Bana da yer veren bir yaşlı adam durumu olmadığı için rahatça oturdum ve "selamun aleyküm" diyip yüzüne baktım.(Bu durumlarda selam vermeyip de ağzını kımıldasan da yine selam vermiş gibi olursun. Çünkü selamın belirtisi olan kafalarla bakışın ardındaki "kafa sallamalar" yetiyor. Orda başını öne doğru sallayıp da "mını mnıı mını" dersen karşındaki sen selam vermiş sanır. (Ama ben selam verdim gerçekten selamun aleyküm dedim) Oturur oturmaz çantamı dizlerimin üzerine koydum. İçinden bir şey çıkarırcasına (Yanımdaki adam bana bakıyordu. Kim bu dercesine. Karizmatik bir durumum vardı. Adamın bakışlarıyla kendimde bunu sezdim. Ben bunu sezer sezmez bu tarihi anı daha da uzatmak için yavaş hareket ettim. Bi ara durdum. Uzaklara baktım. (Bu da karizmatik bir durum) Sonra çantamdaki pengueni çıkardım.) (Muhtemelen adam ben başka bir şey çıkarıcaktım sanıyordu (senetler,banka şeyleri vesaire vesaire.) Orda biraz inkisar-ı karizma oldu. Ama aldırmadım. Nede olsa o adamı tanımıyordum.Belki bir defa gördüm bir daha asla görmem.

Biz iki kişiydik banklarda. Mutluyduk. Sonra bir adam (yanımdaki ile aynı yaşlarda) bir de onun eşi (kocasıyla aynı yaşlarda) (boş yer bulamadığı içindir) bize doğru yaklaştılar. Ben soldaydım. Daha sola yaklaştım. Adam sağdaydı o da sola geldi. O iki kişi sağ tarafa oturduğunda minicik banklarda 4 kişi oturduk. En solda bendim.(Zaten başımıza ne geldiyse "sol"dan geliyor.)Ve en solda, bankın üzerinde yarım oturmuş vaziyetteyim. Ama umudumu yitirmedim.Ve bekledim. Penguen okumaya devam ettim.

Ben daha önce yanımdaki adama yüz vermediğimden o da konuşmadı. Gelenlerde umut aradı ve sözü açtı:
"Yahu şu caminin kurşunlarını çalmışlar"(Ne alaka ulan? Sohbete başlamak için başka söz bulamadın mı?Hırsızları da camiyi de emellerine alet etti saf.)
Kadın en sağda söze girdi:
"Evet ya, bu millete bir şey yaramıyor (kadına bak! Vay! En baştan konuşmaya niyetliydi. Zaten bize yaklaşırken çakmıştım böyle bir durumu) Gerçi bu başkan biraz daha dikkat etse ya (Aha tamam. Sohbet etmek için yeterli veriler elde edilmiştir. Siyaset.tamamdır. Sanki bu ikisi daha önceden anlaşmışlar gibi birden daldılar siyasetin içine.)
"Ya bunlar tam seçim döneminde bir sürü cami, hamam falan restore edeyim derken hem milletin gözüne girmeye çalışıyorlar, hem de o kadar para atıyorlar ceplerine (ohoo bizim adam hemen siyasi bir analiz yapıyor. Tespite bak.)
"Evet evet eveeet sorma, bir de bir seçim havası var, adaylar belli oldu. Konya’dan Necmetin Erbakan da adaylığını koymuş duydun mu? (Tam mahalle karısı.konumuzun Necmettin Hocayla ne alakası var be kadın? Belli senin oradan gocunmuşluğun var. Ahh ah!)
"Evet herif utanmıyor. Kaç trilyon devletin hazinesinden yedi, 25 defa devletin hazinesiyle hacca gitti (adam bu son sözü söylerken acaba doğru mu söyledim diye bir ara durdu ve yanındakilere baktı, onlardan ses seda çıkmayınca tam gaz devam etti) sonra camidir şudur budur yardım yapayım derkene adam trilyoner oldu ya.(yürüüü,seni kim tutarr)Boğazda 7-8 tane yalısı vardır şimdi.(Ulan boğazda kaç tane yalı vardır ki (tespit:Şerif))

Ben yalıyı duyduğumda dergiden başımı kaldırdım ve adamın yüzüne baktım. Tam da o da benim yüzüme baktı. Ben bir şey demeyince kendisini 4 kişilik meclisin en alim adamı sandı ve yerini düzeltmeye başladı, düzeldi ve konuşmaya başladı:
"Bu milli görüşcülerin milliyetle ve milletle hiç alakaları yok. Yahu Necmettin Hoca.(saygıda da kusur etmiyor herif) senin yaşın kaç adam, otur dinlen, yarım asırdır siyasettesin, hem men edildin ya, otur oturduğun yerde bee.(yok bu adam gaza geldi)
Kadın suskun kalmaktan sıkıldı galiba, ben de konuşayım, bir şey diyeyim, susarsam bu adam beni suskun sanır, bir şey demem lazım diye düşünerek:
"yahu belki daha seçilmeden ölür"(Yuh.Aklına bu mu geldi.)Hem biraz kocan da konuşsun. Saf saf sadece dinliyor. Yanımdaki herif de muhatabım kadın diye, kadının kocasına hava atıyor. Yoksa adamın bir bilgisi yok. Sıksan iki cümle çıkar. Onu da kullandı demin. Beni de tamamen saf bir Anadolu çocuğu sanmış ki arada bana da bakıp konuşuyor. (bana bakma adam,ben dinlemiyorum seni, başımı dergiden de kaldırmıyorum.)

Sonra ben dinlememeye karar verdim ve Altay Öktem'in yazısını okudum. Okurken kulak misafiri olmaktan uzak kaldım. Duyduğum en son şey:
"Neyse bu konular derin meseleler" (utanmasa "bizim eve gelin" diyecek.)
Kadın kalktı bunu derken. Hoşuna gitmişti. Yanımdaki herif nasıl hava atmışsa kadın da hava attı. Olan kocasına oldu tabi. Ve adamla karısı gittiler.
Adam yine sağa gitti ben de "yarım sol"dan kurtuldum. O sağda ben solda konuşmaya başlayacaktık. Adam konuşmaya bana bakmakla başlamaya çalıştı (ee sonunda baş başa kaldık) (kendi içinde demin oluşturduğu karizmasıyla bana hava attığını sanıyordu)
"memleket nere" dedi.(tüh sana. Senin şehirler arası otobüs muhabbetçilerinden farkın kalmadı.Bu kadar basit bir cümle, utandım kendimden. Ama yine cevap verdim)
"Cizre."
"off,Cizre mi?Sizin oralar çok karışık,her gün onlarca kişi ölüyor."(sallama lan,bizim oraları benden daha iyi mi bilirsin. Tamam doğru terör var da o kadar kişi ölmüyor. Bana kendi yerimi tarif etmesi beni çileden çıkarttı.)
"Senin memleket nere abi? (amca diyecektim)
"Mardin." (hah öküze bak. Sanki “sizin ora dediği yer” onun da orası değil miydi?)
"Ben Cizre’ye gelmiştim bir ara" (E gelirsin tabi,arada 100 km yok.sanki çok uzak bir yeri tarif ediyor,ben de Mardin’e geldim, hatta her memlekete gittiğimde ve ordan döndüğümde Mardin’den geçerim, lafa bak. Ben senle muhabbet etmeyeceğim lan, ne olursa olsun!Sen cahilsin zira.)
"Sen nerde kalıyorsun?" (adam sıkıldı galiba,muhabbeti genişleteyim dedi.)
"Gazi mahallesi"
"offff,ne ettin sen? Senin hem şehir olarak tehlikeli bir memleketin var, hem İstanbul’da da Gazi’desin, Allah yardımcın olsun ne diyeyim. (Herifin mantığına bak, düz mantık derim ben buna.)
"Yok abi yok bir şey, ben memnunun Gazi’den,"
"Adın ne" (galiba adımdan da bir şey çıkaracak bu, tehlikeli bir şey dememem lazım. Çünkü Cizre ve Gazi mahallesi üzerime yapıştı. Deniz desem, Baykal der, Recep dersem Tayyip der, zaten Necmettin dersem kalkıp döver.)
"Ahmed" dedim.Sonra da:
"Siz nerde kalıyorsunuz amca? (aaa amca dedim ben.)
"Ben Esenlerde kalıyorum" (iyi)
"Neresinde abi (e Ahmedim sen de bir karar ver, amca mı abi mi?)
"Karabayır" (yuh lan, resmen yuh. Karabayır Gazi Mahallesi’nden kat kat daha kötü.)
"Abi Karabayır Gazi Mahallesi’nden kat kat daha kötü ya hu, ne diyorsun? Senin benden bir farkın yok, bana niye tehlikeli adam diyorsun?"dedim gülerek, o da güldü.
Sonra "ben kalktım evladım (yavrucum deseydin) sana iyi günler” dedi.
"Sana da" dedim. Ben de kalktım sonra. Bank yeni maceralar için boş kaldı. Tramvayda aktarma yaptım ve geldim. Derse girdim. Şerif hemen çıkardı beni dersten. Ezan okundu sonra. Ve öğle öncesi de bitti.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Ahmed BİNGÖL kimdir?

Söz(cük) avcısı

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Akif Ersoy


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmed BİNGÖL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.