"Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler." -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
(Birler)Bir…. İki…üç,dön.Bir ..iki..üç…(ikiler)Bir….iki…üç..,dön.(Üçler)… Üç kişinin arasında ipe değmeden oynayan çocuk.Sınıra değmeyip yan olmayıncaya kadar doyunca oynuyor.Değdikten sonra sırayı başka birine vermişti.Tıpkı uçan kuşun bir sabah balkonumda son nefesini verişi gibi.Sonuna beyazın üzerinde can vermişti görmeden.Soğuk kış gününde belki donarak can vermişti belki de odama girmek isterken aramızdaki engele çarpıp ölmüştü.Tir tir titriyordu kanatları hiçbir şeyin farkında olmadan son nefesinde son kez ötmüştü “cik”…Son sözünü söylemişti.Camın ardından ona dokunmaya çalıştım uykulu gözlerle.Her sabah balkonumdan bir çift tekerleği izlemek için uyanan ben;bir çift ölü gözle karşı karşıyaydım.Rüzgar kanatlarının arasından geçiyordu,ordan benim içime…Kahverengiydi gözleri sonsuzcasına açık Beyazına kavuşmuştu siyahi zemin üstünde. Tüm sevdikleri toplanmıştı başına.Belki de şu b üyük kuş annesiydi.Bilmiyorum.Sıraya dizilmişti hepsi.Onu taşımak istiyorlardı ama yapamadılar,olmadı.Küçücük gagaları yetmedi.Ve annesi bir öpücük kondurdu başına yavrusunun.Sonra hepsi uçup gittiler.Arada bir birkaç kuş geliyordu yanına.Anlayamadığım tek şey neden dört duvar arasında ölümü seçmişti?Neden banim balkonumu seçmişti.Hızla kanat çırpıp ısınmak varken neden?Camın ardından izliyordum onu her gün.Okuldan her gelişimde belki canlanıp uçup gitmiştir diyordum ama yok!Hep aynı yerdeydi.Her gün aynı merasim vardı içimde.Balkonumda bir yabancı vardı. Hem de ölü. Beyazsız bir kuştu O,her gün iyice sararan ruhuma siyahı döken.İçimde hiç bitmeyen matemi göstermişti bana.İnsanların her şeyde kendilerini çıkarıp birbirlerine attığı sözcükler,yüzler,hareketler yetmiyormuşçasına bir de bu kuş kendini balkonuma..Odanın koyu kahverengisinden beyaz askılığına kadar her şey ona bakıyordu, ben gidince.Duvarlar her gece biraz daha üzerime yürüyordu.Duvarda surların önünde gülümseyerek poz veren üç kızda gülmüyordu artık.Denize doğru bir akşamüstü bakan adam da.Ne de topraktan kalp çıkaran adam bakıyordu bana.Eski Osmanlı ayakkabıları çoktan ayaklanıp gitmişti.Haremin kadınları çalmıyorlardı artık neşeyle.Duvardaki yazılar okunmuyordu.Dokunmak istediklerime dokunamıyordum artık.Tüm uyanışlarıyla içimde yaşayan kız çoktan çoktan açılmıştı denize doğru.Gri bir soğuk vardı.Duyma yetisini kaybeden bir özürlü gibiydim.Hep aynı şeyler.Denizden topladığım taşlar bile susmuştu.Telefonlarda tren sesine benzeyen cevapsız sesler..Kapağı ağ tutmuş vitrin.Kafası kopmuş bir kız ve hala ona doğru sarılmış bir adam.Kafasını takıyorum ama durmuyor düşüyor tekrar.Ayaklarımı odanın tavanına yükseltip izlemek istiyorum kırık dökük eşyaları.Babam tamir ettikçe bozulan müzik seti kapağından kızgın buharlar çıkarıyor.Beyaza kırmızı düşmüştü.Balkonumda kırmızıydı kuşun ağzı.Tüm kirlilerini dökmüştü beyaz balkonuma.Beyazıma kan düşmüştü.Ağlıyorum artık .O bana bakıyor ben ona bakıp ağlıyorum…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © selen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |