..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Umutlar, tersine çevrilmiş anılardır. -Anonim
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > mikail




17 Temmuz 2008
Bir Dilim Özgürlük İçin  
gerçek bir hikaye

mikail


amaçları uğruna ölümü bile göze alan insanların hikayeleri


:AGIB:
Yaşanmış bir olaydan;
BİR DİLİM ÖZGÜRLÜK İÇİN



Eylül'ün üzerinden yaklaşık beş ay geçmişti.Bu gece de tıpkı diğer geceler gibi ürperticiydi.Mevsim şubat olmasına rağmen onun bedeninde soğuğun değil sıcağın hükmü sürüyordu.Her gece olduğu gibi bu gece de kan ter içinde kalmıştı.Elbiseleri terden derisinin rengini almıştı.Aynı kabusu görüyor olacak ki bir sağa bir sola dönüyordu.Bir balık misali kapıldığı ağın içinde çırpınıyordu.Çırpınıyordu ama belli ki kurtuluş için bir yırtık bulamıyordu.Dönme esnasında üzerinden sıyrılan yorgan,irili ufaklı yara bulunan kollarını ve bacaklarını açıkta bırakmıştı.Bu morluklar gördüğü kabustaki çektiği ızdırabın sadece bir parçasıydı.
12 Eylül'ün kanlı rüzgarıyla savrulan fidanlardan biriydi Mustafa.Hayatta ki tek hayali sonu olmayan özgür bir dünya kurmak ve umut iklimine yelken açmaktı.Kendi gibi bu hayale gönül vermiş,bunu dava edinmiş fidanlarla çıkmıştı dönüşü olmayan yola.Fakat bu yol onları sonu olmayan bir dünyaya değil,onları dört duvarla sınırlı karanlık günlere mahkum etmişti.Bir anda her şey Eylül'ün bu kanlı rüzgarıyla uçup kaybolmuştu.
Yapılan askeri darbe normal hayatı durdurmuş,çoğu fidan için yeni bir mechul zaman dilimi başlamıştı.Mustafa da tıpkı diğer arkadaşları gibi bu mechulun esiri olmuştu.Günlerce,aylarca çeşitli işgencelere maruz kalmış,narin bedeni işgencelere karşı yenik düşmüştü.Hayatta ki tek hayalini gerçekleştirme yoluna düşen fidan,zulmün kapkaranlık gölgesinde kalmış,özgürlük güneşine yetişemeden solup gitmişti.
Yaklaşık dört ay geçirdiği karanlık günlerden sonra nihayet demir parmaklıklar ardından bir aydınlık görünmüştü.Ama bu aydınlık ona arkasında karanlık olan başka bir yolun habercisiydi.Yapılan işgenceler onun hazin bir hastalığın pençesine düşmesine neden olmuştu.Doktorların koyduğu teşhis onun şizofren olduğu noktasındaydı.Serbest kaldı.
Hayatta ona bu zor gececek yeni günlerinde yardım edecek kimi kimsesi de kalmamıştı.Babası Ramiz Bey eskicilik yapan,şerefli,haysiyetli bir adamdı.Helal kazanç uğruna sabah ezanıyla beraber kalkar akşama kadar sokak sokak dolaşır eski alıp eski satardı.Geçirdiği ince hastalık onu günden güne bitirmişti.O öldüğünde Mustafa henüz çok küçüktü.Baba şefkatinden mahrum olarak büyümüştü.Annesi ve şehirde ki daysısıyla yapayalnız kalmıştı.Mustafa'yı büyütmek için bütün yük annesinin üstüne kalmıştı.
Mübarek bir kadındı Ayşe Hanım.Elinden Kur'an dilinden dua eksik olmazdı.Bir inekleri vardı.Sütünü sağar,birazını oğlu için saklar,kalanını da satardı.Komşulardan gelen üç beş kuruşla da geçinip giderlerdi.
Mustafa genç bir delikanlı olmuş,kafasını dolduran sınırsız fikirlerle beraber köyün sınırları ona dar gelmişti.Ve bir sabah aniden çantasını toplayıp ana ocağını terk edip şehre gitmesine anasının yüreği dayanmamış,kadıncağızın bu üzüntüyle bütün vücudu tutulmuştu.Mustafa daysının yanına gitmişti ilkin.İlk özgürlük hikayelerini daysından öğrenmişti.Dayısı da tıpkı Mustafa gibi aynı uğurda bir önceki darbede düşmüştü karanlık dört duvar arasına.Ama o çabuk pes etmişti.Onun için özgürlük, meyhanesinin duvarında asılı olan resimdeki güvercinin ağzındaki zeytin dalında kalmıştı artık.Kabuğuna çekilmiş meyhanesini işletiyordu.Ayık gezdiği günler ise bir elin beş parmağını da geçmiyordu.
Gün ışığı nihayet vurdu penceresine.Yeni bir gün onun için yeni bir hayatın başlangıcı olur muydu bilinmez bu sabaha da çığlıklarla uyandı.Yerinden doğruldu.Gözleri bir süre aynı noktaya kilitlendi.Tam ayağa kalkacaktı ki biraz önceki sessizlik yerini tekrar çığlıklara bıraktı.Duvarlara bakıyor,hayır!gelmeyin üstüme gidin diye haykırıyordu.Sanki dört duvar üzerine üzerine geliyordu.Başını iki elinin arasına aldı,gözlerini kapattı ve bir öne bir arkaya yatağın üstünde sayıklamaya başladı.Biraz sonra ayağa kalktı.Odada bir ileri bir geri yürümeye başladı.Demin ki korkak ve çaresiz ifadesi kaybolmuştu.Sanki başkası olmuştu,başka bir kimliğe bürünmüştü.Attığı her adım asker adımı gibi kendinden emin ve sertti.Ellerini havaya kaldırdı ve ”Yaşasın özgürlük”diyerek bağırdı.Gözleri bir an yatağın solundaki aynaya ilişti.Aynanın karşısına geçti ve bakındı.Aynaya öyle bakıyordu ki sanki aynada bir şey arıyordu.Eksik olan bir şey veya bir şeyler vardı aynada.Yüzünü çevirdi tekrar baktı.Çevirdi tekrar baktı.Hayır bulamıyordu.
Aradığı şey Mustafa'nın kendisiydi ama bulamıyordu.O yoktu.Ya da vardı ama o tanıyamıyordu.Birden hıçkırıklara boğuldu.Gözyaşları yaz yağmuru gibi tane tane akmaya başladı..Sıcaktı.Her bir damla yüreğinin derin köşelerine hapsedilmiş söylemek istediği ama söyleyemediği duyguların belirtisiydi.Gözyaşları ve hıçkırıklar arttıkça sanki günahlarından arınır gibi rahatlıyordu.Bu yoğun duygular altında ezildi.Dört duvar arasında küçüldükçe küçüldü.Bir an kendini dışarı atıp bu eziklikten kurtulmak istedi.Karşısında kocaman bembeyaz bir kapı vardı.El değmemişcesine tertemiz bir kapı.Daha önceden gözü kapıya hiç gitmemişti.Bir an bu kapıdan çıkıpla çıkmamak arasında bir ikileme düştü.Tedirgindi.Kendisinin kendisi olduğuna tam olarak inansa hiç düşünmeden çıkacaktı ama daha kendisinden bile emin değildi.Kapıdaki beyazlık ona çok şey ifade ediyordu aslında.Kendine gelir gibi oldu tekrar düşündü.Bu beyazlık acaba ona bir güvercin olup mavi göklere açılmayı mı yoksa kefen olup tapuda girmeyi mi gösterecekti.Orasını bilmiyordu.


Mikail DURHAT



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Boş Kalabalıktan Çıkan Dolu Bir Ses

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hüzün [Şiir]


mikail kimdir?

farklı görüş ve lezzetlerin kaynaştığı . . . . . . . .

Etkilendiği Yazarlar:
mehmet akif ersoy,necip fazıl kısakürek.mevlana,


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © mikail, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.