Hiçbir şey yaşam kadar tatlı değildir. -Euripides |
|
||||||||||
|
Rüya gibi geçen birkaç günün ardından o acımasız an, veda anı gelip çatmıştı. Kadının buğulu gözlerinde biriken yaşlar akmamak için zor tutuyorlardı kendilerini… Kader diyordu içinden ve o kadere lânetler yağdırıyordu, sessiz çığlıklarıyla ama nafile. Ne yapsa da o anı yaşayacak ve sevdiğine veda edecekti. Kim bilir? Bir daha nerede ve nasıl görebilecekti canının içini. Kalbinin ebedi sahibini ! Sadece o değildi içi burkulan. Sevdiği erkek de aynı hüzünleri yaşıyordu ama o kadını kadar duygularını açığa veremiyordu. Ya da onu üzmemek için bastırıyordu, erteliyordu hüzünlerini… Sevgilisine veda etmek için onun koluna girdi ve otogarın ücrâ bir köşesine götürdü. Amacı belki bir çift tatlı söz, belki de uzun zaman sevdiğini ve kendini avutacak masumca bir öpücüktü. Dediğini yaptı. Hem kendisi, hem de sevdiği kadın o öpücük hiç bitmesin istediler. O anı dondurmak ve zamanı geri sarmak istediler bir an. Sevdiğinin koşarak geldiği o ilk güne… Ne kadar da mutluydular. Kavuşmanın ve aylarca hasretini çektikleri günlerin acısını çıkarırcasına hasret gidermelerdi. Bir film şeridi gibi geldi geçti ikisinin de gözlerinden. Kendilerini bu masum öpücüğe kaptırdıklarında… Kadın daha fazla tutamadı biriken gözyaşlarını ve hıçkırıklara karışan isyanıyla ağlamaya başladı. ‘’İsyan eden kalbimi, biraz olsun duy yeter ‘’ diyen bir melodi geliyordu otogarın içindeki bir kafeden. Ne de güzel anlatıyordu bu sözler şu yaşadıklarını… Otobüs’ün kalkma saati gelmiş çatmıştı. Son anons onlara kabir azabı gibi geldi bir an da. Bu öyle bir anonstu ki, iki seven yüreği parçalıyor ve bir yarısını alıp götürüyordu bilinmezlere doğru. Sarıldı iki sevgili sıkı sıkı. Sanki ikisi de birbirine sessizce; --Beni bırakma, yalvarırım gitme - bırakma! diyordu. Kader bir kez daha ağlarını örmüştü. Seven yürekleri ayırıyordu. ‘’ Ben Küskünüm Feleğe, düştüm bitmez çileye, Nerelere gideyim, kara bahtım gülmeye ?.. ‘’ Çaresizce koptular birbirlerinden. Kadın usul usul, geri geri giden adımlarla otobüsteki yerini aldı, Camdan otobüs hareket edinceye kadar sevdiğinin gözlerine baktı, baktı, baktı... Sevdiği gözden kayboluncaya kadar elleri hiç inmedi, Umutsuzca el salladılar;. Çaresiz ve peş peşe gelen hıçkırıklarla… Ardından bu dizeler döküldü kaleminden kadının: ‘’Huzuru mahşerde, sorulsa sûal, Adını zikreder, çizdiğin tûal, Değişmez sevdiğim, değişmez kural, Ben senin olmuşum, CANIM efendim…’’ Gözleri yaşlı kadın, oturduğu koltukta öne ağilmiş, yazıyordu durmadan. Otobüs karanlıkların içinde kaybolup gitmişti… Biliyordu. Bu veda, bu vedanın hüznü hiç ama hiç bitmeyecekti. Ayfer Yaba 27.06.2008 Saat: 19.30 İstanbul
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ayfer Yaba, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |